Kur’an okumaz, içinde ne yazdığını bilmeyiz.

Namaz kılmaz, cehennemden korkarız.

Allah’ın, Peygamberin varlığını kabul eder, (hâşâ) yok gibi yaşarız.

Ölüm var, deriz; bu dünyaya sermaye yığarız.

Üstüne miras kavgası çıkarır, bacı kardeşin kalbini kırarız.

Dedikodunun haram olduğunu bilsek de, şöyle ucundan birilerine dokundurmadan, arkasından atıp tutmadan geri duramayız.

İçkinin -kesinlikle- haram olduğunu çoook iyi bilir; iyi günde, kötü günde fark etmez, iki tek atınca “huzura” kavuşuruz.

Müziği kısarız, ezan sesini duyunca. Ama otur- maya devam ederiz.

“Sus, günah, çarpılırsın” diye diye, birbirimizi dinden soğuturuz.

Dinin her şeye karışan, özgürlük engelleyici, ağır, bir yığın kurallar bütünüymüş gibi var sa-yar, Allah’ı sadece insan çarpan bir varlıkmış gibi düşünürüz.

O’nun merhametini, lütfünü, sevgisini hiiiç mi hiç anlatmayız çocuklarımıza.

Hep “Allah baba seni çarpar” diyerek büyütürüz.

Ha bu arada, parantez açayım; “Allah baba” yakıştırmasını Yeşilçam’dan öğrendik biz. Hıristiyanlardaki “Godfather yani Tanrı Baba” biçimindeki teslis inancına göre adapte ettiler, anlayacağınız. Kapa parantez.

Ve dine sevgiden fazla “korku” besleriz.

Telli Baba’ya gider, kafamıza duvak teli dö-ker, Zilli Baba’ya gider, göbek atar, kurtlarımızı dökeriz. Sınav gününe bir gün kala ziyaret etmediğimiz türbe bırakmaz, sınavdan sonra gezmediğimiz bar kafe kalmaz.

Başımızı örtüp, tepemize kara gözlükleri takmaktan, altımıza dar kotu giymekten, yüzümüze en çekici makyajı yapmaktan, yüksek ökçelerden geri kalmayız.

Oruç tutmaz, tutmuşçasına ahkâm keseriz.

“Daha genciz yaa” der, yan gelir yatarız. Kendimizden emin vaziyette “Allah nasıl olsa affeder” deyip, aynı günahı işlemeye devam ederiz.

Maneviyatı, insanlık görevlerimizi, başkalarının da çıkarlarına riayeti kenara bırakıp, “hep bana Rabbena” tipi davranışlar gösteririz.

Basit bi’ futbol maçında bile, karşı tarafın ceddinde sövülmedik adam bırakmadığımızın yanı sıra, kavgalar ve yaralamaları da promosyon niyetine sunarız.

Küfür kültürüyle çocuk yetiştirir, dayak metoduyla problem çözeriz.

İslam’da kesinlikle yasak kılınan hileyi, adam kayırmayı, haksızlığı hak, haklıyı ezmeyi pekâlâ biliriz.

O sizden bu bizden deyip, Hz. Peygamberimizin hadislerinden nasip almayız.

Sigara, uyuşturucu, içki gibi bilumum zararlı maddeleri, haram olduğunu bile bile tüketir, rızkımızı onlara bağışlarız.

Kalp kırmayı, insan gücendirmeyi, öfkeyi, isyanı bilahare uygulamalı olarak sergileriz.

Sabrın sonu selamettir, sadece türkülerimize özgü bi’deyimdir.

Kadın bedenini, beyninden ön planda tutar, üzerine “kadın özgürdür, soyunur” diye diye bi’hâl oluruz.

Az buçuk din bilgimizle, çevremizdekilere bilgiçlik taslayıp, tepeden bakmayı yegâne beceririz.

E yani daha ne söyleyeyim a okurlar, ne yaparsa bizim toplum, kendine yapar.

Haydi, kendinize iyi bakın. Esen kalın. Sıkı giyinin.