Milletvekili Sarıbal, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “Cezaevindeki uygulamalar insan onuruna uygun şekilde yapılıyor” açıklamasına atıfta bulunarak, “Bursa’da yaşanan vahim olay insan onuruna uygun mu?” sorusunu yöneltti.

Bursa Yıldırım İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polislerin Bursa’da yarı açık cezaevinden firar eden bir kişiyi sakladıkları gerekçesiyle bir işyeri sahibi ile dört müşteriyi ters kelepçe yaparak götürdükleri karakolda, saatlerce işkenceye maruz bıraktıkları iddia edilmişti. Sırasıyla bir odaya kapatıldıklarını ve elleri kelepçeli halde küfür edilerek tekme tokat dövüldüklerini öne süren mağdurlar, suç duyurusunda bulunmuş, savcılıkça ifadeleri alınmadan serbest bırakılmıştı. Bursa Barosu İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Kemal Özgür Yetkin’in polis memurlarının hala görevlerine devam ettiği, bir an önce işten el çektirilmeleri ve işledikleri suçların cezasını çekmeleri gerektiği yönündeki açıklamalarını aktaran Milletvekili Sarıbal, “Bu işkenceyi vicdansızca yapan bir polis, acaba başına ne geleceğini bilmez mi? İşkencenin suç olduğunu bilmez mi? Hepsini bilir. Peki niye bunu yapar? Çünkü arkasında bütün bunlara göz yuman bir adalet sistemi, bütün bunlara göz yuman bir hükümet, bütün bunları ödüllendiren bir diktatör yapı var. Bu bir açık faşizmdir, bu açık işkencedir, bunun arkasında iktidar gücünün ta kendisi vardır” dedi. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını kaydeden Sarıbal, İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre 2024 yılının ilk 11 ayında kolluk güçlerinin toplanma ve gösteri özgürlüğü kapsamında yapılan barışçıl eylem ve etkinliklere müdahalesi sonucu en az 4368 kişinin işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını söyledi. Milletvekili Sarıbal, “Türkiye İnsan Hakları verilerine göre ise kolluk güçlerinin toplanma ve gösteri özgürlüğü kapsamında yapılan barışçıl eylem ve etkinliklere müdahale sonucu 81’i çocuk olmak üzere en az 2805 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalmış. Gözaltına alınanların 69’u yaralanmış. Sokakta ve açık alanda en az 105 kişi, ev baskınları sırasında en az 38 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalmış” ifadelerini kullandı.

YEDİĞİMİZ HER LOKMA, YERLİ ÜRETİMDEN DEĞİL, İTHALATTAN GELİYOR

12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan “Yerli Malı Haftası”na da değinen Milletvekili Sarıbal, “TBMM Genel Kurulu’nda 9 Aralık'ta başlayan 2025 Yılı bütçe görüşmelerimiz sürüyor. Ne yazık ki bu bütçede çiftçiye, üreticiye, kırsal kalkınmaya dair bir umut ışığı bulamıyoruz. Kendi topraklarımızda yetiştirebileceğimiz ürünler için milyarlarca doları yabancı ülkelere ödüyoruz. Çünkü bu iktidar tohum eken, alın teri döken çiftçiye ‘Bu işten vazgeç’ dedi. Bugün bu bütçede de görüyoruz ki, çiftçiye destek yok; ama ithalatçı lobiler, yandaş şirketler için kaynak çok. Bu düzen, köydeki üreticiyi toprağından kopardı, şehirdeki vatandaşı kuru ekmeğe muhtaç etti. Bugün sofralarımızda yediğimiz her lokma, yerli üretimden değil, ithal ürünlerden geliyor. Bu, bizim gibi verimli topraklara sahip bir ülke için bir utanç vesikasıdır. Bu ülkenin geleceği ithalatta değil, kendi toprağında, kendi çiftçisindedir. Eğer tarımı ve hayvancılığı canlandırmazsak, ithalat bağımlısı bu sistem bizi daha büyük bir yoksulluğa ve çaresizliğe sürükleyecek. Üretime dayalı bir ekonomi inşa etmek, hem ulusal onurumuz hem de gelecek nesillerimize karşı sorumluluğumuzdur” ifadelerini kullandı.

Kaynak: BÜLTEN