Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı'nın ardından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde millete sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi. Sözlerine 10 gün önce başlayan Ramazan-ı Şerif'i bir kere daha tebrik ederek başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ruhlarımızı mesrur eden bu mübarek günlerin milletimizle
birlikte İslam âlemine ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum. Ramazan ayı; orucuyla, mukabelesiyle, teravihiyle, her akşam adeta birer muhabbet sofrasına dönüşen iftar sofralarıyla ve daha nice güzellikleriyle hayatımızı tamamen kuşatan bir rahmet ve bereket mevsimidir. Ramazan-ı Şerif, dayanışmamızı perçinlediğimiz, kardeşliğimizi yücelttiğimiz, paylaşmanın lezzetine erdiğimiz müstesna zamanlardır. Rabbim, hepimize merhum Sezai Karakoç'un 'Her yıl çağrıldığımız bir ruh şöleni' dediği bu mutena ve mübarek günleri hakkıyla idrak ve ihya etmeyi nasip eylesin diyorum. Ramazan'ın gelmesiyle birlikte günlük yaşantımızda bir hareketlenmenin, aile hayatımızda bir kaynaşmanın, toplumsal hayatımızda paylaşma ve yardımlaşma hasletlerinin zirveye çıktığını müşahede ediyoruz. Hamdolsun gerek belediyelerimiz, gerek kamu kurumlarımız, gerek vakıf ve derneklerimiz, gerekse hayırseverlerimiz sınırlarımız içinde ve dışında Ramazan'ın ruhuna uygun faaliyetler gerçekleştiriyor" açıklamasını yaptı.
Ramazan-ı Şerif'i ülke ve gönül coğrafyalarında bir "iyilik seferberliğine" dönüştüren herkesi, siyasi parti ayırmaksızın tüm yerel yönetimleri, tüm sivil toplum kuruluşlarını içtenlikle tebrik ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Rabbimizin bir lütfu olarak bu Ramazan-ı Şerif'i geçen senelere göre daha huzurlu, daha sevinçli karşıladık; öyle de idrak ediyoruz. Komşumuz Suriye'de 14 yıllık zulmün ardından kardeşlerimiz, ilk kez Ramazan ayını üzerlerine bomba yağma korkusu duymadan geçiriyorlar. Aynı şekilde geçen Ramazan'ı İsrail'in vahşi saldırıları altında idrak eden Gazzeli kardeşlerimiz, ateşkesin sağladığı kırılgan ortamda yıkıntıların arasında bile olsa 471 gün sonra rahat birer nefes alıyorlar" dedi.
Suriye ve Gazze'ye bir kez daha muhabbetlerini ve dayanışma mesajlarını gönderen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu Ramazan'ın ülkemizle birlikte tüm bölgemizde ve ötesinde kardeşliğe, barışa ve huzura vesile olmasını yürekten temenni ediyoruz. Tabii burada şu noktayı da ifade etmeden geçemeyeceğim: Biz, 'herkes için barış, herkes için istikrar' dedikçe, İslam coğrafyasının istikrarsızlığından beslenen güç odakları da boş durmuyor" diye konuştu.
Suriye'nin on yıllardır hasretini çektiği kalıcı barış ve huzur ortamına bir an önce kavuşmasını samimiyetle arzu ettiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Arap, Türkmen, Kürt, Dürzi, Nusayri demeden Suriye halkının tamamının basiretli davranarak, ülkelerinin parçalanmasını ve istikrarsızlık batağına sürüklenmesini isteyenlere müsaade etmeyeceğine inanıyorum. Şu hakikatin altını bugün tekrar çiziyorum. Bizler, binlerce yıldır bu coğrafyada bir arada yaşamış, birlikte yaşamış, aynı kaderi paylaşmış insanlarız. İnşallah ebediyen burada yan yana yaşamaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Türkler, Araplar, Kürtler, Sünniler ve Aleviler olarak birbirimizin hamisiyiz, dostuyuz, kader ortağıyız" diyen Erdoğan, "Şayet biz tefrikayı kapımıza yaklaştırmazsak, Müslümanların kanından ve gözyaşından beslenenler hiçbir şey yapamaz. Ama birbirimize düşersek, o zaman da bizi kimse koruyamaz. Bölgemizde huzura açılan kapının anahtarı ittihattır, vahdettir; acımızın da sevincimizin de ortak olduğunun şuuruna varmaktır. Birlik ve beraberliğimiz ne kadar sağlamsa, kardeşlik kalemiz de o derece muhkem, o derece aşılmaz olacaktır. Suriye'deki yangını tam 14 yıldır ülkemize sıçratmaya çalışanlara da şunu tekrar hatırlatıyorum: Biz ne Irak'ta, ne Suriye'de, ne Lübnan'da ne de diğer bölge ülkelerinde hiç kimsenin kökeniyle, diniyle, mezhebiyle, inancıyla ilgilenmiyoruz. Hangi mezhebe mensup olursa olsun hiç kimseye farklı gözle bakmıyoruz. Tüm insanları Hazreti Ali Efendimizin buyurduğu üzere 'Ya dinde kardeşimiz ya da yaratılışta eşitimiz' olarak görüyoruz. Her kim Suriye'ye baktığında sadece mezhep, meşrep, köken görüyorsa, kör bir taassuba hapsolmuş demektir" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her kim sırf meşrebinden dolayı zalime arka çıkıyorsa, insanlığa dair tüm değerlerini kaybetmiş demektir. Biz asla böyle olmadık, bundan sonra da olmayacağız. 1 milyon Suriyeli, Baas rejimi tarafından katledilirken nerede duruyorsak, bugün de aynı yerde dimdik duruyoruz. Geçen sene seçim kazanmak uğruna faşizmin en ilkel biçimi sergilenirken neyi savunuyorsak, bugün de aynı ilkeleri dirayetle savunuyoruz. Suriye konusunda kimse bize vicdan dersi veremez. Varil bombalarıyla, kimyasal silahlarla masum çocuklar öldürülürken 14 yıl boyunca susanlar, bugün çıkıp bize hadsizlik edemez. Biz, hem Suriye'de, hem de Gazze'de kardeşlik sınavımızı alnımızın akıyla vermiş bir hükümetiz. Türkiye, insani ve ahlaki olarak ne yapılması gerekiyorsa dün olduğu gibi bugün de fazlasıyla yapmaktadır" dedi.
Muhalefetin en azından böyle muhataralı bir konuda sorumlu davranması, fitne ateşine odun taşımaktan artık vazgeçmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, "Bakın çok açık ve net söylüyorum. Alevi canlarımızı kışkırtarak siyaset yapmak, iç cephemizi sarsmayı hedef alan bir sabotaj girişimidir. Hele hele soykırımcı canilerden medet ummak, kelimenin tam anlamıyla mandacılıktır. Türkiye gibi Suriye de bağımsızlığını şehit kanlarıyla kazanmış özgür bir devlettir. Eski kötü günlerin hayalini kuranlar, Allah'ın izniyle hüsrana uğrayacaktır. Bir başka önemli husus ise şudur: Türkiye, 40 yıldır başına bela olan bir musibetten kurtulmaya çalışırken, 'yeni fay hatları' oluşturmanın ülke düşmanları dışında kimseye faydası olmaz. Milletçe iç cephemizde gedik açılmasına eyvallah diyemeyiz. Yakın çevremizde yıllardır oynanan kirli oyunu Türkiye'de de sahnelemek isteyenlere, 14 yıldır olduğu gibi yine fırsat tanımayacağız" şeklinde konuştu.
Yeni süreçte Suriye'nin toparlanması, toprak bütünlüğünü ve üniter yapısını koruması, tüm etnik ve mezhebi unsurlarıyla huzura ermesi için ellerinden gelen her türlü desteği sunmaya devam edeceklerini vurgulayan Erdoğan, "Ülkemiz toprakları üzerinde ameliyat yapılmasına nasıl izin vermediysek, Suriye'de de 'kadastro mühendisliğine' asla rıza göstermeyeceğiz. Son Kabine toplantımızdan bu yana yine yoğun bir gündemle milletimize karşı mesuliyetlerimizi en güzel şekilde ifa etmeye çalıştık. 24 Şubat'ta Ürdün Haşimi Krallığı Veliaht Prensi Hüseyin bin Abdullah'ı Külliyemizde misafir ettik. Kuzey Makedonya Başbakanı Sayın Mickoski ve heyetini İstanbul'da misafir ederek ülkelerimiz arasında Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi kurulmasını kararlaştırdık" diye konuştu.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev'in 5 Mart'taki ziyaretinde Iğdır-Nahçıvan doğal gaz boru hattının açılışını gerçekleştirdiklerini hatırlatan Erdoğan, "Boru hattı sayesinde Nahçıvan'ın doğal gaz ihtiyacının tamamını asgari 30 yıl süresince karşılayacağız. Ayrıca İlham kardeşimle Ermenistan'la barış müzakereleri başta olmak üzere pek çok mühim konuyu istişare ettik. Cuma günü video konferans vasıtasıyla katıldığımız Avrupa Birliği Fikirdaş Ülkeler Çevrimiçi Toplantısı'nda güvenlik ve savunma konularını ele aldık. Son dönemde özellikle Ukrayna bağlamında yaşanan tartışmaların birlik üyesi ülkelerde endişe ile karşılandığı görülüyor. Avrupa Birliği doğrusunu söylemek gerekirse yakın zamandaki en büyük güvenlik sınamalarından birini yönetmeye çalışıyor" açıklamasını yaptı.