Nüfus konusuna değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "En iyimser projeksiyonlar bile Türkiye nüfusunun 10 yıl sonra artıştan azalışa döneceğine işaret ediyor." dedi. Erdoğan, nüfusun azalmasının ülkemiz için savaştan çok daha önemli bir tehdit olduğunun altını çizdi.
Atatürk Kültür Merkezi'nde KADEM 5. Olağan Genel Kurulu'nda açıklamalarda bulunuyor.
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Fıtraten kadın ve erkekten oluşan insanı ayrıştırarak birbirine düşman yapma zihniyeti bizim medeniyetimize ait değildir. Kadını ve erkeği karşı karşıya getiren anlayış, insanlığa en karanlık deneyimleri yaşatan Batı'ya aittir.
18 aydır Gazze'de devam eden soykırım başta olmak üzere son dönemde yaşanan hadiseler, Batı değerleri denen kavramların aslında içlerinin ne kadar boş olduğunu hepimize göstermiştir. Geldiğimiz noktada demokrasi kavramının Batı'nın boyunduruğundan kurtularak hakiki manada bir hak ve özgürlük meşalesi olarak insanlığa kazandırılması şart.
Bizim inancımızda ve kültürümüzde erkekle kadın arasında ne bir rekabet, ne bir üstünlük yarışı söz konusu değildir. Çünkü medeniyetimiz kadın erkek demeden her bireyi eşit görür. Üstünlüğün asla cinsiyette, kökende, renkte değil, ilimde, ahlakta, takvada, merhamette, erdemde aranması gerektiğini emreder.
Sorunlarımızı halının altına hiçbir zaman süpürmedik. Her meselemizle cesaretle yüzleştik. Kimi zaman töre denilerek, kimi zaman güya dinimize atfedilerek meşrulaştırmak istenen hatalı uygulamalar yerine doğruyu ikame etmeye çalıştık. Ülkemizde özellikle 1960'lı yıllardan itibaren Batı'nın desteği ile yürütülen siyasi, sosyal ve ekonomik politikalar işimizi zorlaştırmıştır. Aynı zorlukları halen hissediyoruz. Tahribat öyle büyük ki, telafisi kolay olmuyor.
Sosyal medyanın kaotik atmosferi ise çabalarımızı daha da güçleştiriyor. Kendi insanımızın bir kısmının evlatlarının inancıyla, hayat biçimiyle, sosyal çevresiyle bambaşka dünyalara kapılıp gitmesine engel olamamanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Sosyal medyadaki yarısı yalan, yarısı yanlış paylaşımların etkisinin ailenin telkinlerinin üstüne çıktıkça ürkütücü bir dönemden geçiyoruz. Çocuklarımızın zihinleri kontrolü bizim dışımızda olan sanal dünyanın tesiri altındadır. Bu sadece ülkemize mahsus bir sorun değildir.
Karşımızdaki tablonun felaketimiz olmasını anlamak için 10 daha beklemeye gerek yok. Kendi nüfusumuzu, kendi insanımızla artırmak için bir dizi önlem aldık, uygulamaya başladık. Zihinleri değiştirmeden, kalpleri mutmain etmeden, bilhassa yanlış algıları yıkmadan hedeflediğimiz noktaya varamayız. Yitik, kaybedildiği yerde aranır. Bir irfanımızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız. Hatta pek çok noktada irfanımızı kaybettiğimiz de bir hakikattir. Önce irfanımıza sahip çıkacağız, önce onu dirilteceğiz ve böylece kendimize geleceğiz. Özümüze dönecek, köklerimize yeniden sarılacağız. Yönümüzü inancımızın aydınlığında, kültürümüzün zenginliğinde, irfanımızın rehberliğinde kendimiz bulacağız.
Kadına yönelik şiddetle mücadele hususundaki samimiyetimizin en yakın şahidi sizlersiniz. Kadına ve çocuğa karşı şiddetle mücadele, aile kurumunu güçlendirmeyi amaçlayan politikalarımızın en önemli unsuru olmaya devam ediyor. Sözleşme değil, kanun yaşatır. Bu anlayışla bu konudaki dirayetli tutumumuzu bundan sonra da devam ettireceğiz. İş dünyası eğitim ve siyaset başta olmak üzere kadınların kazanımında herhangi bir geriye gidişe izin vermeyiz, vermeyeceğiz.
"KADINLARIN BAŞÖRTÜSÜNE, KILIK KIYAFETİNE SAYGI DUYMAYI ÖĞRENECEKSİNİZ"
Kadınların başörtülerinden, inançlarından dolayı ayrımcılığa uğradığı karanlık günler artık geride kaldı. Kadınlar 23 senede sizin buram buram kibir kokan düzeninizi yerle bir etti. Yıllarca büyük bir titizlikle inşa ettiğiniz o cam tavanlar paramparça oldu. Kadınların başörtüsüne, kılık kıyafetine saygı duymayı öğreneceksiniz. Kamunun ve özel sektörün tepe noktalarında daha fazla kadın görmeye alışacaksınız. Kadınların hayatın her alanında özgürce yer aldığı, düşüncelerini özgürce ifade ettiği yeni Türkiye'ye eninde sonunda uyum sağlayacaksınız.