Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bir boşanma davasında karar verirken önemli bir emsal karara imza attı. Bursa'da 10 yıl süren ve Yargıtay'a kadar uzanan bir boşanma davasında, şiddet mağduru olduğu görgü tanıklarıyla sabit olan kadının, kocasını suçlamak için Cumhuriyet Savcılığına verdiği ifadesinin, Yargıtay tarafından kocasının cezasını artırmak amacı taşımadığına hükmedildi. Yargıtay, kadının beyanlarının kocasının ceza almasını sağlamak amacı taşıdığını belirtti ve bu nedenle kocasına ceza verdi.

Boşanma davasında, her iki tarafın da birbirine eşit kusurlu olduğu kararı verildi ve her iki tarafın da tazminat talepleri reddedildi. İçtihat Bülteni'ne göre, davacı erkek eş, kadının kendisine iftira attığını, hakaretlerde bulunduğunu, kadının evlilik görevlerini yerine getirmediğini iddia ederek boşanmayı ve tazminat talep etti. Karşı davacı kadın ise davayı reddetti, kocasının kendisine şiddet uyguladığını ve evlilik birliğinin bozulmasında davacının kusurlu olduğunu savundu.

İlk derece mahkemesi, her iki tarafın da kusurlu olduğu gerekçesiyle kadın yararına maddi ve manevi tazminat verdi. Ancak istinaf mahkemesi, eksik inceleme nedeniyle dosyayı ilk derece mahkemesine geri gönderdi.

Bu karar sonucunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, kadının ifadelerinin kocasının cezasını artırmak amacı taşıdığını kabul ederek, kadının şiddet mağduru olduğunu ve kocasına ceza verilmesi gerektiğine karar verdi. Ancak her iki tarafın da kusurlu olduğu gerekçesiyle tazminat taleplerini reddetti.

İlk Derece Mahkemesi, davacının davalıya fiziksel şiddet uyguladığına dair tanık ifadelerini temel alarak karar verdi. Ancak, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı dosyasında davalı kadının davayı açtıktan sonra eşinin kendisine şiddet uygulanmadığına dair beyanı bulunuyordu. Mahkeme, davanın erkek tarafından açıldığını ve davalı kadının amacının evi terk eden kocasının evine bakmasını sağlamak olduğunu belirterek, şikayetin sadece evine ve çocuklarına yardım etme amacına yönelik olduğuna hükmetti. Bu nedenle, asıl ve karşı davanın kabul edilmesine, tarafların boşanmalarına, erkek eşten 10 bin TL maddi ve 15 bin TL manevi tazminatın tahsil edilmesine karar verdi.

İlk Derece Mahkemesi'nin kararına itiraz eden taraf vekilleri, Bölge Adliye Mahkemesi'ne başvuruda bulundular. Bölge Adliye Mahkemesi, taraflar arasındaki kusurlu davranışların delillerle kanıtlandığını ve evlilik birliğinin temelden sarsıldığını kabul ederek, erkeğin ağır kusurlu olduğuna karar verip 25 bin TL maddi tazminatı kabul etti.

Ancak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, bu kararı bozdu. Daire, yapılan yargılama ve toplanan delillerden, tarafların kusurlarının yanı sıra kadının birlik görevlerini ihmal ettiğini tespit etti ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunu belirtti. Bu nedenle, erkek eşin ağır kusurlu olduğunun kabul edilmesinin yanlış olduğunu ve dosyanın genelinde uygun düşmeyen kusur belirlemesine dayalı olarak kadın eş lehine tazminat ödenmesine karar verilmesinin hatalı olduğunu ifade etti.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise fiziksel şiddet mağduru eşlerin durumunu ele aldı. Tanık ifadeleri ve davalı kadının şikayeti göz önüne alındığında, erkek eşin fiziksel şiddet uyguladığının sabit olduğu ancak kadının davranışlarının da dikkate alınması gerektiğini vurguladı. Kadının sinirli ve kıskanç bir yapısı olduğu, eşini sürekli aldatmakla suçladığı, bu durumu çevresine anlattığı ve birlik görevlerini ihmal ettiği belirtildi. Bu nedenle, tarafların eşit kusurlu olduğu ve her iki tarafın da tazminat taleplerinin reddedilmesi gerektiği sonucuna vardı.

İstanbul Barosu üyesi Avukat Fatih Karamercan ise Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bu kararıyla fiziksel şiddet mağduru eşlerin durumunu ele aldığını ve her iki tarafın da kusurlu olduğunu kabul ettiğini ifade etti. Ayrıca, boşanma davalarının Türk Medeni Kanunu'nda bulunan "kusur ilkesi" nedeniyle uzun sürebildiğini vurguladı.

Kaynak: İHA