Bahsini ettiğimiz delta, kutsal Ganj nehrinin kükreyen Brahmutra ile buluştuğu ve tatlı suyu denizle buluşturmadan önce sayısız adaya bölünmüş devasa, yemyeşil ormanlardan meydana gelen dünyanın en büyük deltası olmasıyla bilinir. Çok çeşitli bitki ve hayvanın yaşam alanıdır, en dikkat çekenleri ise bölgede yaklaşık 200 adet bulunan Bengal Kaplanı.
Bölgede artan fırtınalar denizin yükselmesine, haliyle de adanın zaman geçtikçe batmasına sebep oluyor. Yeraltı suyu tuzlu su ile karıştıkça, eskiden bol olan çeltik tarlalarının verimi de fazlasıyla düşüyor. Bununla birlikte balık popülasyonu da aşırı avlanma ve suyun yapısının değişmesinden ötürü ciddi bir düşüşte. Bölge halkına göre bundan 20 sene öncesindeki üretim verimliliği ve yaşam konforu şu an tamamen yok oldu.
Çevredeki 4-5 tane adanın tamamen kaybolduğu ve ortada yer alan 10 adanın da yüksek risk bölgesinde olduğu saptandı. Bölgede yaşamın eskisinden farklı olduğunun en net örneği ise yaklaşık 3 kilometrekare büyüklüğündeki Ghoramara adası. Denizin yükselmesinden ötürü yirmi yıl öncesindeki topraklarının yarısı günümüzde derinlere gömülü. Bundan 50 yıl öncesinde 40.000 kişiye ev sahipliği yapan ada, şu an yalnızca 5.000 civarı kişinin yaşadığı bir yer haline geldi. Kalan ailelerin büyük çoğunluğu ayrılmayı göze alamayan yerliler. Ayrılmayı reddeden ailelerin çocuklarının bazıları ise kalıtsal hastalıklarla birlikte doğmaya başladı.
Environmental Justice Foundations (Çevre Adalet Vakıflarına) göre 2050 yılına kadar Bangladeş’te, deniz seviyesinin yükselmesinden ötürü yaklaşık 18 milyon insan farklı yerlere göç etmek durumunda kalacak. Doğal bir güzelliğin, küresel ısınma ve diğer iklimsel nedenlerin yol açtığı su seviyesinin yükselmesi sorunundan ötürü yok oluşuna şahitlik ediyoruz.