“Kaplan Anne” fenomeninden çok önce, 1910 civarında, Boris Sidis adlı bir adam çocuk yetiştirme yöntemlerine dair birçok çalışma yürütüyordu. Oğlunu tanıyanlar için “William James Sidis”, muhtemelen şimdiye kadar yaşamış dünyanın en zeki adamıydı.

Dahi Bir Çocuk

1898’de Boston’da doğan William James Sidis, 20. yüzyılın başlarında inanılmaz bir zekaya sahipti ve o yıllar “çocuk dahi” olarak manşetlere çıkmıştı.

IQ’sunun Albert Einstein’ınkinden 50 ila 100 puan daha yüksek olduğu tahmin ediliyordu. New York Times gazetesini 2 yaşı dolmadan önce okuyabiliyordu. 6 yaşındayken bildiği diller İngilizce, Latince, Fransızca, Almanca, Rusça, İbranice, Türkçe (o dönemler Osmanlıca’ydı) ve Ermeniceyi içeriyordu. 11 yaşında Harvard Üniversitesi’ne okul tarihinin en genç öğrencilerinden biri olarak girdi.

Ancak bir yetişkin olarak, ilk yıllarında onu takip eden halktan kaçınarak kasıtlı bir şekilde gizli bir yaşam sürüyordu. Sidis’in biyografi yazarı Amy Wallace, Weekends on All Things Consolved sunucusu Guy Raz’a, onun “medyanın ilgisini küçümsediğini” anlatmıştı. “Bir eve onun adı verilmişti ve bu durumdan nefret ediyordu” demişti.

Sidis’in Sırrı Neydi?

Sidis’in ailesi de oldukça zekiydi. Babası Boris ünlü bir psikologdu ve annesi Sarah doktordu. Wallace onları mükemmel birer ebeveyn olarak niteliyor, “Bir dahi olabileceğine inandılar”. Annesi ailenin birikimlerini, oğlunun gelişimini teşvik etmek için kitaplara, haritalara ve çeşitli öğrenim araçlarına harcadı.

Wallace, “Diğer dahi çocuklarla karşılaştırıldığında, Sidis hakkında çok sıra dışı olan asıl şey, birden fazla (hem de epey fazla) becerisi olmasıydı.” diyor. Sidis, küçük bir çocukken kendi dilini icat etti ve Fransız şiirleri, roman ve ütopya için bir anayasa yazdı.

11 Yaşında Harward’da Olmak!

Sidis, 9 yaşında Harvard’a kabul edilse de okul, onun 11 yaşına kadar beklemesini istedi. Beş yıl sonra, ise okuldan en yüksek dereceyle mezun oldu. Ancak Harvard günleri pek de mutlu anılarla dolu değildi.

Wallace, “Harvard’da alay konusu olmuştu” diyor. “Bir kızı hiç öpmediğini itiraf etti. Alay edildi ve kovalandı… bu tam anlamıyla aşağılayıcıydı. Tek istediği akademiden uzaklaşmak ve sıradan bir çalışan olmaktı.

Dünyanın En Zeki İnsanı Ve İnsan İçine Çıkmayan Bir Yazar!

Mezun olduktan sonra matematik profesörü olarak kısa bir süre çalışmasının ardından Sidis, genellikle bir takma ad kullanarak, şehirden şehre, işten işe geçiş yaparak halktan uzaklaşmayı ve saklanmayı tercih etti.

Bu arada, Amerika Birleşik Devletleri’nin 1.200 sayfalık tarihi ve toplamayı çok sevdiği “tramvay transfer biletleri” üzerine bir kitap da dahil olmak üzere birçok kitap yazdı. Kitapları hiçbir zaman geniş çapta yayınlanmadı ve en az sekiz takma ad kullandı.

Wallace, “Onun sahte isimlerle kaç kitap yayınladığını muhtemelen asla bilemeyeceğiz” diyor.

Son zamanlarda, 1925’te yazdığı bir kitabın yazılı bir kopyası (The Animate and the Inanimate) Londra’da isimsiz bir koleksiyoncuya 5.000 pound fiyatla satıldı.

Yeri New Yorker Tarafından Tespit Edilmişti

Sidis, New Yorker dergisinin onunla bağlantı kurmaya çalışması ve “dahi çocuğa” ne olduğu hakkında bir makale yazmak amacıyla toplaması için, bir kadın muhabir gönderdiği 1937 yılına kadar başarılı bir şekilde ilgi odaklarının dışında yaşamıştı.

Wallace’a göre Sidis, makalenin kendisiyle ilgili açıklamasının aşağılayıcı olduğunu ve “deli gibi görünmesine neden olduğunu” düşünüyordu. Wallace, makale yayımlandıktan sonra, “Sidis sonunda saklandığı yerden çıkmaya karar verdi ve New Yorker’a dava açtı” dedi.

Sidis mahkemede, derginin kendisine hakaret ettiğini savundu ve kazandı. Kısa bir süre sonra, 1944’te beyin kanamasından öldüğünde 46 yaşındaydı.

Mutsuz çocukluğuna ve bir “dahi çocuk” iken katlandığı medya ilgisine rağmen Wallace, Sidis’in bir yetişkin olarak daha mutlu bir yaşam sürdüğünü düşünüyor.

Wallace, “Onu tanıyan insanlar ona tapıyorlardı” diyor. Ancak anlatılanlara bakılırsa, sorun da birçok kişinin onu tanıma şansını bulamaması olsa gerek…

Kaynak: Haber merkezi