Yaz mevsimi gelince erkek çocukların sünnet edilmesi meselesi toplumun ve ailelerin başlıca sorunlarından biri haline gelir. İslam dininin ve diğer dinlerin çok önemli kabul ettikleri dini adetlerden birisi olan “HITAN” yani sünnet olma, İslam öncesi çok eski devirlerden beri erkek çocuğun tenasül uzvunun (cinsel organ) ucundaki yaratılıştan var olan deri parçasını kesmekten ibarettir.

Yaz mevsimi gelince erkek çocukların sünnet edilmesi meselesi toplumun ve ailelerin başlıca sorunlarından biri haline gelir. İslam dininin ve diğer dinlerin çok önemli kabul ettikleri dini adetlerden birisi olan “HITAN” yani sünnet olma, İslam öncesi çok eski devirlerden beri erkek çocuğun tenasül uzvunun (cinsel organ) ucundaki yaratılıştan var olan deri parçasını kesmekten ibarettir.
Sünnet’i kendisine ilk uygulayanın Hz. İbrahim olduğunda Yahudi ve İslam kaynakları ittifak halinde olmalarına rağmen, Hıristiyanların Barnaba İncilinde Hz. Adem’in işlediği günaha karşı tevbe mahiyetinde vücudundan bir parça keseceğine yemin ettiği bunun üzerine de melek Cebrail gelerek kendisine vücudundaki o fazlalığı göstermiş, o da sünnet olarak bu yeminini yerine getirmiş olduğu yazılıdır. (Barnaba incili 23/25) Bu rivayet dayanaktan yoksundur.
Yahudi kaynaklarına göre sünnetle ilgili olarak Tevratta şu ayetler geçer “Ve Allah İbrahim’e dedi; sen ve senin zürriyetinle benim aramda tutacağınız bir ahdim olacak. O da; sen ve senin zürriyetinden olanlar ve aranız da doğmuş, yahut her yabancıdan para ile alınmış erkek çocuklar sekiz günlük iken “gulfe” etinden sünnet olunacaksınız”
Ve İbrahim kendisi ve oğlu İsmail’i ve evinin işçilerinden her erkeği aldı ve Allah’ın kendinse söylemiş olduğu gibi aynı günde gulfelerinden sünnet etti. Ve İbrahim sünnet olduğu zaman 99 yaşında idi. Oğlu İsmail ise sünnet olduğunda onüç, diğer oğlu İshak ise sekiz günlük idi.(Tevrat,Tekvin 21/4)
Yine Tevrata göre, Hz.Musa ve Hz.Harun’a fısıh kurbanının etinden sünnetsizlerin yemesinin yasaklandığı bildirilmiştir. Hatta buna göre fısıh kurbanı kesmek ve etinden yemek isteyen yabancıların (Yahudi olmayanların) da sünnet olması emredilmiştir. (Tevrat-Çıkış 13/43-44-48)
Yine Tevratta Yahudlilerin sünnetsiz erkeklere kız vermedikleri, Hz Yakub’un kızı Dina’yı evlendirmesi karşılığında damadın sülalesindeki bütün erkeklerin sünnet edilmesini şart koştuğu zikredilmektedir. (Tekvin34/-13-17) Hatta sünnet 
Allah ile bir ahit olduğundan sünnetsizler murdar sayılarak mabetlere girmeleri yasaklanmıştır.(Kitabı Mukaddes 44/7-9)
Hıristiyan inancına göre Luka İncilinde Hz.Yahya ve Hz.İsa’nın doğumlarının sekizinci günün de sünnet olmuşlardır. (Luka 1/59) Bundan dolayı Katolik mezhebine bağlı olanlar IV. asra kadar Hz. İsa’nın 22 Ocak’ta doğduğunu kabul ederek 1 Ocak tarihini sünnet olduğu gün sayıp bayram yapmışlardır.
Bu günkü Hıristiyan kaynaklarında sünnet ile ilgili bir emir olmaması  ve terk edilmesi Pavlos ve grubunun, “sünnet,kalbi bürüyen perdeyi kaldırmaktır” şeklindeki görüşlerinden sonra olmuştur. (Tecrit tercümesi 9/112) Halbuki Pavlos kendisi sünnet olmuştur. Fakat sonradan tamamen sünnet’e karşı çıkmıştır.
Bugün Hıristiyanlarda sünnet olmayı emreden tek kilise Habeşistan kilisesidir. (Meydan Larousse 11/660)
İslam Kaynaklarında ise; Bakara süresinin 124. ayetinde geçen “Bir zaman Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle sınamış, o da onları tamamlayınca, ben seni insanlara önder yapacağım” demişti.
İbrahim “Soyumdan da (önderler yap Ya Rabbi) dedi. Allah “Zalimlere ahdim ermez (onlar için söz veremem)” buyurdu…. 
Burada geçen İbrahimin sınandığı ‘kelimelerin’ neler olduğu konusu İslam bilginleri tarafından tartışılmış ve sünnet de bu “imtihan kelimelerin”den sayılmıştır. Hz.İbrahim’in 120 yaşında sünnet olduğu, ondan sonra da seksen yıl yaşadığı söylenmektedir. Ebu Hureyre’den yapılan bu rivayete rağmen Müslimde geçen ve yine Ebu Hureyre’den yapılan bir rivayette de Hz. İbrahim seksen yaşında sünnet olmuştur.
İslam sünnet olmayı aynen kabul etmiş ancak sekiz değil yedinci gün olarak benimsemiştir. Hz Peygamber “Hıtan erkekler için sünnettir ve fıtrattandır, bu babanız İbrahim’in sünnetidir” demiş ve torunları Hz. Hasan ve Hüseyin’i doğumlarının yedinci gününde sünnet ettirmiştir. (Müsnet V-75).
Hz. Peygamber’in(as) İslam’dan önceki hayatına bakıldığında, bilinenin aksine sünnetli olarak dünya ya gelmeyip, dedesi Abdulmuttalip tarafından doğumunun yedinci günü sünnet ettirildiği ve bu vesile ile Kureyşe (o günkü Mekke halkı) ziyafet verildiği kaydedilmektedir. (Zadül mead 1/18-19)
İslam bilginleri sünnet ile ilgili değişik görüşler açıklamışlardır. İmam Malik sünnet olmayanın şahitliği kabul edilmez ve imamlığı kabul olmaz derken Hanefiler terki mümkün olmayan bir sünnet olduğu görüşünde dirler. (Mebsut 10/156 ) İbni Abbas; “Sünnet olmayanın namazının kabul olmayacağını ve kestiği hayvanın yenilmeyeceğini” söylemiştir.
Hasan Basri sonradan Müslüman olanların Hz. Peygamber zamanın da sünnet konusunda teftiş edilmediklerini, onun için yaşlı olup sonradan Müslüman olanların avret mahallinin açılması haram olduğundan sünnet olmayabileceklerini ve sünnetsizliklerinin ibadetlerine, şahitliğine, kestiğinin yenilmesine bir mani olmadığını söyler. (Kurtubi 2/101)Konunun genel tarihi ve dini perspektifi budur. Ancak günümüzde, ülkemizde sünnet cemiyetleri son derece ihtişamlı ve mutantan olmakta bazen ev ve aile saadetine zarar verecek israflara sahne olmaktadır.Bir gösteriş ve öğünme uğruna bir tarlanın veya evin satıldığı, yığınla borca girildiği hatta “ah!! benimde bir oğlum olsa idi de şöyle bir mürüvvetini göre idim, ihtişamlı bir sünnet cemiyeti yapsa idim” diye iç geçirenlerin sayısı hiç de az değildir.Erkek çocukların sünnetini hayırlı evlat olması dileği ile fakirler yardım ve sevindirme şekline döndürmeliyiz. Unutmayalım ki ŞÖHRET AFETTİR...