Genetik mühendisliği bir hayvanın, bir bitkinin, bakterinin veya bir organizmanın genetik yapısını değiştirmek için teknolojiyi kullanma sürecidir. Bu, Ulusal İnsan Genom Araştırma Enstitüsü’ne (NHGRI) göre rekombinant DNA (rDNA) veya iki veya daha fazla farklı organizmadan izole edilmiş ve daha sonra tek bir moleküle dahil edilmiş DNA kullanılarak elde edilebilir.
Rekombinant DNA teknolojisi ilk olarak 1970’lerin başında geliştirildi ve ilk genetik mühendisliği şirketi Genentech, 1976’da kuruldu. Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından onaylandıktan sonra, Genentech 1982’de ilk rekombinant DNA ilacı, insan insülini üretmeye başladı. İnsanlar için ilk genetik olarak tasarlanmış aşı 1987’de FDA tarafından onaylandı ve kullanılmaya başlandı. 1980’lerden bu yana, genetik mühendisliği daha çevre dostu bir lityum iyon pilden oluşması gibi enfeksiyona dayanıklı ürünlere kadar her şeyi üretmek için kullanılmıştır.
Genetik mühendisliği tarafından yapılan ve genetiği değiştirilmiş organizmalara (GDO ürünleri) adı verilmiştir. Hastalıklara daha az duyarlı olmaları veya belirli çevresel koşullara dayanmaları için yetiştirilebilir. Ancak eleştirmenler genetik mühendisliğinin tehlikeli olduğunu söylüyor. 1997’de, fare sırtından çıkan bir insan kulağına benzeyen fotoğraf, genetik mühendisliğine karşı bir tepki yarattı. Ancak fare genetik mühendisliğinin bir sonucu değildi ve kulakta insan hücresi yoktu. Ulusal Bilim Vakfı’na göre, biyobozunur olarak adlandırılan ağdan yapılmış bir kalıbın farenin derisinin altına, bir laboratuvarda kıkırdak dokusu üretmenin yolunu göstermek için yerleştirilmesiyle ortaya çıkmıştı.
Genetik Mühendisliği, en çok nelerde kullanılır?
Genetik mühendisliği bir veya daha fazla genin doğrudan manipülasyonunu içermekle birlikte, DNA seçici üreme yoluyla da kontrol edilebilir. Hassas üreme, örneğin tür üyelerinin çoğalmasını izlemeyi içeren bir organik tarım tekniğidir. Böylece ortaya çıkan yavrular arzu edilen özelliklere sahip olabilir.
Hassas yetiştiriciliğin yeni bir örneği, yeni aşının oluşturulmasının mümkün olduğunu belirtir. Çin’deki pirinç bitkilerinin sel baskını konusunu ele almak için, California Üniversitesi’nde bitki patolojisi profesörü sele daha dayanıklı bir pirinç tohumu aşısı geliştirdi. Buda alanın önemini daha iyi aktaran örneklerden birisidir. Yapılan araştırmalar sonucu üretilen aşı sayesinde pirinçler daha dayanıklı ve kullanılabilir hale geliyor. Böylece DNA değişikliği uygulaması sonuç göstermiş oluyor.