Kendinizi büyük bir arkadaş grubuyla yemeğe çıkarken, bir konsere veya bir kulübe giderken mi hayal ediyorsunuz? Yoksa akşamı yakın bir arkadaşınızla görüşerek mi veya evde kitap okuyarak geçirmeyi mi tercih edersiniz? Psikologlar, bu türden içe kapanıklık ve  dışa dönüklük  seviyelerimiz ile ilgili verdiğimiz yanıtları dikkate alır başkalarıyla nasıl etkileşim kurduğumuza ilişkin tercihlerimizle ilgili kişilik özellikleri. Makalemizde, içe kapanıklık ve dışa dönüklüğün ne olduğunu ve sosyal yaşantımızı nasıl etkilediğini tartışacağız.

Beş Faktörlü Model

İçe kapanıklık ve dışa dönüklük, onlarca yıldır psikolojik teorilerin bir konusu olmuştur. Günümüzde kişilik üzerine çalışan psikologlar, genellikle beş faktörlü kişilik modeli olarak adlandırdıkları grubun bir parçası olarak, içe kapanıklık ve dışa dönüklüğü görüyorlar. Bu teoriye göre, insanların kişilikleri beş kişilik özelliğinin seviyelerine göre tanımlanabilir: dışa dönüklük (ve içe kapanıklık), uyumluluk (fedakarlık ve diğer insanlara ilgi),  vicdanlılık, nevrotiklik (bir insanın olumsuz duyguları ne kadar deneyimlediği) ve  deneyimlemeye açıklık (hayal gücü ve merak gibi özellikler). Bu teoride, kişilik özellikleri bir spektrum üzerinde incelenir.

Beş faktörlü modeli kullanan psikologlar, dışa dönüklük özelliğinin birden çok bileşeni olduğunu varsayarlar. Daha dışa dönük olan insanlar daha sosyal, daha konuşkan, daha iddialı, daha çok adrenalin eğiliminde ve daha olumlu duygulara; öte yandan, daha içe dönük insanlar ise sosyal etkileşimler sırasında daha sessiz ve daha içine kapalı olma eğilimindedir. Daha da önemlisi, utangaçlık, çekingenlik ve içe dönüklük aynı şey değildir: İçedönükler sosyal durumlarda utangaç veya endişeli olabilir, ancak bu her zaman böyle değildir. Ek olarak, içe dönük olmak, bir bireyin antisosyal olduğu anlamına gelmez.

İçe Kapanıklığın 4 Türü

2011’de Wellesley Koleji’ndeki psikologlar, içe kapanıklığın birkaç farklı şekilde ortaya çıkabileceği düşüncesini ortaya attılar. İçe kapanıklık ve dışa dönüklük geniş kategoriler olduğundan, tüm dışa dönüklerin ve içe kapanık insanların aynı olmadığını öne sürdüler. İçe kapanıklığı dört farklı başlık altında incelemeye aldılar, bunlar: sosyal içe dönüklük, düşünsel içe dönüklük, kaygılı içe dönüklük ve inhibe (ölçülü) içe dönüklük. Bu teoriye göre sosyal içe dönükler, tek başına veya küçük gruplar halinde vakit geçirmekten hoşlanan kişilerdir. Düşünsel içe dönük, içe dönük ve düşünceli olma eğiliminde olan kişidir. Endişeli içedönükler, sosyal ortamlarda utangaç, duyarlı ve bilinçli olma eğiliminde olan kişilerdir. İnhibe içe dönükler ise adrenalin içermeyen ve daha rahat aktiviteleri tercih etme eğilimindedir. 

İçe Kapanık Olmak Mı, Dışa Dönük Olmak Mı: Hangisi İyi? 

Psikologlar dışa dönüklüğün olumlu duygularla ilişkili olduğunu öne sürüyorlar; yani psikologların düşüncesine göre dışa dönük insanlar, içe kapanıklara göre daha mutlu olma eğilimindedir. Peki, aslında durum bu mu? Bu soruyu inceleyen psikologlar, dışa dönüklerin genellikle içe dönüklerden daha olumlu duygular yaşadıklarını ortaya çıkardılar. Araştırmacılar ayrıca gerçekten “mutlu içe kapanıkların” da olduğuna dair kanıtlar buldular: yani bir insanın içine kapanık olması, mutsuz olacağı anlamına gelmiyor. Dışa dönük insanlar ortalamaya bakıldığında daha pozitif duygular yaşıyor olsa da, mutlu insanların birçoğu aslında içe kapanıktır. Bu insanların en büyük artısı da, kendi kendilerine eğlenebilmeleri, mutlu olmak için başka biri insana ihtiyaç duymuyor olmalarıdır.

Oldukça fazla satan, Quiet: The Power of Introverts (Sessiz: İçedönüklerin Gücü) adlı kitabın yazarı olan Susan Cain, insan toplumunda dışa dönüklüğün genellikle iyi bir şey olarak görüldüğüne işaret ediyor. Örneğin, işyerleri ve sınıflar genellikle dışadönüklere daha doğal gelen ortamlardır ve grup çalışmasını teşvik eder.

Scientific American ile yaptığı röportajda Cain, genellikle içe kapanık insanların gözden kaçtığına dikkat çekiyor ve içe dönük olmanın aslında bazı avantajları olduğunu iddia ediyor. Örneğin, içe kapanık olmanın yaratıcılıkla ilgili olabileceğini öne sürüyor. Ek olarak, içedönüklerin işyerlerinde iyi birer yönetici olabileceğini, çünkü çalışanlarına projeleri bağımsız olarak takip etme özgürlüğü verebileceklerini ve bireysel başarılarından çok kuruluşun hedeflerine odaklanmış olabileceklerini öne sürüyor. Başka bir deyişle, mevcut toplumumuzda dışa dönüklük sıklıkla değerli görülse de, içe dönük olmanın da faydaları vardır. Yani, içe dönük veya dışa dönük olmak başlı başına iyi (veya kötü) bir olgu değildir. İnsanlarla sosyal ilişkiler kurmanın bu iki farklı yolunun da kendine özgü avantajları vardır.

İçe kapanıklığın sebeplerinin genellikle genetik ve yetişme tarzı gibi etmenlerle bağlı olduğu düşünülüyor. Eğer içe kapanıklığınız, sizi tamamen asosyal yapıyor veya insanlardan tiksinecek seviyeye getiriyorsa, bunu gidermek için bir psikiyatrik destek almanız gerekebilir. Tedavisi de genellikle bilişsel davranışçı terapi ve çeşitli yaşam tarzı değişiklikleri şeklinde oldukça basit olarak uygulanır. Ancak şunu unutmamak gerek, normal şartlarda içe kapanık olmak bir sorun olarak görülmez.

Özetle

İçine kapanık ve dışa dönük olmak, psikologların onlarca yıldır kişilik kavramını açıklamak için kullandığı terimlerdir. Son zamanlarda, psikologlar bu özelliklerin kişiliği ölçmek için yaygın olarak kullanılan beş faktörlü modelin bir parçası olduğunu düşünüyorlar. İçe kapanıklık ve dışa dönüklük üzerine çalışan araştırmacılar, bu kategorilerin refahımız ve davranışımız için önemli sonuçları olduğunu ortaya çıkardılar. Daha da önemlisi, araştırma testi diğer insanlarla sosyal ilişkiler kurmanın her yolunun kendine avantajları olduğunu öne sürüyor; kısacası içe kapanıklık veya dışa dönüklüğün birbirinden iyi olduğunu iddia etmek yersizdir.

Kaynak: Murat Avcı