Aydın, İHH Bursa Şubesi tarafından Bursalıların destekleriyle Suriye’de bulunan ihtiyaç sahiplerine 1.474 TIR ortalama 36.850 ton insani yardım malzemesi ulaştırıldığını da belirtti.

I M G 20241231 W A0064

İHH İnsani Yardım Vakfı İnegöl Temsilciliği İdari İşler Müdürü Hüseyin Aydın, Suriye’yi ziyaret ederek, izlenimlerini ve bugüne kadar yapılan yardımlar hakkında yazılı bir açıklama yaptı.

Aydın yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı.

“Ülkenin güneyindeki Dera ilinde 15 Mart 2011'de bir grup ilkokul öğrencisinin okul duvarına rejimin lideri Beşşar Esed'i kastederek "Ey doktor şimdi sıra sana geldi" yazmasıyla başlayan halk ayaklanmasının üzerinden bugün itibariye 13 yıl, 9 ay, 15 gün geçti. Esed ailesi ve yakın çevresinin baskısı ve yolsuzluklarına karşı reform talebiyle sokaklara dökülen binlerce kişinin sayısı kısa sürede katlanırken, gösteriler ülkenin diğer illerine de sıçradı. O dönem barışçıl gösterilerle iktidarın değişmesini isteyen sivilleri "terörist" ilan eden Esed rejimi, gösterileri bastırmak için askerlerini ve güvenlik güçlerini harekete geçirdi. Rejimin bu hamlesi barışçıl halk gösterilerinin iç savaşa dönüşmesine yol açtı. 8 Aralık'ta Baas rejiminin devrilmesinin ardından evlerine dönen Dera’lı gençler, "Ey doktor şimdi sıra sende" yazdıkları okulun duvarına bu kez "Doktor kaçtı. 8/12/2024" yazarak, Beşşar Esed'in kaçışının tarih sayfalarına yazılmasına vesile oldular.”

“Bu güne kadar yardımsever Bursa’lıların destekleriyle İHH Bursa Şubesi olarak Suriye’de bulunan ihtiyaç sahiplerine 1.474 TIR (Ortalama 36.850 ton – 36 milyon 850 bin kg) insani yardım malzemesi ulaştırıldı. 8 Aralık tarihine kadar sınır bölgelerimizde olan, sonrasında Fırat Kalkanı, Zeytindalı ve Barış Pınarı Harekatları ile Suriye halkına biraz olsun nefes alma imkanı sağlanan bölgelere yapılan yardımların; artık özgürlüğüne kavuşan ve tüm Suriye’nin 2/3’üne tekamül eden Fırat’ın batısına ulaştırılması, sonrasında da tüm Suriye’ye ulaştırılması ve yapılması gerekenleri yerinde görmek, raporlamak, istişarelerde bulunmak amacıyla Suriye’deyiz. Cilvegözü Sınır kapısından Suriye tarafına geçişte bizlerle birlikte yoğun olarak ülkemizde kalan ve özgürleşen Suriye’ye geçmek için bekleyen, işlemlerini yaptıran, memleketlerine dönüş yolundaki Suriyeli vatandaşlar ile karşılaştık. Hiç Suriye’yi görmemiş çocuklar, kendilerine anlatılan ama çocukluklarında terk etmek zorunda kaldıkları memleketlerine dönmek için koşuşturan gençler, topraklarının özlemi ile derin nefesler alarak havayı koklayan orta yaşlı anne ve babalar, belki de tüm dualarında ata topraklarına dönmeyi dileyen, dua eden yaşlı amcalar, nineler, dedeler…”

“Ziyaretimizde il durağımız Halep. Bir saat yolculuktan sonra can Halep’teyiz. Halep Kalesi etrafında neşe içerisinde zaferi kutlayan insanlara şahitlik ediyoruz. Sloganları ise ( واحدة سوريا , تركيا) “ Türkiye, Suriye birdir… Tüm haşmetiyle kardeş şehri Gaziantep ilimize benzeyen Halep kalesi etrafındaki zafer kutlamalarından Halep çarşısına ilerliyoruz. Özellikler ( Ulu Camii ) Emevi Camii çevresi, Halep Çarşısı, Kent meydanları ve Sünni nüfusun yoğun olduğu bölgelerde yıkımın büyük olduğuna şahitlik ediyoruz. Yer yer vurulmuş olan Halep çarşısı moralleri bozarken, sağlam olan çarşıda esnafların ticaretlerine devam etmek adına gösterdikleri çaba, yeleklerimizdeki Türk bayraklarını gördüklerinde bizimle Türkçe konuşmaları, teşekkür etmeleri, ikramda bulunmak adına birbirleri ile olan yarışları umutlarımızın devamını sağlıyor. Halep Emevi Camii (Ulu Camii) tadilatta olduğu için mevcut güvenlikten izin alarak ziyaret ediyoruz. İlk aklımıza gelen hemen camii içinde bulunan Hz. Zekeriyya makamında dua etmek ve Şükür namazı kılmak oluyor. Bu günler ve nasiplendiklerimiz için dualarımızı ediyoruz. Şehrin diğer alanlarını ziyaret ettiğimizde tüm olumsuzluklara rağmen insanların yaşama azmi, gelecek planları ve güler yüzlülüğü içimizi ferahlatıyor. Tüm vurulmuş binalarda yıkılmamış olanlarında dikkatimizi çeken şey kapı, pencereler ile eşyaların olmamasıydı. Sorduğumuzda ise aldığımız cevap “Sağlam olan tüm kapı, pencere ve eşyalar çalınarak satıldı” şeklinde oldu. Halep kalesi civarında arabasını durdurarak camını açan Türkmen amca “ Biz Halep Türkmen’iyiz. Bizleri 13 yıl evlerinizde, şehirlerinizde en önemlisi de ana vatanda barındırarak, koruyarak kardeşliğinizi gösterdiniz. Artık bizim sıramız geldi. Burada evlerimiz evinizdir. Sadece gelmeniz yeterli. Lütfen gelin ve bizi ve Suriye’yi yalnız bırakmayın…“ sözleriyle tarihin doğru tarafında olduğumuzu bir kez daha bizlere hatırlatarak teyid etmemize neden oldu.”

 “İHH İnsani Yardım Vakfının Babulhava Lojistik Ofisinden hareketle hedefimiz Hama ve Humus Şehirleri olacak. 3 saat sürecek yolculuğumuzda göreceklerimiz 13 yıllık özgürlük mücadelesinin insanlara, çevreye, ve maddeye etkisini bizlere gösterecek. Şehit Hama. Katliam Şehri Hama, Su Değirmenleri Şehri Hama. Yolculuğumuzda yol üstünde bulunan kasabalarda, köylerde vurulmamış bir bina, camii, minare görmedik. Çatışmaların izleri binaların duvarlarında yaşanan zulmün bir şahidi olarak bizleri karşılıyor. İlginçtir ki yollarda bir kedi, köpek gibi hayvanları kesinlikle görmedik. Yol arkadaşımızın tespiti önemliydi. İnsanlara yapılan bu zulmün karşısında hayvanlar bile dayanamazken, köşe bucak kaçışıyorken, bizler aklın almayacağı vahşilikte ve insanlık dışı zulümlere şahitlik ediyorduk. Hama, Humus yol ayrımından Hama şehrine girdik. Bizleri şehrin sembolü olan su değirmenleri karşılıyor. Halk şehrin sembollerinin yanında sloganlar atarak, sevinç gösterileri ile özgürlüğü kutluyor. İHH olarak Azez şehrinde açtığımız Şam Üniversitesinde okuyarak mezun olan öğrencilerin bizleri karşılaması ve “Biliyor musunuz biz sizin açtığınız Üniversiteden sizin desteklerinizle mezun olduk. Artık öğrendiklerimiz ile ülkemize faydalı olma, hizmet etme zamanı geldi. Hoş geldiniz. Bizleri onurlandırdınız” ifadeler ile bizleri evlerine davet etmeleri, ikramlarda bulunmak istemeleri doğru yerde olduğumuzu bir kez daha hissetmemize vesile oldu. İhtiyaç sahiplerine ekmek dağıtımı gerçekleştirdikten sonra Humus şehrine doğru harekete geçerken Asi nehrinin Hama şehrine hayat vermesine şahit olmanın rahatlığını hissettik. Hama ile Humus arasında bulunan Al-Rastan köprüsünün vurularak Hama ve Humus arasındaki karayolu bağlantısının ( M5 Karayolu ) kesilmeye çalışıldığına şahitlik ettik. Kırk beş dakika ile bir saat süren yolculuktan sonra Humus Şehrine vardık. Şehre girişimizde kulaklarımızda Devrimin bülbülü şehit Abdulbasit El-Sarut’un ( kendisi Humus’lu idi ) Cennet ezgisi yankılanıyordu. Abdulbasit El-Sarut Suriye Genç Milli takımının kalecisi iken özgürlük için ezgi , marş ve türkü söyleyerek devrime destek vermişti. Daha sonraları sanki şehit olacağını anlamış gibi annesine “Ey anneciğim işte yeni elbisemle geldim. Kutla beni, şehit olarak geldim ey annem! Bayram elbisemle şehit olarak geldim sana. Cennet artık benim yeni evim ey annem! Tebrik et ve sevin benim için.” diyerek seslenmişti. Humus Meydanı ve Halid Bin Velid cami özgürlük adına sevinen herkesin buluşma noktası. İnsanlar Halib Bin Velid’in kabrini ziyaret ederek dua ederken aynı zamanda da ibadetlerini yerine getiriyor ve birlikte dualar ve sevinç çığlıkları ile özgürlüğün tadını çıkarıyorlar. El Şüheyda meydanında etrafımızı gözlemlediğimizde yine vurulmuş binalar, kapı, pencere ve eşyaları yağmalanmış binalar bizlere eşlik ediyor.”

“Son gün Şam’dayız. Sabah saatleri sisli bir havada meşhur Kasiyum tepesine çıktık. Şam tüm heybetiyle karşımızda. Tepede seyyar satıcı bolluğu ve yoğun kalabalık var. Kimi Zafer şarkıları söylüyor kimi nargilesini tüttürüyor kimi çay kahve içiyor hepsinin de yüzleri gülüyor ,yarınlarına umutla baktıkları her hallerinden belli oluyor. Bizlerde bazen onların heyecanına alkış tutuyoruz. Türkiye Suriye kardeştir diyerek. Daha sonra en büyük meydanlarına iniyoruz. Yolda Afad ve Ülkemizden birçok Vakıf dernek gönüllüleri ile selamlaşarak. Meydanda zalim Esad’ın posterleri parçalanmış, askerler köşe başlarında nöbette halk askerlerle resim çekinmek için sırada. Canlı yayın araçları çekim yapıyor, her yer kayıp ilanları ile dolu. Fazla zaman kaybetmeden Emevi Camii ne doğru ilerliyoruz. Karşımıza kapalı çarşı çıkıyor. Kalabalıkları yara yara Emevi Camiine giriyoruz. Cuma saati mahşeri kalabalık avluda toplanmış yüzler gülüyor. Cami yanında Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi türbesine uğrayıp, duamızı yapıyoruz. Cumada hutbe birlik beraberlik ve Zafer üzerine. Çıkışta Türkiye’den geldiğimizi anladılar ve elimizdeki bayrakla resim çekinmek için izdiham oluşturdular. Teşekkür edenler, misafir etmek isteyenler bireyler ikram etmek isteyenler. Hepsiyle resim çekilip zar zor ayrıldık. Kapalı çarşıyı da gezip yavaş yavaş dönüşe geçtik.”

Kaynak: Bülten