Bursa Uludağ Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Yüksel Okşak'ın moderatörlüğündeki program MÜSİAD İnegöl Şubesi toplantı salonunda gerçekleşti.

514Ca81D 27A3 4A29 855F 5C496C2Db649

Programın açılış konuşmasını yapan MÜSİAD İnegöl Şube Başkanı Bahri Sinan Yazaroğlu, şunları söyledi:

Bugün burada, 2025'e doğru dünya ve Türkiye ekonomisinin geleceği hakkında konuşmak üzere bir araya geldik. Ekonomi, sürekli değişen bir dinamikler bütünü ve bu değişim, küresel ve yerel düzeyde hepimizi etkiliyor. Bizler MÜSİAD olarak 34 yıldır gücümüzü üyelerimizden alarak ilerliyoruz. Dünyanın 84 ülkesinde, 100 irtibat noktasında varız. Dünya genelinde 14 bin üyemiz ve 60 bin firmamız ile yaklaşık 2 milyon kişiye istihdam sağlıyoruz.

Oluşturduğumuz katma değer ile Türkiye ekonomisinin gelişmesine yön veriyoruz. Yerli ve milli üretim gücümüzden aldığımız ilham, kaliteli hizmet vizyonumuz, otomotivden gıdaya, sağlıktan inşaata, turizmden lojistiğe kadar hemen her alanda dünya çapında işlere imza atan girişimci ve yatırımcılarımızla, dünyaya örnek olacak iş modelleri kurguluyoruz. Aynı zamanda MÜSİAD olarak üyelerimizin sosyal, ekonomik ve kültürel bilgi birikimlerine bir yenisini katmak için konferanslar, seminerler ve paneller gerçekleştiriyoruz. 2025 yılına yaklaşırken, dünya ekonomisi birkaç önemli trendle şekilleniyor. İlk olarak, dijitalleşme ve teknolojik dönüşüm, iş yapma şekillerimizi köklü bir şekilde değiştirmeye devam ediyor.

Yapay zeka, blok zinciri ve büyük veri analitiği gibi teknolojiler, verimliliği artırırken, yeni iş modellerinin de ortaya çıkmasını sağlıyor. İkinci olarak, sürdürülebilirlik ve çevresel kaygılar, ekonomik karar süreçlerinin merkezine yerleşiyor. Ülkeler, karbon salınımını azaltma hedefleri doğrultusunda yeşil ekonomiye geçiş yapıyor. Bu, hem yeni pazar fırsatları doğuruyor hem de geleneksel sektörlerin dönüşümünü zorunlu kılıyor. Son olarak, jeopolitik belirsizlikler ve ticaret savaşları, küresel ticaretin akışını etkiliyor. Ülkeler, tedarik zincirlerini gözden geçirirken, yerelleşme eğilimleri artıyor. Bu da, bazı sektörlerde rekabetin artmasına neden oluyor. Bu arada Komşumuz Suriye’de son haftada yaşanılanları yakından takip ediyoruz.

Burada yeniden İmar ile oluşacak Ticari ihtiyaçlara karşın da hazırlıklı olmalıyız.  Türkiye, bu küresel değişimlerin tam ortasında yer alıyor. Genç ve dinamik nüfusu, stratejik coğrafi konumu ve gelişen sanayi altyapısıyla, Türkiye'nin 2025'e doğru büyüme potansiyeli oldukça yüksek. Ancak, bu potansiyeli gerçekleştirmek için bazı zorluklarla yüzleşmemiz gerekiyor. Enflasyon, döviz kurları ve dış borç gibi ekonomik sorunlar, istikrarı sağlamak için dikkatle ele alınmalıdır. Ayrıca, eğitim ve inovasyona yapılan yatırımlar, iş gücümüzün rekabet gücünü artıracak ve uluslararası arenada daha güçlü bir konum elde etmemizi sağlayacaktır. Türkiye’nin coğrafi konumu, güçlü sanayi altyapısı ve katma değerli üretime odaklanma kapasitesi, onu uluslararası yatırımlar için güvenli bir liman haline getirmektedir. Bizler, bu avantajlarımızı en iyi şekilde değerlendirerek, ülkemizi küresel ekonomide hak ettiği yere taşımakta kararlıyız. MÜSİAD olarak bizler, “Yüksek Ahlak, Yüksek Teknoloji” şiarıyla 35 yıldır üretimi, istihdamı ve ihracatı önceleyen bir ekonomik yapı için çalışıyoruz. Çünkü inanıyoruz ki, ancak insanı merkeze alan, adalet ve yardımlaşmayı temel alan bir düzen, kalıcı refahı mümkün kılacaktır.

Hepimizin bildiği gibi Türkiye ekonomisi, özellikle son 20 yılda büyük bir dönüşüm sürecinden geçti. Eğer bu dönüşümler yapılmasaydı, savunma sanayii başta olmak üzere, birçok alanda bugün karşı karşıya kaldığımız zorlukları aşmamız mümkün olmazdı. İlerleyen dönemlerde de, Orta Vadeli Program ışığında, 2025 yılını reform yılı ilan ederek, sanayiden ticarete her alanda atılım yapmalıyız. Ekonomik toparlanma sürecimizi hızlandırmak ve ülkemizi “Türkiye Yüzyılı” vizyonuyla güçlendirmek hepimizin ortak görevidir. Bizler, MÜSİAD olarak, adalet ve ahlak temelli bir ekonomi modeli için çalışmaya devam edeceğiz. Gayemiz, tüketmek için üreten değil, üretmek için tüketen bir ekonomik düzen kurmaktır. Rabbim, bu aziz milletin yolunu açık etsin, gayretlerimizi bereketlendirsin. Sonuç olarak, 2025'e giden yolda, hem dünya hem de Türkiye ekonomisi için birçok fırsat ve zorlukla karşı karşıyayız. İş dünyası olarak, bu değişimlere ayak uydurmak, yenilikçi çözümler geliştirmek ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için iş birliği yapmalıyız. Hepinize katıldığınız için teşekkür ederim. Geleceğe umutla bakmak dileğiyle.

64876419 C299 4730 935A 6Bc14C5Fdef0

Daha sonra söz alan Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ise,

Bugün Dünya’nın gündeminde en önemli konu Amerikan seçimleri ve Trump’ın 2. döneminde nasıl bir tablonun bizi beklediği. Dünya’mız şöyle, 200 ülkenin üretim büyüklüğü 105 trilyon dolar. Amerika 27 trilyon dolar, Çin yaklaşık 20 trilyon dolar. Bu sene daha da fazla olacak. İkisinin toplamı nerdeyse yarısı. Euro bölgesinin de büyüklüğü 16 trilyon dolar. İngiltere AB’den ayrıldı ama onu da eklersen 20 trilyon dolarda oluyor. Rusya 2 trilyon dolar. Amerika, Çin’de ve Avrupa’da ne oluyor? Bizim gidişatı anlamamız için son derece önemli. Hindistan bu arada hızla yükseliyor. Japonya 3.büyük ekonomi. Bir süre sonra o sırayı bırakacak. Ülkemizde Suudi Arabistan ile birlikte 1’er trilyon dolar üzerinde bir büyüklükte, Dünya’nın büyük ülkeleri arasında G20 üyesi olarak bulunuyor. Şimdi bu gidişat nereye gider. Amerika ile Çin arasında bir mücadele var. Ticari savaş diyoruz ama bu aslında hegemonya savaşı var. Bu mücadelenin 2 büyük ekonomi nereye gider. Tahminler var. Bugünkü büyüme hızlarına bakılarak yapılan bir tahmin. 2050 yılında Amerikan ekonomisinin yaklaşık 37 trilyon dolar, Çin’in 42 trilyon dolar olması bekleniyor. Yani 20-25 sene sonra Çin Amerika’yı geçecek ve en büyük ekonomi olacak. Trump’ın önceki döneminde de şuanda en çok Çin’e karşı harekete geçiren gelişme budur. Bu iki ülke arasında büyük bir mücadele önümüzdeki yıllarda da bizi bekliyor. İki ülke arasında özellikle Dijital para savaşı ve teknoloji savaşları çok olacak. Bizde bu teknoloji savaşına ne katkıda bulunabiliriz, nerede bulunabiliriz önemli. Dijital para savaşı önümüze çıktığı zaman 5-10 sene sonra bence daha da çok olacak. Biz hangi parayı kullanırız stratejilerini yürütmemiz lazım.

şeklinde konuştu.

Kaynak: BÜLTEN