Azmak ne demektir?

Azmak ne demektir?
İnsan ne yaparsa azmış olur? Neleri yapmazsa doğru iş yapmış olur? İyilik veya kötülük cinsinden insan neleri yapabilir, yapamayacakları şeyler var mıdır, varsa nelerdir bunlar? İnsanın; sahip olduğu iradesinin, gücünün, yeteneklerinin, becerilerinin, hayallerinin, planlarının, projelerinin, ve düşüncelerinin bir hududu, varıp dayandığı  sınırı ve insanın karşısına dikilen engeller duvarlar, setler, tel örgüler ve kaleler var mıdır?  Varsa bu engeller, sınırlar, setler, barikatlar veya kaleler nelerdir? İnsanın maddi ve manevi gücü nerede başlar, nerede biter?
Evvelemirde ve öncelikle belirtelim ki; insanın hayallerinin ve düşüncelerinin hiçbir sınırı yoktur. Her şeyi düşünebilir ve hayal edebilir insan. İstediğini düşünmekte ve dilediğini hayal etmekte insanın önünde bilinen tek engel yine insanın bizzat kendisidir.  Ezberlenmiş ve öğrenilmiş kısıtlayıcı, sınırlayıcı ve engelleyici yanlış, batıl, ilim dışı inançlar, kabuller, toplumsal kurallar ve yanlış dinsel inançlardır ki, insanın gönlünce hayal kurmasına ve yüreğinin sesini dinleyerek istediği gibi düşünmesine mani olur.
İnsan evren ve evrendeki tüm varlıklar hakkında düşünmez ise ne olur?
İnsan olma özelliklerini, güzelliklerini ve yeteneklerini önce köreltir, sonra bunları birer birer yitirmeye başlar. Kendisinin en büyük rakibi ve düşmanı olur. Ama bunun farkında olmaz. Kusuru, suçu, kabahati başkalarında, ailesinde, öğretmeninde, okulunda, mahallesinde, çevresinde işyerinde, arkadaşlarında, akrabalarında, Tanrıda, talihinde, kaderinde, kısmetsizliğinde falan arar. Arar aramasına ama gerçek nedeni bir türlü bulamaz. Çünkü yanlış yerde aramaktadır. Oysa aradığı kusur veya sorumlu bizzat kendisinin hayata yanlış bakan düşünce ve inanç kalıplarıdır.
İnsanın her türlü başarısının veya başarısızlığının kökeninde sahip olduğu inanç sistemi ve düşünce şekli yatar.
Keşfettikleri buluşlarla dünyamızın yaşanmaya daha elverişli hale gelmesini sağlayan ve insanların yaşamlarını kolaylaştıran büyük mucitler yaşama olumlu baktıkları, sağlıklı düşündükleri ve düşüncelerinin önüne hiçbir engel koymadıkları için başardılar. İnsanlar tarafından imkansız görünen şeyleri hayal ettiler. Bu düşüncelerini ve hayallerini anlattıkları çevresindeki insanlar tarafından akıl hastası oldukları ve hemen doktora gidip tedavi olmaları gerektiği söylendi kendilerine. Ama onlar, kendilerine yöneltilmiş haksız, mesnetsiz ve yersiz eleştirilere kulak asmadılar, onları dinlemediler ve doğru bildiklerini yapmaya devam ettiler.. Dinlemiş olsalardı başaramazlardı.
Bir işte gerçekten başarılı olmak isteyen bir insan başarılı olacaktır. Varlıklı olmak isteyen varlıklı olacaktır. İlim adamı olmak isteyen olacaktır. Devlet adamı olmak isteyen de devlet adamı olacaktır. Hasılı  her kim ne isterse, istediği gibi olacaktır.
Bir de isteyip de başka bir şey yapmamak vardır.  İnsan önce hayal edecek, bu hayali hakkında uzun uzun ve inceden inceye düşünecek, kafa patlatacak, sonra da azimle, sebatla, kararlılıkla, iradesini yitirmeden eyleme geçecektir.
Gerisi kendiliğinden gelir.
Tanrı’nın bir nimeti ve lütfu olarak insanlara bahşettiği istediklerini düşünme ve dilediklerini başarabilme ayrıcalığı beraberinde bir takım sorumluluklar ve uyulacak ölçüler getirmektedir. İnsanın kendisini zengin zannederek insanlara, evrene ve Tanrı’ya tepeden bakarak büyüklük taslaması, kibirlenmesi, her şeyi ben başardım diye düşünerek sosyal ve ekonomik yükümlülükleri olduğu halde ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmaması ve vergisini ödememesi azgın olma nedenidir.
ÖZSÖZ:  “Çoğumuz etrafımızdaki servet ve huzuru toplama gücümüzü kullanmıyoruz. Bu yüzden yoksulluk, ıstırap, endişe ve hastalıkla cezalandırılıyoruz ve kendimiz  dışında herkesi suçluyoruz. yeterince isterseniz dünyada mümkün olmayan hiç bir şey yok.” 
(Napoleon Hill)