Kanser, kişinin yalnızca bedenini etkileyen bir hastalık değildir. Hastanın ruhunda, zihninde, duygularında, bilincinde, bilinçaltında, varoluşunda, öz güveninde, hayatla ilişkilerinde ve sevgi bağlarında ciddi bir kriz, travma ve hatta yas yaratan bir hastalıktır.
Bu nedenle kanseri tedavi etmek, kanserli hastayı tedavi etmek değildir. Cerrahi girişim, kemoterapi, radyoterapi ile kanseri tedavi ederken, kanserin kişinin ruhunda yarattığı ıstırabı, travmayı, yası, elemi, krizi, kaygıyı ve depresyonu tedavi etmek zorundayız.
Başkanlığını yaptığım dünya psiko-onkoloji kongresinde, sonuç bildirgesinde kanserin seyrini etkileyen altı ölçütten birisi distrestir. Yani kişinin psikolojisi kanser hastalığının seyrini etkiliyor. Kişinin psikolojisi, hastalığa uyumuna ve tedaviye katılmayı etkilemenin yanında tedaviye cevabı ve hastalığın seyrini etkiliyor.
Bir kanser hastasında depresyon varsa ve tedavi etmezsek, kanseri tedavi etmiş olmuyoruz. Çünkü o depresyon beyni etkileyecektir. Beyin de bütün bağışıklık sistemini ve hormonal sistemi etkilemektedir. Ruhu depresifleşen bir hastanın kanseri olumsuz etkilenecektir.
Bu nedenle kanseri tedavi ederken hastanın beynini ve ruhunu dikkate almak gerekir. Ruh çökmüşse, beyin ve bağışıklık sistemi de çökecektir. Kanser hastalarında en fazla psikiyatrik bozukluk gelişir. Onu fark etmek ve uygun tedavi etmek gerekir. Yani tıbbi tedavi ve destekle psikolojik ve destek birlikte, eş zamanlı sürdürülmelidir.