Halk deyimiyle duvarı nem, insanı gam çökertirmiş. Bedeniyle, beyniyle, ruhuyla ve çevresiyle insan bir bütündür. Bu bütünlük içerisinde beyin ve psikoloji hem bedenimizin hem de hayatımızın lideridir.

Bedenimize ve yaşantımıza liderlik yapan ruh çökerse, beden daha çabuk çökecektir. Hasta, hastalığın tipi ve hastanın yaşına göre değişmekle birlikte kanser hastalarının ortalama yarısında psikiyatrik reaksiyonlar ve psikolojik sorunlar ortaya çıkar. Bunlar kaygı bozukluğu, kişilik değişiklikleri, ruhsal çöküntü, panik ve takıntı halleri, ağrılı sendromlar olabilir.

Tanı aşamasından başlayarak hastanın beyni, ruhu, kişiliği ve egosu etkilenir. Hastada ortaya çıkan kaygı, panik bozukluğu ve ruhsal çöküntüleri mutlaka tedavi etmemiz gerekir. Hastanın ruhunun tedavi edilmesi, kanser tedavisine uyum ve yaşam kalitesinin artırılması için gereklidir. Ancak bunların dışında hastalığın seyrini, tedaviye verdiği cevabı, prognozu ve yaşam süresini de doğrudan etkiler.

Kanser bir maratondur ve bu maratonda hastaya psikolojik destek sunmak zorundayız. Bir söz vardır: "İnsanoğlu düşünce düşmez, düştüm derse düşer." İşte hastanın düştüm demesi depresyondur. 

O ruhu yaklayacağız, yeni bir ruh ve yeni bir canlılık, yeni bir umut, yeniden direnç vereceğiz. Hayatı kucaklaması için yeni bir motivasyon sağlayacağız. Çökmüş ruhu canlandıracağız ki hasta uyumlu, hastalık tedavisi başarılı olsun.

Ruh çökerse beden de çökecektir ve hastanın komplikasyonları artacak, hasta daha çabuk çökecektir. Bağışıklık sistemi çökecektir ve yaşam süresi kısalacaktır.

Sokaktaki bir insanın depresyonunu tedavi etmezseniz mutlu olamayabilir, başarılı olamayabilir. Ancak kanser hastasının depresyonunu tedavi etmezsek hasta daha çabuk kaybedilebilir. Bu nedenle bu temel bir sağlık sorunudur. Yaşam kalitesi sorunundan çok daha öte, yaşam süresi sorundur.

Editör: Öznur Dede