Göğüs kafesindeki kemikler kesilmeden, küçük kesi ile yapılan minimal invaziv bypass ameliyatı, büyük kesilerle yapılan ve kemiklerin kesilerek yapıldığı bypass ameliyatlarına göre hastaların daha kısa sürede ve acısız iyileşme süreci geçirmelerini sağlıyor.

Ameliyattan sonra 3, 4 gün içerisinde hastaların taburcu olabildiği küçük kesi bypass ameliyatları özel hastanelerde daha yaygın olmakla birlikte bazı kamu hastanelerinde de uygulanıyor. Hastalarına küçük kesi ile bypass ameliyatı yapan Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Koray Ak, “Minimal invaziv bypass yaptığımız hastaları ameliyattan sonra üçüncü ya da dördüncü günde sorunsuz bir şekilde taburcu edebiliyoruz. Bunun hem hasta konforu açısından hem de hastanede yatış süresinin azaltılması açısından önemli bir etken olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Büyük kesiler ile yapılan ve göğüs kafesindeki kemiklerin kesilerek damarlara müdahale edildiği bypass ameliyatları yerine, daha küçük kesilerle yapılan, herhangi bir kemiğin kesilmesine ihtiyaç duyulmadan operasyonun gerçekleşebildiği minimal invaziv bypass ameliyatları hastaların konforu ve acısız iyileşme süreçleri açısından önemli bir fark oluşturuyor. Küçük kesi ile yapılan bypass ameliyatlarında hem hasta 3 4 gün gibi bir sürede hastaneden taburcu olabiliyor, hem de kemikler ameliyatta kesilmediği için vücutta büyük kalıcı izler oluşmasının önüne geçilebiliyor. Son yıllarda giderek artan bu yöntem, Türkiye’de genellikle özel hastanelerde uygulanırken, bazı kamu hastanelerinde de uygulanabiliyor. Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvuran hastalar da bu yöntem ile yapılan ameliyatlar sayesinde sağlığına kavuşuyor.

Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde minimal invaziv bypass ameliyatı olan Hamza Şahin, "Kalpteki damarlarda tıkanıklıklar vardı, bypass ameliyatı oldum. Ailemde de vardı. Bende de kontrol sırasında çıktı. Ameliyat gayet iyi. Eski ameliyatlara göre çok daha konforlu. İşimize gücümüze çok daha erken döneceğiz. Hareketler daha az kısıtlı daha az kesi ile yapılıyor. Normalde hekim olduğum için biliyorum, oradaki kemiğin kaynaması normalde uzun süreli oluyor. En azından ondan kurtulmuş olduk" diye konuştu.

“Zorlu operasyondu ama buna rağmen süreç son derece iyi geçti”

Aynı ameliyatı olan başka bir hasta Kemal Erer, "25 Haziran günü sabah ameliyata girdim narkozdan çıktığımda saat yaklaşık 22 sıralarıydı. Şu an son derece iyi durumdayım, sağlığım yerinde, herhangi bir ağrı sızı da yok. Hatta bugün taburcu olmayı bile talep ettik. Doktorlar da uygun gördü, muhtemelen bugün evimize gideceğiz. Süreç başından beri son derece iyi geçti. Burada klasik yöntemle göğsü açmanın dışında minimal bir kesi ile 4 tane damarın değişmesi operasyonu vardı. Gerçekten zorlu operasyondu ama buna rağmen son derece süreç iyi geçti. Başından beri hocaların özellikle bilgilendirilmesi çok iyiydi. Dışarıda bir çözüm arama düşüncemiz hiç olmadı, tamamen güvendik burada kendimizi teslim ettik. Çok da iyi bir karar verdiğimizi düşünüyorum. Ben bu tür şeylerin üniversite hastanelerinde bu kadar kolaylıkla yapılacağını düşünmüyordum. Tamamen hocaların yönlendirmesiyle oldu. Bu kadar başarılı bir şekilde geçmesi beni de şaşırttı, buradaki herkese minnettarım" dedi.

“Minimal invaziv bypass yaptığımız hastaları ameliyattan sonra üçüncü ya da dördüncü günde hastaneden sorunsuz bir şekilde taburcu edebiliyoruz”

Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Koray Ak, "Yapılan ameliyat küçük kesi ile yapılan, ya da minimal invaziv bypass ameliyatı. Son yıllarda tüm dünyada giderek artan sayıda minimal invaziv ameliyatları yapılmakta. Bu ameliyatları yapmanın arkasındaki en önemli gerekçe, hastanın ameliyat sonrası dönemde daha hızlı iyileşmesi ve hastaneden daha erken sürede taburcu etmek. Biz de genelde minimal invaziv bypass yaptığımız hastaları ameliyattan sonra üçüncü ya da dördüncü günde hastaneden sorunsuz bir şekilde taburcu edebiliyoruz. Bunun hem hasta konforu açısından hem de hastanede yatış süresinin azaltılması açısından oldukça önemli bir etken olduğunu düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

“Hastaların yüzde 85, 90’ı küçük kesiyle bypass ameliyatı yapmaya uygun oluyor”

Prof. Dr. Koray Ak, “Ameliyatın bir takım teknik farklılıkları var, belli bir öğrenme eğrisi var ameliyatı yapmakta. Genellikle deneyimli merkezlerde ameliyat süresi normal ameliyatlara göre benzer sürelerde yapılabilmektedir. Merkezimizde uzun süreden beri küçük kesi ile koroner bypass ameliyatları yapmaktayız. Özellikle kamu kurumu olmamız neticesinde, kamu kurumunda böyle bir hizmeti verdiğimizden dolayı oldukça gururluyuz. Bildiğim kadarıyla kamu kurumlarında çok fazla yapılmıyor. Yapılan merkezler var fakat genellikle başlatılıyor ama devam edilmesi konusunda sıkıntılar yaşanabiliyor. Genel olarak şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim, küçük kesili ameliyatlar kamu kurumlarında çok fazla yapılmıyor daha çok özel sektörde yapılan ameliyatlar olarak biliniyor. Açık ameliyatlarda Hem yoğun bakım süresi hem de ameliyattan sonraki servis takip süresi kapalı ameliyatlara göre bir miktar daha uzun. Hastanın şikayetleri küçük kesi ile yapılan ameliyatlarda, açık ameliyatlara göre oldukça düşük oranlarda görülmektedir. Bütün hastalar bu operasyona uygun olmayabiliyor. Vücut kitle endeksi yüksek olan, obezitesi olan hastalarda, daha önceden kalp ameliyatı olmuş hastalarda ya da kalp damarlarında ya da aort damarında kireçlenme olan hastalarda minimal invaziv yöntemler tercih etmiyoruz. Ancak hastaların yüzde 85, 90’ı küçük kesiyle bypass ameliyatı yapmaya uygun oluyor” dedi.

Prof. Dr. Koray Ak, “Bu yöntem bence gerek hastaların talebi gerek ameliyat sonrası iyileşme hızını düşündüğümüz zaman, önümüzdeki 5 yıl içerisinde küçük kesi ile ameliyatların sayısının hızla artacağını düşünmekteyiz" diye konuştu.

“Kaburgaların arasından herhangi bir kemiğe zarar vermeden bu ameliyatı gerçekleştirebiliyoruz”

Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dr. Öğretim Üyesi Fatih Öztürk, "Burada en büyük fark hasta konforu açısından bulunmakta. Hastaların normal yaşamlarına erken dönüş süreci gerçekleşiyor. Daha hızlı iyileşme süreci oluyor. Büyük kesiye bağlı ortaya çıkacak enfeksiyon gibi riskler küçük keside daha az oluyor ve hastalar hayatlarına çok daha erken dönüyor. Bunun dışında ameliyat aşaması açısından çok büyük bir farklılık yok. Aslında yaptığımız ameliyat aynı ameliyat. Göğüs kafesini kesmek aslında bir nevi kemiği kontrollü kırmak demek oluyor. Ama küçük kesiden yaptığımızda, kaburgaların arasından herhangi bir kemiğe zarar vermeden bu ameliyatı gerçekleştirebiliyoruz. Açık ameliyatta yaptığımız gibi bütün damarlara ulaşabilir hepsini bypass yapabiliyoruz. Büyük kesi işleminde kemiği kestiğimiz zaman kemiğin kaynamasını beklememiz gerekiyor. 1, 1 buçuk ay hastanın normal yaşamına dönerken çok dikkat etmesi gerekiyor ama burada bir taburculuk sürecimiz ile beraber herhangi bir iyileşme sürecini beklemeden normal yaşamına geri dönebiliyor” dedi.

Dr. Öğretim Üyesi Fatih Öztürk ,“Yeni benimsenmeye başlayan bir ameliyat türü olduğu için kafalarda soru işaretleri olabiliyor. Ama biz durumu açıkladıktan sonra kafada soru işaretleri kalmıyor. Estetik açıdan da, yara daha küçük oluyor. 12-13 santimlik kesi yerine 6-7 santimlik kesi söz konusu. Kemik kırılmadığı için de bölgenin iyileşme süreci çok daha hızlı oluyor. O açıdan hastalar da bundan çok memnun kalıyorlar” şeklinde konuştu.

Kaynak: iha