İnsanlık tarihi incelendiğinde görülür ki, tarım ve hayvancılık yakın zamana kadar İslam toplumlarının ana uğraşı olmuştur. Ulaşımın ilkel ve çok zor şartlarda yapılabildiği, nüfusun bu günküne oranla çok az olduğu, kazançların ve ihtiyaçların sınırlı, ekonominin yöresel olduğu, bu günkü teknolojik gelişmelerin hayal bile edilemediği bir orta çağ İslam toplumunu düşünelim. Toplumların gelişimine göre AMELİSALİH kavramı ve özellikleri de değişmiştir.

İnsanlık tarihi incelendiğinde görülür ki, tarım ve hayvancılık yakın zamana kadar İslam toplumlarının ana uğraşı olmuştur. Ulaşımın ilkel ve çok zor şartlarda yapılabildiği, nüfusun  bu günküne oranla çok az olduğu, kazançların ve ihtiyaçların sınırlı, ekonominin yöresel olduğu, bu günkü teknolojik gelişmelerin hayal bile edilemediği bir orta çağ İslam toplumunu düşünelim. Toplumların gelişimine göre AMELİSALİH kavramı ve özellikleri de değişmiştir.
İnsanlar dededen toruna miras olarak intikal eden dini ve kültürü yaşarlar. Bu sosyolojik bir olaydır. Yazılı kültür de bu yaşanan sosyal hayata göre oluşur.
Eski devirlerde yazılmış eserlere baktığımızda AMELİSALİH adı altında  daha  çok, abdest, namaz, oruç, zekat gibi bilinen ibadetlerin anlatıldığını görürüz. Hatta kitaplarda olmasına rağmen Hac ibadetinin bile yakın zamana kadar pek anlatıldığı görülmezdi. Çünkü Hacca gidebilen insan sayısı çok azdı. İstanbul gibi sahil şehirlerinden deniz yolu ile hacca gidenlerin sayısı parmakla gösterilebilecek kadardı. Bu gün nerdeyse her evde Hacca ve Umre ye giden bir insan bulmak mümkündür. Bu da o ibadetle ilgili çalışmaları, sözlü ve görsel yayınları alabildiğine artırdı. Sanki Hac ve Umre ibadeti bir AMELİSALİH olarak yeni keşfedildi.
Klasik kitaplarımızda yer almasına rağmen birçok AMELİSALİH dediğimiz işler halkımız tarafından pek bilinmezdi. Örnek; halkın zaruri ihtiyacı olan ve ‘sadaka’i cariye’ dediğimiz, su kuyusu açmak, köprüler yollar yaptırmak, aş evleri kurmak vs. Rasülü Ekrem efendimizin (as) Hadisi Şeriflerinde teşvik edilen ve fıkıh kitaplarında hukuku yazılı olmasına rağmen halk tarafından pek bilinmeyen şeylerdi. Günümüzde bir çok  ‘sadaka’i cariye’ Devlet eli ile yapılır hale gelmiştir.
Hırıstiyan ülkeler Sosyal Güvenlik denilen hayır hizmetlerini (Amelisalih) Müslümanlardan bir iki asır önce kurumsal hale getirip Devlet eli yapar hale gelmişler. Ama Müslümanlar iç çekişmeler ve fakirlik nedeni ile daha yeni yeni bu konulara eğilebilmişlerdir.
Zamanın getirdiği şartlar AMELİSALİH’İ kurumsallaştırdı. Giyim kuşamdan yeme içmeye, hastane yapımından okul açmaya kadar bir çok alana devlet eli girdi. AMELİSALİH dernekleri ve vakıfları kuruldu. Bırakın kendi ülkemizi deniz aşırı ülkelere, kıta değiştirerek gidilen yerlerdeki Müslüman kardeşlerimize her türlü yardımları ulaştırır hale gelindi.
Hz.Peygamber (as) “Su, Ot, Ateş insanların ortak malıdır..” (Buhari eşribe 1063) buyurmaktadır. Başka hadislerde de ağaç dikip yetiştirmek (yeşil alan) önemle tavsiye edilmiş olmasına rağmen İslam ülkelerinde park ve yeşil alan kavramı son elli yılda kültürümüze girebilmiştir. Büyük barajlar (su) elektrik santralleri (ateş)  yine son altmış yılın kazançlarıdır. Henüz bırakın bu kabil nimetleri içecek temiz bir suyu bulunmayan nice İslam ülkesi vardır.
AMELİSALİH’i yalnız ibadet sahasına hasredip kişiselleştirme devri artık gerilerde kalmak üzeredir. Bizler yıllarca elektriği icad eden EDİSON adındaki batılı bilim adamının cennete girip giremeyeceğini tartıştık. Şimdi bakıyoruz ki insanlık yıldızları keşfe soyunmuştur. Daha dünkü yazılı ve görsel haberlere göre  ABD’li bilim adamları Mars/Merih gezegenine sekiz ayda 600.000 Km. kat ederek bir alet/makine göndermiş bulunmaktadırlar. Ayın keşfi artık çok gerilerde kaldı (1970)
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Fussılet suresiayet 53 şöyle buyrulur; “İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki onun (Kur’an’ın) gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması yetmezmi?..” Buradaki “ufuklar” insanı çevreleyen dış alem kainat, yıldızlar, gök cisimleri olarak tefsir edilmiştir. İnsan oğlunun göklerin sırını öğrenmesi bir emri ilahidir. Bir AMELİSALİHTİR.
Fıkıh ilmi dışında ki ilimlerle uğraşmanın mekruh sayıldığı dönemlerde, bir Molla yıldız ölçümleri ile ilgili deney yapan bir Astronoma yaklaşarak ne yaptıklarını sorar; Od a: “Kur’an’ın gökleri nasıl bina ettik görmüyorlarmı? (Kaf 6) ayetini tefsir ediyoruz” deyince oradan yavaşça uzaklaşır. Müslüman için her ilmi çalışma bir AMELİSALİHTİR. (Devam edecek)