Abdülhak Hamit Tarhan, şiiri Beyruttan İstanbul’a giden bir trende yazmıştır. Acının tarifini yapmak imkansız olabilir fakat birde bu şiirin hikayesinde ironide yer almaktadır. Fatma Hanımın cenazesinde tanıştığı bir kadına aşık olup daha sonra o kadınla evlenen şairin acısı çabuk  sona ermiştir. Şiir 1885 yılında yayımlanmıştır.

Makber

Eyvah! Ne yer, ne yâr kaldı,

Gönlüm dolu ah-u zâr kaldı.

Şimdi buradaydı, gitti elden,

Gitti ebede gelip ezelden.

Ben gittim, o haksar kaldı,

Bir köşede tarumar kaldı,

Baki o enis-i dilden, eyvah,

Beyrut’ta bir mezar kaldı.

Bildir bana nerde, nerde Yarab,

Kim attı beni bu derde Yarab?

Nerde arayayım o dil rübayı,

Kimden sorayım bi-nevayı?

Derler ki unut o aşnayı,

Gitti tutarak reh-i bekayı,

Sığsın mı hayale bu hakikat?

Görsün mü gözüm bu macerayı?

Sür’atle nasıl da değişti halim,

Almaz bunu havsalam, hayalim.

Çık Fatıma! Lahdden kıyam et,

Yadımdaki haline devam et.

Ketmetme bu razı, söyle bir söz,

Ben isterim, ah, öyle bir söz.

Güller gibi meyl-i ibtisam et,

Dağ-ı dile çare bul, meram et.

Bir tatlı bakışla, bir gülüşle,

Eyyamı hayatımı temam et,

Makber mi nedir şu gördüğüm yer?

Ya böyle reva mı ey cay-ı dilber?

Kaynak: Haber merkezi