Bir arkadaşınızdan herhangi bir hayvan ismi söylemesini isteyin. Omurgasızlar değil de, muhtemelen bir at, fil veya başka bir temsili omurgalı türü söyleyecektir. Gerçek şu ki, hayvanlar alemindeki canlıların büyük çoğunluğu (böcekler, kabuklular, süngerler) omurgadan yoksundur ve bu nedenle omurgasız hayvanlar olarak sınıflandırılırlar.

Omurgasızlar İle İlgili Bilinmeyenler

Altı Temel Omurgasız Grubu Vardır

Gezegenimizdeki milyonlarca omurgasız hayvan altı ana gruba ayrılmıştır: eklembacaklılar (böcekler, örümcekler ve kabuklular); knidler (denizanası, mercanlar ve deniz anemonları); ekinodermler (denizyıldızı, deniz salatalıkları ve deniz kestaneleri); yumuşakçalar (salyangozlar, sümüklü böcekler, mürekkep balıkları ve ahtapotlar); parçalı solucanlar (solucanlar ve sülükler); ve süngerler. Elbette, bu biyolojik şubelerin her birindeki çeşitlilik o kadar geniş ki (böcekler üzerinde çalışan bilim adamları at nalı yengeçleriyle pek ilgilenmiyor) profesyoneller solenterler gibi belirli omurgasız ailelerine veya türlerine odaklanma eğiliminde.

Omurgasızların İskeletleri veya Omurgaları Yoktur

Omurgalılar, sırtlarından aşağı bir alanı kapsayan omurgaları ile karakterize edilirken, omurgasızlar bu özellikten tamamen yoksundur. Ancak bu, tüm omurgalıların solucanlar ve süngerler gibi yumuşak olduğu anlamına gelmez: böcekler ve kabuklular vücut yapılarını “dış iskelet” adı verilen sert dış yapılarla desteklerken, deniz anemonları “hidrostatik” iskeletlere, bir kas tabakasına sahiptir. Bununla birlikte, bir omurgaya sahip olmamanın, mutlaka bir sinir sistemine sahip olmamak anlamına gelmediğini unutmayın; Örneğin yumuşakçalar ve eklembacaklılar nöronlarla donatılmıştır.

İlk Omurgasızlar Bir Milyar Yıl Önce Evrimleşti

En eski omurgasızlar tamamen yumuşak dokulardan oluşuyordu: 600 milyon yıl önce evrim, okyanus minerallerini dış iskeletlere ekleme fikrine henüz ulaşmamıştı. Bu organizmaların aşırı yaşı, yumuşak dokuların fosil kayıtlarında neredeyse hiç korunmamış olması gerçeğiyle birleştiğinde, sinir bozucu bir muammaya yol açar: paleontologlar, en eski omurgasızların, yüzmilyonlarca yıl öncesinde evrimleşmeye başlamış olması gerektiğini düşündüler. Ancak buna dair herhangi bir kanıt yok. Kanıt olmamasına rağmen birçok bilim insanı, ilk çok hücreli omurgasızların yeryüzünde bir milyar yıl kadar önce ortaya çıktığına ve evrimleştiğine inanıyor.

Omurgasız Hayvanlar, Tüm Hayvan Türlerinin Yüzde 97’sini Oluşturuyor

Omurgasızlar, yeryüzünde en çok sayıda bulunan ve en çok çeşitlilik gösteren hayvanlardır. Sırf bir bakış açısı getirmek gerekirse, yaklaşık 5.000 memeli türü ve 10.000 kuş türü vardır; omurgasızlar arasında, tek başına böcekler en az bir milyon türe (ve muhtemelen bir kat daha fazla) karşılık gelir. İkna olmamanız durumunda işte birkaç rakam daha verelim: Yaklaşık 100.000 yumuşakça türü, 75.000 örümcek türü ve her biri 10.000 tür sünger türü bulunuyor.

Omurgasızların Çoğu Metamorfoza Giriyor

Çoğu omurgalı hayvanın yavruları yumurtalarından çıktıktan sonra tıpkı yetişkinlerine benzer: Aşağı yukarı istikrarlı bir büyüme dönemini izlerler. Yaşam döngüleri bazı dönemlere ayrılmış olan çoğu omurgasızda ise durum böyle değil. Metamorfoz, bir canlının tamamen farklı görünüşte farklı bir canlıya dönüşmesi olarak açıklanabilir. Bu fenomenin en bilinen örneği tırtılların kelebeğe dönüşmesidir.

Bazı Omurgasız Türleri Büyük Koloniler Oluşturur

Koloniler, yaşam döngülerinin çoğu boyunca bir arada kalan aynı türden hayvan gruplarıdır; üyeler avcılardan besleme, üreme ve barınma işlerini bölerler. Omurgasız hayvanların kolonileri en çok deniz habitatlarında yaygındır ve bireyler, bir arada durarak dev bir organizma gibi görünür. Deniz omurgasız kolonileri arasında mercanlar, fitoplanktonlar ve deniz fıskiyeleri bulunur. Karadaki omurgasız kolonilerinin üyeleri özerktir, ancak yine de karmaşık sosyal sistemlerde bir araya gelirler; koloni oluşturduğu bilinen en tanıdık canlılar ise arılar, karıncalar, termitler ve eşekarılarıdır.

Süngerler En Basit Omurgasızlardır

Gezegendeki en az evrimleşmiş omurgasızlar süngerlerdir. Bu canlılar teknik olarak hayvan olarak nitelendirilirler (çok hücrelidirler ve sperm hücreleri üretirler), ancak farklılaşmış doku ve organlardan yoksundurlar, asimetrik gövdelere sahiptirler ve aynı zamanda sabittirler (kayalara veya deniz tabanına). Gezegendeki en gelişmiş omurgasızlara gelince, büyük ve karmaşık gözlere, kamuflaj yeteneğine ve geniş çapta dağılmış (ancak iyi entegre edilmiş) sinir sistemlerine sahip ahtapotlar ve mürekkep balıkları bu konuda ön plandadır.

Neredeyse Tüm Parazitler Omurgasızdır

Etkili bir parazit olmak için (yani başka bir organizmanın yaşam süreçlerini kullanan, bu süreçte onu zayıflatan ya da öldüren bir organizma) diğer hayvanın vücuduna tırmanacak kadar küçük olmalısınız. Bu, kısaca, parazitlerin büyük çoğunluğunun neden omurgasız olduğunu açıklar (bitler, kıl kurtları gibi),

Omurgasızlar Çok Çeşitli Beslenme Alışkanlıklarına Sahiptir

Tıpkı otçul, etobur ve omnivor omurgalı hayvanlar olduğu gibi, omurgasızlar da aynı diyet çeşitlerinden hoşlanır: örümcekler diğer böcekleri yerler, süngerler sudan küçük mikroorganizmaları süzer ve yaprak kesen karıncalar yuvalarına belirli bitki türlerini taşırlar ve en sevdikleri mantarı yetiştirebilirler. Yüzbinlerce çeşitleri bulunduğu için, farklı farklı beslenme modelleri bulunur.

Omurgasızlar Bilim İçin Son Derece Kullanışlıdır

Yaygın olarak incelenen iki omurgasız türü olmasaydı, muhtemelen genetik hakkında bugün bildiğimizden çok daha az şey biliyor olacaktık: meyve sineği (Drosophila melanogaster) ve minik nematodlar (Caenorhabditis elegans). Büyük ölçüde farklılaşmış organları ile meyve sineği, araştırmacıların spesifik anatomik özellikler üreten (veya inhibe eden) genlerin kodunu çözmesine yardımcı olurken, C. elegans ise o kadar az hücreden oluşur ki (1000’den biraz fazla), bu organizmanın gelişimi kolaylıkla incelenebilir ve detaylı olarak izlenebilir.

Kaynak: Fahrettin Eniş