Bursa’nın Yıldırım ilçesinde 630 yıl önce Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan cami, bugüne kadar hiçbir depremde tamamıyla yıkılmadı.
Yıldırım Külliyesi’nin ortasında yer alan Yıldırım Camii, 14. yüzyılın sonlarında Yıldırım Bayezid tarafından yaptırıldı. 1855 yılında büyük Bursa depreminde bile sadece minareleri yıkılan cami, o dönemde selatin camileri arasında en az hasarı aldığı biliniyor. ‘Ters T’ planlı camilerin en özgünlerinin başında gelen Yıldırım Bayezid Camii’nde Bursa kemerinin de ilk kez kullanıldığı kaynaklarda yazıldı.
Yıldırım Bayezid Cami İmamı Uğur Gedik, cami hakkında bilgiler verdi.
“Kaynaklarda incelediğimiz zaman 1855 yılında Bursa’da iki ağır depremin olduğu biliniyor. Bu sarsıntıyla Bursa’nın birçok yerinde binaların ciddi hasar gördüğü, komple yıkıldığı kayıtlarda mevcut. Fakat Yıldırım Bayezid Camii ile alakalı sadece minarelerin yıkıldığı ve selatin camileri arasında en az hazar gördüğü kaynaklarda yazılmış” diyen Gedik, “Bu caminin özelliği kesme taş ve mermerin ilk defa kullanıldığı, depreme karşı özel tedbirler alındığı, altında mahzen olduğu ve bunların depremde yükselen yer altı sularından korunmak için tahliye menfezlerin olduğu biliniyor. O mahzendeki boşluğun hava sirkülasyonu yaparak rutubeti önlemesi gibi caminin birçok özelliği var” dedi.
Anıtlar Kurulu, Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve diğer tarihi kaynaklardan araştırma yaparak bu camilerin altında yer altı şehri olduğunun bilindiğini aktaran Gedik, “Bizans’tan kalma tüneller olduğu, savaşlarda buralara sığınıldığı ve hayatın bir şekilde orada devam ettiği tarih kitaplarında var. Burada 7 tane tünelin olduğundan söz ediliyor. Bunlardan bir tanesi Emir Sultan Hazretleri’ne, birinin Yeşil Cami’ye, birinin Ulucami’ye birinin Tophane’ye gittiği 7 tane tünelin varlığı yazılıyor. Bunların 4 tanesi Bizans dönemi, 3 tanesinin de Osmanlı döneminde açıldığı kaynaklarda yazılmış. Dolayısıyla bu camilerin altlarında da mahzenler oluşuyor” diye konuştu.
Gedik sözlerini şöyle sürdürdü: “Bazı tarihçiler bu mahzenlerin ısıtma sistemi ile ilgili olabileceğini düşünmüşler. Fakat ısıtma sistemi değil, yer altı suları yükseldiğinde temele zarar vermesin diye tahliye çıkışlarından yapılan bir sistemdir. Bizler restorasyonlarda bu sistemi bozarsak, harçla, betonla oraları tıkarsak bu defa camilerde rutubet oluyor. Orijinal şekli ile koruduğumuzda bu camilerde rutubet olmuyor.”
Caminin duvarlarının 2 metre kalınlığında olduğunu ve kesme taşlardan yarım metre civarında bir yalıtım yapıldığını anlatan Gedik, "İç duvar tuğla, harç karışımından yapılmış. Üstüne de mermer kaplamalarla güçlendirilmiş. Bursa kemerinin ilk defa kullanıldığı cami de burasıdır. Bundan sonra yapılan camilere örnek teşkil etmektedir. Bursa kemerinin taşıyıcı bir özelliği yoktur. Daha ziyade motif olarak kullanılmıştır. Cami yapı olarak çok geniş bir yerleşkede olmadığı, ‘Ters T tipi’ planlama olduğu için aradaki duvarlar aynı zamanda kolon görevi görmektedir. Zemin de kayalık olduğu için 630 yıldır bu camimiz ayaktadır. Sadece büyük deprem ve lodoslarda minareler yıkıldığı kayıtlarda mevcuttur. Bu camilerde ısıtma soğutma sistemi yok. Yazın sıcak havalarda serin oluyor. Burada doğal bir klima ortamı var. Burada yazın da kışında konum gereği bir hava sirkülasyonu var. Kapıdan girer girmez dışarı ile içerisinin havası değişiyor. Bizim zeminde sadece değişen zemindir. Eskiden zemin ahşap değilmiş. 1990’lı yılların başında zemindeki tuğla tarzı malzemeler kırıldığı için o günün şartları ile ahşap yapmışlar ve zemin bu manada bozulmuş. Kışın alttan ısıtma sistemi ile takviye yapıyoruz. O sistem durmuş olsaydı camimiz kışın da sıcak olacaktı" ifadelerine yer verdi.