Paradoks kavramı, felsefe ve birçok bilim dalının incelediği bir olgudur. Paradoksun ne demek olduğunu merak ediyorsanız, işte size tüm sorularınıza cevap olacak nitelikte en güzel 20 paradoks örneği.

1. Herhangi bir insanın sahip olduğu bir özellikten ne kadar nefret ederseniz, bundan kaçınma olasılığınız o kadar artar. Carl Jung, başkalarındaki bizi rahatsız eden özelliklerin, kendimizde inkar ettiğimiz kısımların yansımaları olduğuna inanıyordu. Hatta Freud buna, “yansıtma” şeklinde atıfta bulunurdu. Örneğin kilosu konusunda güvensiz olan bir kadın, herkesin kilosunu eleştirecektir. Veya parası az olan bir adam, devamlı olarak başkalarının sahip olduğu maddi zenginliği eleştirecektir.

2. Kimseye güvenmeyen insanlar, güvenilmezdir. Sosyal ilişkilerinde kronik olarak insanlara güvenmeyen kişilerin insanları sabote etme olasılığı daha yüksektir. Buna Good Will Hunting sendromu denebilir, bazı insanların kendilerini incinmekten korumak için tercih ettiği yollardan biri, maalesef başkalarına zarar vermektir.

3. İnsanları herhangi bir konuda ne kadar çok etkilemeye çalışırsanız, o kadar az etkilenirler. Bunu denemeseniz daha iyi olacaktır.

4. Ne kadar çok başarısız olursanız, başarılı olma olasılığınız o kadar artar. Birçok ilham kaynağı olan girişimcinin ve düşünürün söylediği klasik bir şey bu değil mi? Muhtemelen birçoğunu duymuşsunuzdur. Edison, ampulü doğru şekilde çalıştırmayı başarana kadar 10.000’den fazla prototip denedi. Michael Jordan, lise takımından çıkarıldı. Kısacası başarı, yaşanan başarısızlıklardan gelir.

. Bir şey sizi ne kadar çok korkutuyorsa, o şeyi o kadar çok yapmaya çalışmalısınız. Gerçekten hayatımızı tehdit eden veya fiziksel olarak zarar verebilecek durumlar haricinde, bu durumlarla yüzleşmek, sorunun çözümünün en kesin yoludur. Örneğin: Çok çekici bulduğun biriyle konuşmak, iş görüşmelerine rahat bir tavırla katılmak, topluluk önünde konuşmak, yıllardır hayal ettiğiniz bir işi kurmak için adım atmak, karşıdakine acı verecek olsa da dürüst olmak gibi oldukça uzatılabilecek bir liste oluşturabiliriz. Bunların hepsi sizi korkutur, çünkü hepsi yapılması gereken ve doğru olan şeylerdir.

6. Ölümden ne kadar çok korkarsanız, hayattan o kadar az zevk alırsınız. Ya da en sevilen alıntılardan birinin dediği gibi, “Hayat kişinin cesaretiyle orantılı olarak küçülür ve genişler.” diyerek daha net açıklayabiliriz.

7. Ne kadar çok öğrenirseniz, bilginizin aslında ne kadar az olduğunu o kadar iyi anlarsınız. Cahil olan her şeyi bildiğini sanır, bilgin ise her öğrendiği şeylerden sonra aslında ne kadar az şey bildiğinin farkına varır.

8. Başkalarını ne kadar az önemserseniz, kendinizi de o kadar az önemsersiniz. Dışarıdan belli olmayabilir ancak çevrelerindeki insanlara kötü davranan insanlar, kendilerine de pek iyi davranmazlar.

9. Bu maddemiz aslında günümüz için geçerli diyebiliriz, geçmişte bu durum biraz daha farklıydı. Okuyunca ne demek istediğimizi anlayacaksınız. İnsanlarla ne kadar çok bağ kurarsak, o kadar izole edilmiş hissederiz. Günümüzde, insanlarla her zamankinden daha çok bağımız olmasına rağmen, araştırmalara göre son yıllarda depresyon ve benzeri kişilik bozuklukları oldukça yaygınlaşıyor.

10. Başarısız olmaktan ne kadar korkarsanız, başarısız olma olasılığınız o kadar artar.

11. Bir şeyi ne kadar zor olduğunu düşünürseniz, başarmak o kadar zor olur. Bu aklınıza gelebilecek her türlü hedefiniz olabilir, zor olacağını düşünürsek; bilinç altımız o şeyi bizim için anormal şekilde zorlaştıracaktır.

12. Bir şey size ne kadar yakınsa, onu o kadar az istersiniz. İnsanların güçlü bir kıtlık önyargısı vardır, bilinçsiz bir şekilde elimizde olmayan şeylerin değerli olduğunu ve bolca bulunan şeylerin değersiz olduğunu varsayarız. Bu durum sosyal ilişkilerden tutun, ekonomik ve ticari faaliyetlerde de böyledir. Pazardaki bir ürünün miktarı ne kadar azalırsa fiyatı o kadar artar.

13. Bir insanla tanışmanın en iyi yolu, biriyle olmaya ihtiyaç duymamaktır. Nasıl yani? Flörtlerde en bilinen temalardan biri, muhtaç olma/olmama durumlarının ilişkilere nasıl bir etkisi olduğudur. Gerçek şu ki, aradığınız ilişkiyi bulmanın en iyi ve doğru yolu, bunun için çabalamak yerine, kendine yatırım yapmaktır.

14. Hatalarınız konusunda ne kadar dürüst olursanız, o kadar çok insan mükemmel olduğunuzu düşünecektir. Buna kısaca, “olduğun gibi görünmek” de diyebiliriz.

15. Birini kendinize ne kadar yakın tutmaya çalışırsanız, onu o kadar kendinizden uzaklaştırırsınız. İlişkilerde kıskançlığa neden olan temel argüman da budur: eylemler veya duygular bir zorunluluk haline geldiğinde tüm anlamlarını yitirirler. Örneğin sevgiliniz hafta sonlarını sizinle geçirmek zorunda hissediyorsa, birlikte geçirdiğiniz zaman anlamsız hale gelir.

16. Biriyle, herhangi bir konuda ne kadar tartışmaya çalışırsanız, onu ikna etme olasılığınız o kadar azalır. Bunun nedeni genelde ters psikoloji olarak açıklanır. Kişinin değerlerinin veya öz algısının ihlal edilmesinden ve kabul edilmemesinden kaynaklanır. Mantık, genelde önceden var olan inançları ve değerleri doğrulamak için kullanılır. İnsanların dünya görüşlerini değiştirmek bu nedenle genelde mümkün olmaz.

Herhangi bir tartışmanın, gerçekten bir tartışma olması için; her iki tarafın da egolarını bir kenara bırakıp yalnızca verilerle ilgilenme konusunda dürüst olmalıdır. Muhtemelen hepinizin de bildiği üzere, bu oldukça nadirdir.

17. Ne kadar çok seçeneğiniz varsa, her birinden o kadar az tatmin olursunuz. Neden mi? namı diğer “seçim paradoksu” sebebiyle! Araştırmalar, bize daha fazla seçenek sunulduğunda, seçtiğimiz herhangi bir seçenekten daha az memnun olduğumuzu gösteriyor. Teori, çok fazla seçeneğe sahip olduğumuzda, her birini seçmek için daha fazla fırsatımız olmasına dayanır; bu nedenle, kararımız ne olursa olsun memnuniyetimiz az olacaktır.

18. Bir insan haklı olduğuna ne kadar ikna olursa, muhtemelen o kadar az şey biliyordur. Ayrıca bir bireyin farklı bakış açılarına açık olması, o kadar bilgin ve öğrenmeye aç olduğunu gösterir. Ya da filozof Bertrand Russell’ın bir zamanlar dediği gibi: “Dünyanın en büyük sorunu, aptalların kendinden emin, zeki olanların ise şüpheyle dolu olmasıdır.”

19. Kesin olan tek şey, hiçbir şeyin kesin olmadığıdır. Bu paradoks, bilim insanlarının devamlı olarak bir şeyleri düşünüyor olmasının ve yeniliklerin ortaya çıkmasının sebebidir.

20. Son maddemiz ise aslında çok alışılageldik bir paradoks örneği, “Değişmeyen tek şey değişimdir”. Hayat, insanlar, dünya ve aklımıza gelebilecek her şey zamanla değişir ve gelişir. Değişmeyen tek şey budur.

Kaynak: Haber merkezi