14. Kocaeli Kitap Fuarındaki söyleşiler de yazarlar Betül İlter, Selahattin Yusuf ve İhsan Süreyya Sırma kitapseverlerle bir araya geldiKOCAELİ (İGFA) - Bu yıl “Savaşın ve Acının Edebiyatı” teması ile düzenlenen 14. Kocaeli Kitap Fuarı, kapılarını Kocaeli Kongre Merkezinde kitapseverlere açtı. Farklı alanlardaki söyleşi programları ve imza etkinlikleriyle düzenlenen kitap fuarında, birçok yazar, edebiyatçı, akademisyen ve entelektüel isim kitapseverlerle bir araya geliyor. Karamürsel Alp Salonundaki söyleşiler de yazarlar Betül İlter, Selahattin Yusuf ve İhsan Süreyya Sırma düzenlenen oturumlarda katılımcılara hitap etti. Selahattin Yusuf’un, “Biz kasabalı bir toplumuz. Kasabada sıkışıp kaldık. Kasabalılaşma; insanların ne köylü olabildiği ne de şehirleşebildiği bir durumdur. İkisinin arasında sıkışıp kalmıştır” sözleri dikkat çekti.

“HIZLI OKUMA; SESSİZ OKUMA TEKNİĞİDİR”

“Hızlı Okuma Teknikleri Üzerine” konulu söyleşisi ile kitapseverlerle bir araya gelen Yazar Betül İlter, “Hızlı okuma tekniğine geçmeden önce çocuklar birinci sınıfta okuma yazmayı öğrenmesi gerekiyor. İkinci sınıftan itibaren okuma yazma tekniklerine geçmesini doğru buluyorum. Hızlı okuma tekniklerine bakıldığında, hızlı okursam anlamam ki gibi bir ön yargı var. Sesli okumak, hızlı okuma tekniği değildir. Hızlı okuma tekniği sessiz okuma tekniğidir. Sessiz hızlı okumak için okuma alışkanlığımızı oluşturmamız gerekiyor. Aslında sesli okurken normal bir hızla, daha sakin okumak, vurgusuna ve tonuna dikkat ederek okumak daha iyidir” dedi. 

“KASABADA SIKIŞIP KALDIK”

“Türk Şiiri Işığında Modern Türk Romanı” konulu söyleşisiyle kitapseverlerle bir araya gelen Yazar Selahattin Yusuf, Türkiye’nin sosyolojik, siyasi, edebi ve diğer pek çok alanına dair tespitlerini dile getirdi. Yazar Yusuf, “Biz kasabalı bir toplumuz. Kasabada sıkışıp kaldık. Şehirli insan bir kapasiteye ulaşmış bir insandır. Şehir kendi kendine yetebilen insanların olduğu bir yerdir. Türkiye’nin meselesi kasabalılaşmasıdır. 1920’lerde şehirleşme oranı yüzde 15 veya 20’lerde iken bugün yüzde 90’lara ulaşmış durumda. Bu kadar hızlı şehirleşmiş bir ülkede insanları hala kasabalılaşmış kafadan nasıl kurtarabilirsiniz. Kasabalılık bir rantiyeciliktir. Köylü dediğimiz insan bir değer üretir. Köy neden önemli çünkü değer üretiyor. Yani bir emek veriyor. Kasabalılaşma nedir, insanların ne köylü olabildiği ne de şehirleşebildiği bir durumdur. İkisinin arasında sıkışıp kalmıştır” şeklinde konuştu.

‘’CEKETİMİ VEREYİM AMA KÜDÜS’Ü VERMEM”

“İslam ve Tarih” konulu söyleşisi ile kitapseverlerle bir araya gelen Yazar İhsan Süreyya Sırma, “Tarih boyunca Allah’u Teala tarih 124 bin peygamber göndermiş. Bunların sonuncusu Mekkeli olan Hz. Muhammed Efendimiz. O da görevini yaptı. Kendisine gelen vahiy etti. Bazı insanlar ona inandı itaat etti bazı insanlar inanmadı. Daha sonra İslam devletini kurdu, bu şekilde bizde onun ümmeti olarak bu günlere geldik. Çağımızdaki hiç kimse ben Hz. Muhammed’i tanımıyorum diyemez. Aynı şekilde Fatih’i veya Abdülhamit’i tanımıyorum diyemez. Sultan Abdülhamit; Yahudilere Kudüs’te, Filistin’de bir yer vermedi. Sultan Abdülhamit’in Yahudi Theodor Herzl’e verdiği cevap müthişti; ‘Ceketimi iste sana vereyim ama Kudüs’ü size vermem.’ Peki bunun gerçekleşmesi için ne lazımdı Abdülhamit’i devirmeleri lazımdı” ifadesini kullandı.

Kaynak: İGF