Terörle mücadelede net mesaj veren Bakan Fidan, "Irak, DEAŞ'la nasıl mücadele ettiyse bizim beklentimiz PKK'yla da aynı mücadelenin verilmesi." ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Irak televizyonu UTV'de yayınlanan El Hakikat (Doğru Söz) programına verdiği röportajda, "Irak'la terörle mücadelede geldiğimiz noktada Irak, DEAŞ'la nasıl mücadele ettiyse bizim beklentimiz PKK'yla da aynı mücadelenin verilmesi. Ama şu anda geldiğimiz noktada ilk önce PKK'nın hukuki olarak bir tehdit olarak tanımlanması noktasında atılmış bir adım var. Biz bunu memnuniyetle karşılıyoruz" ifadelerini kullandı. Bakan Fidan ayrıca, "Yapılan son çağrı sonrası umuyoruz, diliyoruz, istiyoruz bu çağrıya kulak verilir ve örgüt tıpkı kendi liderinin talep ettiği gibi kongreyi toplar, kendini feshetme ve silahları bırakma kararı alır" dedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Irak televizyonu UTV'de yayınlanan El Hakikat (Doğru Söz) programına konuk oldu. Bakan Fidan, programda Irak-Türkiye ilişkilerinin yanı sıra bölgesel ve küresel gelişmelere ilişkin soruları yanıtladı.

Türkiye-Irak ilişkilerinin son durumuna ilişkin soru üzerine Bakan Fidan şu ifadeleri kullandı:

"Türkiye-Irak ilişkileri bizim açımızdan vazgeçilmez bir boyut ve önem taşımakta. Çünkü Türkiye ve Irak'ın tarihi, coğrafyası, kültürü, inancı artık iç içe geçmiş durumda. Bizim sınır komşularımız olan Suriye, Irak ve İran ile olan ilişkilerimiz temel ilişkilerdir. Oralarda olan bir şey bizi etkiliyor, bizde olan bir şey onları etkiliyor. Dolayısıyla biz her zaman için Irak'taki durumun fevkalade iyi olmasını, ekonomik olarak, siyasi olarak, güvenlik olarak bütün sorunlarını halletmiş olmasını dileriz.

Bizim Irak'la olan ilişkilerimiz, özellikle Cumhurbaşkanımızın son 20 yıldır ortaya koyduğu perspektif, Irak'ın geçtiği bu zor dönemlerde mümkün olabildiğince yanında olabilmek, olumlu bir şekilde. Çünkü son 20 yılda Irak gerçekten çok zor dönemlerden geçti. İşgal oldu, iç savaş oldu, terörle mücadele oldu. Halihazırda devam eden çeşitli mücadeleler var. Bu, Irak'ı kullanması gereken kapasiteye ulaştırmayan bir durumda tutuyor sürekli. Dolayısıyla biz Türkiye olarak kendimize soruyoruz, ne yaparsak Irak'ın sorunlarını çözmede daha çok yardımcı olabiliriz, nasıl yardımcı olabiliriz. Irak'ın egemenliği, bağımsızlığı, toprak bütünlüğü, iç barışı, kalkınması nasıl devam eder? Buna yönelik politikalarımız var.

Geçen sene Cumhurbaşkanımızın yaptığı tarihi nitelikteki ziyarette biliyorsunuz 27 tane anlaşma imzalamıştık. Sudani'nin Irak'taki ortaya koymaya çalıştığı hizmetleri, özellikle halka yönelik altyapı sorunlarını çözmeye yönelik çalışmalarını biz destekliyoruz. Bunlar önemli gelişmeler. Türkiye ile Irak arasındaki tabii ki ticari, siyasi güvenliğe dayalı iş birlikleri kurumsallaştırmak da fevkalade önemli. Karşılıklı güvenimizi artırarak, birbirimize destek vererek inşallah bu süreci daha da ileriye taşıyacağız."

"Biz bu anlaşmayı imzaladıktan sonra yüksek düzeyli, orta düzeyli, alt düzeyli onlarca toplantı yapıldı. Su projeleri, enerji projeleri, güvenlikle ilgili, ticaretle ilgili, kalkınma yoluyla ilgili. Yani gerçekten hem Sayın Sudani, hem Dışişleri Bakanı Sayın Fuad Bey gerçekten çok ciddi çalışıyorlar. Türkiye tarafında da komisyonlar kurulmuş durumda. Bu komisyonlar meseleleri profesyonel bir şekilde çalışıyorlar. Bir ortak stratejik planlama grubumuz var. Bunun altında bütün meseleleri görüşüyoruz. Enerjiden tarıma, tarımdan sulamaya, sulamadan ulaştırmaya varana kadar birçok konu var. Çok profesyonel çalışıyoruz. Her iki ülkenin de menfaatine olacak şekilde iyi gidiyor."

"IRAK'IN MEZHEPLER ARASI BİR VEKALET SAVAŞINA DÖNEN BİR YER OLMASI DA HİÇ KİMSENİN MENFAATİNE DEĞİL"

Bakan Fidan, Türkiye'nin Irak'la ilişkilerinde odaklandığı hususlar, temel meseleler ya da önceliklerine ilişkin soruyu şu şekilde yanıtladı:

"Biz tabii iç barışını sağlamış, uluslararası ve çevresel sorunlardan kurtulmuş, kendi enerji kaynaklarını kendi bağımsız iradesiyle kullanan bir Irak'ın olmasını istiyoruz. Çünkü Irak çok kaynakları olan zengin bir ülke. Hem kendisine hem bölgeye çok katkıda bulunabilir. Bu önemli. Diğer taraftan Türkiye açısından baktığımız zaman -yani Irak'ta sorun nedir diye sorduğunuzda- az önce saydığım iş birliği alanlarına ilaveten tabii terörle mücadele meselesi var. Biliyorsunuz PKK Türkiye'yi tehdit eden bir terör örgütü. Türkiye'de PKK'nın bir etkinliği yok ama Irak'ta birçok toprağı işgal etmiş durumda başta Sincar olmak üzere. Şimdi tabii Irak hükümetinin PKK'ya yönelik belli tedbirleri geliştirmesi hem kendi güvenliği için önemli hem bölgesel güvenlik için önemli. Biz bunu gerçekten önemli buluyoruz. Irak'ın mezhepler arası bir vekalet savaşına dönen bir yer olması da hiç kimsenin menfaatine değil. Bunun da bir olgunlukla aşılması ve Irak'ın istikrara kavuşması gerekiyor. Irak bütün Iraklılarındır; ister Şii olsun, ister Sünni olsun, ister Türkmen, ister Kürt, ister Yezidi olsun, bütün Iraklılara aittir ve biz Sayın Sudani'nin bu politikasını destekliyoruz. Ama tabii son yıllarda ortaya çıkan bazı çatışmalar, anlaşmazlıklar bazı duyguları hâlâ besliyor. Umarız, bizim Türkiye olarak bütün niyetimiz, yapıcı bir politika ile Irak'ın hem kendi kalkınmasını görmek hem de kendi sorunlarını aştığını görmek."

Bakan Fidan, terör örgütlerine karşı koymak adına Irak hükümetinin üstlendiği role ilişkin soru üzerine ise, "Bizim aramızdaki iş birliği mekanizması son yıllarda gerçekten gelişti, güvenliğe dayalı. Irak artık Türkiye'yle hem savunma sanayinde iş birliğine -biz kendi pazarımızı ve yeteneklerimizi Irak'a da açmış durumdayız. Bu stratejik kararı Cumhurbaşkanımız aldı; savunma sanayiine, Milli Savunma Bakanlığına, diğer güvenlikle ilgili kurumlara Irak'a yardımcısı olması yönünde talimat verildi. Ama diğer taraftan tabii Irak'la terörle mücadelede geldiğimiz noktada Irak, DEAŞ'la nasıl mücadele ettiyse bizim beklentimiz PKK'yla da aynı mücadelenin verilmesi. Ama şu anda geldiğimiz noktada ilk önce PKK'nın hukuki olarak bir tehdit olarak tanımlanması noktasında atılmış bir adım var. Biz bunu memnuniyetle karşılıyoruz. Umarız Irak'ın topraklarını işgal eden gerek Kürt bölgesinde, gerek Arap bölgesindeki PKK'ya karşı Irak hükümeti, ben inanıyorum Irak vatanseverleri gerekli mücadeleyi verecektir. Nereden emir aldığı belli olmayan, birçok uluslararası örgütle yatıp kalkan bu terör örgütünün Irak topraklarından temizlenmesini, nasıl DEAŞ'ı temizlediyse Irak'ın evlatları PKK'yı da temizleyecektir. Ama bunu yapmazlarsa dediğim gibi zarar Irak'a, bana değil. Ben kendimde olan kısmını çok şükür mücadele ederek halletmişim ama Irak'la olan kısmını kim halledecek? Bazıları maalesef şöyle düşünüyorlar: Bu terör örgütü Türkiye için kuruldu, biz bırakalım savaşsın diye. Bu yanlış bir düşünce. Dediğim gibi yani bizde bir şey yok, zararı Irak'a veriyor. Silah kaçakçılığı var, eroin kaçakçılığı var, gümrükleri rüşvetle bağlamış durumdalar. Zorla insanları askere alıyorlar ve kontrolsüz silahlı gruplar. Irak bağımsız, milli bir egemen devlet. Milli askeri unsuru, gücü, polisi, istihbaratı var ama bir de bütün bunların dışında silahlı bir PKK var, Irak unsurlarıyla temas halinde Irak'tan talimat almayan." cevabını verdi.

Bakan Fidan, Iraklı sunucunun "Özellikle Öcalan'ın son çağrısı sonrasında terör örgütünün silah bırakmayacağı yönünde şüpheleriniz var mı?" sorusunu şu şekilde yanıtladı:

"Yapılan son çağrı sonrası umuyoruz, diliyoruz, istiyoruz bu çağrıya kulak verilir ve örgüt tıpkı kendi liderinin talep ettiği gibi kongreyi toplar, kendini feshetme ve silahları bırakma kararı alır. Bunu yaparsa hem Irak'ta, hem Türkiye'de, hem Suriye'de hem Kürtler hem de bölge halkları gerçekten büyük istifade eder. Bir terör unsuru kendisini başka bir yapıya dönüştürmüş olur. Şimdi şunu anlaması lazım örgütün -hem Irak, hem Suriye, hem Türkiye- bizler silahsız bütün duruşları kabullenmeye hazırız ama bir silahlı terör tehdidi ortada olduğu zaman kimse buna müsaade edemez. Benim inancım ve dileğim o ki inşallah bu yapılır. Ama olmazsa şu ana kadar ne yapıldıysa bundan sonra o olur ama ben yakında bir gelişme bekliyorum açıkçası."

Irak'taki siyasi oluşumlarla ilişkilere de değinen Bakan Fidan, "Biliyorsunuz Cumhurbaşkanımızın yaklaşık 10 sene veya 12 sene önce Irak ziyaretinde bir tarihi beyanı olmuştu. Dedi ki ‘Ben ne Şiiyim ne Sünniyim, ben Müslümanım.' Bu tarihi bir duruştur. Çünkü ülkedeki Şii-Sünni üzerinden bölünmenin kalkması gerekiyor. Ama bu bir realite, şu anda bunun üzerinden bir siyasal bölünmüşlük var. Siyasal bölünmüşlük, şiddet bölünmüşlüğünden daha iyidir, evladır ama sonuçta böyle bir siyaset var, onu görüyoruz. Şimdi biz Türkiye olarak Irak'ın bütün evlatlarıyla, bütün partileriyle aynı türden ilişkileri kurmak ve ilerletmek istiyoruz. Ama Türkiye'nin Sünni kimliğinden dolayı bazı grupların Türkiye'yi hedef alması, Türkiye'yi başka bir klasmana sınıflandırmaya sokması, buna göre politika geliştirmeleri, buna göre ittifak geliştirmeleri tabii kabul edeceğimiz bir şey değil. Ama bizim hem resmî duruşumuz, hem alandaki hareketliliğimiz, Irak'ın bütün siyasi partileriyle, evlatlarıyla biz aynı şekilde ilişki geliştirmeye hazırız. Bunu defalarca ifade ettik. Bizim ilişki geliştirme talebimize hiçbir şey yok. Yani bu Türkmen, Arap, Sünni, Kürt, Şii fark etmiyor ama bizimle ilişki geliştirme niyetinde problemi olan bazı gruplar olabiliyor. Bunu da inşallah aşacağız karşılıklı güvenle. Şimdi Erbil'le bizim iyi ilişkilerimiz var, evet. Gerçekten Sayın Barzani, Sayın Mesud Barzani, bakın hem bölgedeki sorunlara hem Irak'taki sorunlara elinden geldiğince yapıcı derecede çözüm getirmeye çalışıyor. Biz bunu defalarca kendisiyle yaşadık; ister terörle mücadele konusunda, ister enerji meselelerinde, şu anda ciddi çabaları olduğunu görüyoruz. Sayın Neçirvan Barzani'nin ne kadar yapıcı ve katkı verici bir insan olduğunu bütün bölge biliyor. Yani ‘bütün meselelerde gerçekten bölgenin sorunlarını yapıcı bir şekilde nasıl çözebilirim' arayışında olan birisi. Sayın Mesud Barzani bölge Başbakanı olarak ‘Kürt bölgesindeki altyapı, üstyapı sorunları nasıl çözebilirim, bunları nasıl halledebilirim' onun mücadelesi içerisinde. Yani herkes bulunduğu halka hizmet etmekle meşgul. Şimdi biz bunu gördüğümüz zaman biz bununla mutlu oluruz. Kimsenin birbirine düşmanlık etmediği, hizmet etmek istediği, karşılıklı çıkarın olduğu yer bizim istediğimiz yer. Süleymaniye için biliyorsunuz aynı şeyi söylemiyoruz. Süleymaniye'deki KYB'li dostlarımızın da umarız Erbil'deki gibi terör örgütünden kendisini arındırarak sadece kendi halkının iyiliğiyle meşgul olduğu bir zemine geçmesini isteriz." ifadelerini kullandı.

Kaynak: İHA