Diyarbakır gezilecek yerler arasında birçok gözde mekan yer alırken, İl konum olarak da oldukça önemli bir yerde konumlanmıştır. Bunun kanıtı olarak ise Tarihi İpek Yolu üzerinde yer alıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Şehir aynı zamanda önemli bir ticaret merkezi konumundadır. İklim olarak ise sert ve kurak bir iklime yani yayla iklimine sahip olduğu söylenebilmektedir.

Rotamız Diyarbakır Listemiz Hazır

Diyarbakır’a rotanızı çevirdiğinizde pek çok tarihi yer sizleri beklemeye koyulmaktadır. Tarihi yerinde hissetmek için adeta bire bir olan bu ilimizde pek çok ilçesi ile sizlere bu güzellikleri yerinde yaşatmak için hazırdır. Diyarbakır gezilecek yerler ile adeta tarihe bir seyahat etmiş olacaksınız. Bölge etrafında yapılan kazalar ilin çok eski çağlardan bugünlere kadar ne aşamalardan geçerek geldiğini bizlere göstermektedir. Uzun zamanlar Arap egemenliğinde kalan il daha sonra Selçuklu Devleti sınırlarına dahil olmuştur. İlin Osmanlı Devletine katılması ise Yavuz Sultan Selim dönemine rastlamaktadır.

Dicle Nehri

Diyarbakır’ın Akçayurt Köyü sınırları içerisinde başlayan Nehir’in Kara Dere ile Aktoprak Çayı’nın birleştiği noktadan itibaren akmış olduğu su olarak adlandırılmaktadır. Basra Körfezine dökülen bu nehir, aynı zamanda tarihte pek çok savaşa konu olmuş Mezopotamya’yı oluşturan iki nehirden biri olarak bilinmektedir. Ortadoğunun hayat kaynağı olduğu kadar Türkiye içinde büyük önem arz etmektedir. Dicle Nehri pek çok il içerisinden de süzülüp geçmektedir. Peki bu iller hangileridir diye sorulacak olursa Elazığ , Diyarbakır, Batman ve Mardin’dir. Türkiye- Suriye sınırında yaklaşık olarak 40 km ilerleyen nehir’in Türkiyeki uzunluğu 530 km olarak bilinmektedir. Fırat ve Dicle’nin birleşmiş olduğu yer Şattülarab olarak bilinmektedir. Nehrin topraklarının oldukça bereketli olmasından dolayı nehir birçok uygarlık için büyük değer taşımaktadır. Sizleri ziyaretiniz esnasında nehir üzerinde karşılayacak olan barajlara bakılacak olursa bunlar; Kralkızı, Dicle ve Ilısu barajları olarak bilinmektedir.

Meryem Ana Kilisesi

Süryani Kadim kilisesi olarak da bilinen Meryem Ana Kilisesi milattan önceki yıllardan günümüze kadar güneş tapınağı olarak kullanıldığı bilinen mabedin üzerine 3. yy. da kurulmuş olduğu bilinmektedir. Kilise konum olarak Ali Paşa Mahallesi Ana Sokakta yer almaktadır. Kilise günümüze kadar kendisini korumayı başaran kiliseler arasında yer almaktadır. Üç avlusu bulunan kilisenin aynı zamanda patriklik konutu, kütüphane, lojman ve misafirhane gibi yapıları da yer almaktadır. Ceviz ağacından yapılmış kapıları ile ilk girişte dikkatleri üzerine çekmeyi başaran kilise de aynı zamanda el işi gümüş kandiller ve azizlere ait tablolarda yer almaktadır. İlgi çekici bir diğer detayda kilise de görev yapmış ve görevi başındayken ölen patrik ve rahiplerin mezarları da hala kilise içerisinde bulunmaktadır. Sizlerde bu görkemli yerde ziyaretiniz esnasında pek çok unsuru keşfedeceksiniz.

Hevsel Bahçeleri

Dicle Nehri kıyısında süzülen Hevsel Bahçeleri adeta Diyarbakır Surları ile birleşmiş konumdadır. Bahçe kültürünün en güzel örneklerini yansıtan Heysel Bahçeleri coğrafi konum olarak da önemli bir yerde konumlanmıştır. Diyarbakır Kalesi ile bir birlik içersin de olan bahçe yediden yetmişe ziyaretçi akınına uğramaya devam etmektedir. Aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer almayı başaran “Diyarbakır Surları ve Heysel Bahçeleri Kültürel Peyzaj Alanı” bu konumunu da kanıtlamış olmaktadır. Bölgenin verimli toprakları geçmişten günümüze kadar korunmuş olan yapısı ile de pek çok uygarlık için bu toprakların olduğu yer adeta bulunmaz bir nimet olarak tanımlanıp sürekli hedef unsuru olmuştur.

Hasan Paşa Hanı

Han’ da yer alan kitabeye bakılacak olursa, Diyarbakır’ın Osmanlılar tarafından alınmış olması sonucunda o dönemin valisi olan Sokullu Mehmet Paşa’nın oğlu Vezirzade Hasan Paşa tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Hasan Paşa Hanı günümüzde hala eski havasını koruyor olsa da bu durumun altında zaman zaman geçirmiş olduğu restorasyonlar yatmaktadır. Han’ın konum olarak Diyarbakır’ın merkez ilçelerinde biri olan Sur ilçesinde yer almaktadır. Restorasyon aşamasında ise Horasan harcı’nın kullanılmasının nedeni ise eski dokusu ile uyumu yakalamak ve daha sağlam olmasını sağlamaktır. Üç katlı ve dikdörtgen bir yapıya sahip olan han’ın orta yerinde bir avlu bulunmakta olup, bodrum katında bulunan ahır da ise kervanların hayvanlarını barındırıyor olmasıdır. Ayrıca han’ın üst katında odalarında yer almış olduğu gözlerden kaçmamaktadır.

Dicle Köprüsü

Dicle Köprüsü Ön Gözlü Köprü olarak da bilinmektedir. Dicle’nin iki yakasını birleştiren köprü bunu on kesik kemer bloklarla yapılmış inşası ile sağlamaktadır. Köprü üzerinde yer alan kitabeye bakılacak olursa Mervaniler zamanında inşa edildiği düşünülmektedir. Dicle Irmağı adeta korurcasına üzerine kurulmuş olan köprü’yü yakından ziyaret ederek mimarisini de incelemeniz siz seyahat tutkunlarına tavsiyemizdir.

Gazi Köşkü

Asıl isminin “Samanoğlu Köşkü” olduğu bilinen bu köşk Mardin kapısının dışında Dicle Köprüsü’nün batı yamacında yer almaktadır. Gazi Köşkü aynı zamanda Akkoyunlu Devleti eseri olarak da bilinmektedir. Tarihimiz açısından da önemli bir yere sahip olan köşk, I. Dünya Savaşında Atatürk’ün Diyarbakır da Kolordu Komutanı iken karargah olarak kullanmış olduğu bir köşktür. 1937 yılında Diyarbakır Belediyesi tarafından satın alınan Gazi Köşkü daha sonra Atatürk’e armağan edilmiştir.

Dört Ayaklı Minare

Şeyh Mutahhar Cami olarak da bilinen minare 1500 yıllarında Akkoyunlu Kasım Bey tarafından yaptırılmıştır. Cami’nin mimarisini incelediğimizde sırası ile siyah ve beyaz taşlardan yapılmış olduğu dikkatleri çekmektedir. Minare’nin merkezde yer alıyor olması ile de siz ziyaretçilerine kolaylıkla ulaşma imkanı sunmaktadır. Minare’nin eşinin ve benzerinin olmadığının söylenmesinin nedeni ise camiden bağımsız dört ayak üzerinde kurulmuş olmasından dolayıdır. Minareye ismini yapımında söz sahibi olan Akkoyunlu Sultanı Kasım Bey’den almış olduğu bilinmektedir.

Cahit Sıtkı Tarancı Evi

Ev kaynaklarda Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi olarak da adından söz ettirmektedir. Ünlü şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğduğu aynı zamanda da çocukluk yıllarını geçirmiş olduğu bu ev Diyarbakır’ın merkezinde yer almaktadır. Bazalt taştan inşa edilmiş olan ev, ilin geleneksel konut mimarisinin tüm özelliklerini üzerinde taşımaktadır. En ilgi çekici yanı ise binanın dört mevsime uygun olarak yazlık, kışlık, ilkbaharlık ve sonbaharlık olmak üzere bölümlere ayrılmış olmasıdır. Kültür bakanlığınca aileden alınarak konutlaştırılan ev 1974 yılında da restore edilerek Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Müzesi olarak da ziyaretçilerine kapılarını açmıştır.

Ulu Cami

Kentin merkezinde yer alan cami’nin yapımında taş kullanılmış olsa da çok az miktarda tuğlada barındırmaktadır. Avlu’nun üç kapıdan oluşmuş olduğu kadar cami Transept planda inşa edilmiştir. Cami özgün minber ve mihrap yapısını kaybetmiş, Osmanlı döneminde caminin mihrap ve minberinde onarım çalışması yapılmıştır. Süslemeler Osmanlı mimarisinin özelliklerini de yansıtır niteliktedir.

Arkeoloji Müzesi

Diyarbakır’ın ilk müzesi olam Arkeoloji Müzesi Osmanlı dönemine ait kalıntıların sergilenmiş olduğu müze sizi adeta o dönemlere götürmektedir. Arkeoloji Müzesind Mezopotamya ovasında yapılan kazılar sonucu elde edilmiş olan büyük öneme sahip eserler sergilenmektedir. Konferans salonununda bulunduğu müzede ayrıca fotoğraf odası ile labaratuar ve depoda yer almaktadır. Şehir merkezimde yer alan müze ziyaretçileri için her gün açık olmaktadır.

Kaynak: Haber merkezi