Sakarya’da bakır rölyef sanatçısı Necmeddin Sadıkoğlu, 15 Temmuz hain darbe girişiminde şehit düşenlerin mezarlarından alınan toprakları, Türk bayrağı tablosuna çevirdi. Darbe gecesi bacağından vurulan Safiye Bayat ve şehit yakını Anıl Can Acu, eseri inceleyerek duygu dolu anlar yaşadı.

Isparta’da güllerden yapılan Türk bayrağından esinlenen bakır rölyef sanatçısı Necmeddin Sadıkoğlu, Ömer Halisdemir’in kabrini ziyaret ettiği esnada elinde kalan mezar toprağını kurutarak sakladı. 13 şehit yakınıyla da irtibata geçen ve hayalini anlatan Sadıkoğlu, toprakların kendisine gönderilmesiyle projesini hayata geçirdi. Sadıkoğlu, 100 yıl orijinalliğini koruyacak boya tasarımı sonrasında darbe girişimi gecesi şehit düşen 13 vatandaşın mezarından alınan toprakları bir araya getirdi. Necmeddin Sadıkoğlu’nun bu önemli eseri, 15 Temmuz gecesi Ankara Kızılay’da şehit düşen Mesut Acu’nun oğlu Anıl Can Acu ve İstanbul’da bacağından vurulan gazi Safiye Bayat’a sergiledi.

"Proje bizleri çok onurlandırdı"

Eseri inceledikten sonra açıklamalarda bulunan şehit Mesut Acu’nun oğlu Anıl Can Acu, "Şehidimizin toprağını muhafaza altına aldık ve Necmettin Bey’e teslim ettik. Kendisinin böyle bir projesi olması bizleri çok onurlandırdı. Öncülük yapması, bizler için mutluluk verici. Kendisine çok büyük saygı ve minnetimizi sunuyorum" dedi.

"16 Temmuz akşamı babamın şehit olduğu haberi geldi"

15 Temmuz gecesi yaşananları da anlatan Acu, "Haberi aldığımızda ne annem, ne babam, ne de kardeşim aklımıza gelmedi. O gün ben dışarıdaydım. Babam da dışarıya çıkmış. Tabii birbirimizden habersizdik. Aramayı bile düşünmedik. Ben babamın eve gelmediğini ertesi gün annem beni aradığında öğrendim. Annem haber verdiğinde ben yine dışarıdaydım, birçok insan dışarıdaydı. 16 Temmuz akşamı babamın şehit olduğu haberi geldi. Devletin ve milletin birliği için oradalardı. Ne siyaset, ne başka bir şey söz konusu değildi" diye konuştu.

"Siz yenileceksiniz"

Ayağından vurularak gazilik unvanı verilen Safiye Bayat ise darbe girişiminde ismi daha sonra 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olarak değiştirilen Boğaziçi Köprüsüne yürüyerek gittiğini anlattı. Yanında hiç kimsenin olmadığını ifade eden Bayat, "Hain darbeci askerlerle beraber karşı karşıyaydık. Adını sonradan öğrendiğim sözde Binbaşı Ahmet Taştan ile muhatap oldum. Yaptıklarının yanlış olduğunu ve gitmelerini söyledim. Ama maalesef o hain rütbeli beni tartakladı, hırpaladı. Yanağımın üzerinden ateş gerçekleştirdi. Sonra elimdeki cep telefonunu attı. En son bir konuşma yapmak istedim ve ’Siz yenileceksiniz. Bunu ben görürüm ya da görmem ama Türk bayrağının arkasında bekliyor olacağım’ dedim. Sonra arkamdan da ateş emri verdi. Giderken tanktan ateş açılmıştı. Allah’a çok şükür tanktan ateş edildiğinde yara almadım" şeklinde konuştu.

"Herkesi idam edilen biri gibi kurşuna dizdiler"

Bir süre sonra köprüde hareketlilik yaşandığına dikkat çeken Safiye Bayat, "Gayem, dakikalar sonra vatandaşların akın akın geldiği Boğaziçi Köprüsünde onları durdurmaktı çünkü ben gittim. Kanlı bir eyleme dönüşecekti. Bunu bildiğim için uyarmaya çalıştım ama maalesef dinlemediler. Zaten karşımızda askerler vardı. Biz tek vücut olarak ilerledik. Kol kola girdiler. Askerler çömelerek silahlarını çektiler. Herkesi idam edilen biri gibi kurşuna dizdiler. Yaralılarımızla mücadele ettik. Bende giderken sağ bacağımdan G3 tüfeğinden çıkan kurşunla yaralandım. Gayemiz tabii bunların olmaması için mücadeleydi ama oldu. Artık mücadelemiz yaralıları taşıma, yardım etme gibi bildiğiniz sağlık ilk yardım konularıyla beraber müdahale etmekti. Gece yarısı 02.30 sıralarında yaralandım. Silahlarını bıraktıklarını da sabaha karşı hastanede izleyebildim. Çok korkunç bir geceydi hepimiz için" ifadelerini kullandı.

"13 uğursuz bir rakam değildir"

Eserini anlatan Necmeddin Sadıkoğlu ise "13 şehidimizin kabirlerinden şehit aileleri tarafından topraklar gönderildi. Bunları birleştirerek Türk bayrağını yaptık. Bu bayrağın yapımını endüstri meslek lisesinde kimya öğretmenlerimiz, tesisat hocalarımızla birlikte gerçekleştirdik. Misyonerlerin, din düşmanlarının dediği gibi 13 uğursuz bir rakam değildir. 13’ün dinen kutsal bir rakam olduğuna inanıyorum. Bu yüzden 13 farklı bölgeden şehit topraklarımız bize gönderildi. Kimya hocalarımız da doğal yollarla eserimizi renklendirdi. Tablomuzu bu şekilde ortaya çıkardık. Eserimizi tüm şehitlerimize, deprem şehitlerimize ve Gazze şehitlerimize armağan ediyorum" dedi.

"İnşallah yüzyıllarca bu şekilde kalacak"

Sanatçı Necmeddin Sadıkoğlu, 2016 yılının eylül ayında şehit Ömer Halisdemir’in mezarını ziyaret ettikten sonra proje hayata geçirme fikrini düşündüğünü anlattı. Sadıkoğlu, "O dönemde dünyanın her bölgesinden ve Türkiye’den akın akın ziyaretçiler Ömer Halisdemir’in kabrini ziyaret ediyordu. ’Bizde üzerimize düşeni yapalım ’ dedik ve çiçeklerimizi kabrine dizdik, daha sonra elimizle toprağını düzelttik. Kabir toprağı her gelen su döktüğü için ıslaktı. Elimizde de doğal olarak toprak kaldı. Bir teyze gelerek elime su dökmek istedi ve bende dizlerimin üstündeydim ancak elime su döküldüğünde o toprağın yere düşmesi ve insanların basmasını istemediğim için elimi yıkamadım ve bir poşet geçirdim. Kuruduktan sonra onu iyice ufaladım ve kavanoza koydum. Ardından Sakarya’ya geldim. Bir iş görüşmesi için Isparta’ya gittim orada Türk bayrağı yapıldığını gördüm ve o anda benim aklıma geldi. Bende şehidimizin mezar toprağıyla Türk bayrağını yapmak istedim. Bu fikri şehit ailelerimizle paylaştım. 13 şehit ailemiz mezar topraklarını güzel kutulara koyup bana kargoyla gönderdiler. Bayrağımızı yaptık ve inşallah yüzyıllarca bu şekilde kalacak" cümlelerini kullandı.

Kaynak: İHA