Depremde Hatay’da 2 kızı ve eşi vefat eden Mümtaz Gövce ve kızının ölümü sonrası ortaya çıkan enkaz altında attığı “Annemlere ulaşamıyorum, galiba ben de öleceğim baba’ sesli mesajı Türkiye’nin yüreğini dağlamıştı. Depremlerin yıl dönümü öncesi kızları ve eşinin mezarını ziyaret eden Gövce, “Halen yaşıyorlarmış gibi ne zamanki Antakya’ya gidiyorsun, enkazı görmene rağmen aklın idrak etmek istemiyor. Acısı her gün artarak ilerliyor. Ses kayıtlarını tutuyorum ama dinlemeye gücüm yok. Ailemden kalan; çocukların odasındaki perde, enkazdan çıkartabildiğimiz 2 toka, bir de göğsümde tuttuğum telefon. Hayattayım ama bir tarafım onlarla vefat etti” dedi.
Kahramanmaraş merkezli olarak 6 Şubat’ta yaşanan ve birçok ili etkileyen “Asrın felaketi” olarak nitelendirilen depremler sonrası adeta tüm Türkiye’de seferberlik başlarken bölgede çalışmalar da devam ediyor. Hatay Antakya’da çok sayıda kişiye mezar olan Elit Apartmanı’nda öğretmen olan eşi Sena ve kızları 6 yaşındaki Ece Birce ile 9 yaşındaki Elif Eylül’ü kaybeden Mümtaz Gövce’nin vefat eden kızının enkaz altındayken attığı ses kayıtlarının ortaya çıkması tüm Türkiye’yi duygulandırmıştı. Acılı baba, geçtiğimiz aylarda yeni ses kayıtlarının da bulunduğunu İhlas Haber Ajansı’na anlatırken depremin 1’inci yıl dönümü öncesi 2 kızı ve eşinin İstanbul’daki mezarını ziyaret etti. Uğur böcekleri ve kalplerle süslenen kızları ve eşinin mezarını temizleyen baba acısının artarak devam ettiğini söyledi. Hala kızının seslerini kaydettiği, eşinin cep telefonunu kullandığını söyleyen Gövce, ailesinin mezarının yanına kendisi için de mezarlık aldığını ifade etti. Öte yandan 9 yaşındaki Eylül’ün vefatının ardından ortaya çıkan ses kayıtlarında ‘Baba galiba ben de öleceğim’ gibi sözlerinin yanı sıra enkazdan çıkma duası, kendisini tanıttığı ve yardım istediği anlar gibi birçok kayıt bulunmuştu.
“Acısı her gün her gün artarak ilerliyor”
Depremlerden bugüne yaşadığı süreci anlatan 41 yaşındaki Mümtaz Gövce, “Benim, Antakya, Hatay halkı ve depremi yaşayan herkes için 1 yıl çok zorlu geçti. Her geçen gün özellikle seneyi devriyesi gelmesi itibariyle daha da bazı şeyler tazelendi. 1 yıllık süre zarfında bugün anlıyorum ki evet, çok şey değişti ama aslına bakarsanız hiçbir şey değişmedi. Her geçen gün onların eksikliğini, ruhen, bedenen daha fazla hissediyorsunuz. Sadece benim evim için değil, memleket olarak çocukluğumuzdaki hatıralar gitti, kendimizi bildik bileli oynadığımız sokaklar, yürüdüğümüz caddeler gitti, candan öte sevdiklerime mezar oldu. Onlar için yaşamaya çalışıyorsun, çok aşırı pişmanım, başkalarının bu pişmanlığı yaşamasını istemiyorum, şu an lütfen herkes gözünü bir kapatsın, en sevdiği 2-3 kişinin gözünü açtığında olmayacağını hayal etsin, bizim yaşadığımız bu. Kabirlerinde yatıyorlar ama şu kabirlerinde yatmanın bile gerçekliğini algılamak; halen aklım almıyor, onlar halen Antakya’dalarmış, hala yaşıyorlarmış gibi ne zamanki Antakya’ya gidiyorsun, ova oldu orası, enkazı görmene rağmen aklın, beynin idrak etmek istemiyor. Acısı her gün her gün artarak ilerliyor. Doğum günleri gelecek, 1 yaş daha büyüdüklerini hayal ediyorsun. Benim 3 canım, bu canı o müteahhit ya da her kimse yüklenici bunu geri getiremeyecek ama en azından şunu diyebiliriz ya, birileri bir ceza aldı” dedi.
“Ses kayıtlarını tutuyorum ama onları bir daha dinlemeye benim gücüm yok”
Kızının vefatı sonrası ortaya çıkan ses kayıtlarını dinleyip dinlemediğiyle ilgili konuşan acılı baba, “Hayır, ekim ayında ses kayıtlarından sonra yas sürecim sıfırlandı ve daha yeni yeni kendime geliyorum. Ses kayıtlarını tutuyorum ama onları bir daha dinlemeye gücüm yok, doktor tavsiyesi; dinlememem gerektiği söyleniyor. Benim daha kızlarım, rahmetli eşim için yapacağım, yapmam gereken çok şey var. Bununla ilgili bir dernek kurdum, o babaya olan güveni benim devam ettirmem lazım. Telefon eşimindi, depremden 3-4 gün önce almıştık. Deprem tatbikatı yapan bir aileydik biz, üzülerek beyan edeceğim bunu ailemden geri kalan; bir çocukların odasındaki perde, enkazdan çıkartabildiğimiz 2 tane toka, bir de göğsümde tuttuğum telefon. O yüzden onlardan bir anı gibi bir şey, kullanmaya devam edeceğim. Mezarlarına haftada bazen 1-2 bazen 3 kere geliyorum, Antakya’ya gidip geldiğim zamanlar değişiyor. Ben geldiğim zaman onlarla sohbet ediyorum, elimden geldiği kadar bakım yapmaya çalışıyorum” diye konuştu.
“Hayattayım ama bir tarafım onlarla beraber vefat etti”
Kızlarının uğur böceğini çok sevdiği için mezar taşlarında yer verdiğini anlatan Gövce, sözlerini şöyle sürdürdü: “Uğur böceği 2 kızımın da ortak sevdiği bir çizgi film karakteri diyeyim o yüzden uğur böceğini yaptım. Hep uğur böceği çizgi film karakterine göre kıyafetler alırdık. Kalp de onlara olan sevgim. Ben hayattayım ama bir tarafım onlarla beraber vefat etti, hem de büyük bir yanım o yüzden o resim de var, dördümüz. Anne baba evladını defnettiği zaman çok acı oluyor. Eylül, Ece ve Sena sizleri çok seviyorum, seveceğim de. Evlatlarınıza sıkı sıkı sarılın, çok rica ediyorum; sevdiklerinize sıkı sıkı sarılın, dünyevi şeylerin ne kadar geçici olduğunu ben acı bir şekilde anladım, benim gibi anlayan binler, yüz binler var. Öğretmenler Günü’nde o kadar güzel bir şey yaşadım ki rahmetli eşim Sena’nın onlarca öğrencisi bana ulaştı. Onun telefonundan, sosyal medyadan o kadar güzel şeyler yazdılar ki bazen bir abla bazen bir öğretmen olmuş. Yazdıkları mesajlar hem ağlattı bir yandan da gururlandırdı”