Öyle başlık atmasaydım keşke… Hata ettim; af ola… Çünkü: Hiç kimse ama gerçek diyorum! Hiç kimse: Milletin malını cebellezi yapmamıştır dünden bu güne kadar!… Söylenenlerin, ayyuka çıkanların hepsi çamur at izi kalsın cinsindendir…

Başbakanımız söylemişti zaten: “Bunlar hükümete karşı girişilen bir darbedir, bunun failleri devlet içinde yuvalanmış paralel bir yapıdır…” diye. On İki Yıldan bu yana zor keşfedilen bir örgüt, bir şebeke; nasıl da sızmış, yürütme erkinin içine! Hayret doğrusu…

Ama: Bunun böyle olduğunu, bir polis şefi, sansasyon yaratan kitabıyla cümle aleme duyurmuştu da soluğu kodeste almıştı… Garibim halen içerde… Hem de tüm meslek yaşamında sol düşünceye karşı verdiği mücadeleye karşı, “Devrimci Karargah” adlı aşırı bir sol örgütle işbirliğinden suçlanarak… İyi mi? Feleğin işi işte, akıl sır ermez, elden ne gelir ki…

Şu 17 Aralık tantanası var ya; Bakanların koltuklarını kaybettiği, bir bakanın Başbakana “Sen de istifa et; ne yaptıysam senin emrinle yaptım.” diye diklendiği, bakan çocuklarının, iş adamlarının, banka genel müdürünün tutuklandığı, para kasalarının, para sayma makinelerinin, Milyon Dolarların deposu olarak kullanılan kundura kutularının harman olduğu medyatik görüntüler… Hepsi yalan, hepsi kumpas, alayı düzmece imiş. Seçim sonuçları da bunu kanıtlamadı mı, necip milletimiz oylarıyla, ortaya atılanları inandırıcı bulmadığını belirtmedi mi?...

Daha dün: Millet adına karar veren tam bağımsız yargımızın iddia makamı; “Örgütlü suç unsuru olacak delil bulunamadığından dolayı kovuşturmaya mahal kalmamıştır!” diyerek, konuyu kapatmadı mı? Ben her zaman söylemişimdir: Özellikle On İki Yıla varan bir zaman diliminde ülkemizi yönetenler; namazından abdestinden şüphesi olmayanlardır diye… Dinine, diyanetine sadık olan insanlar: Millet malını, yani saçı bitmemiş yetimin hakkını, her ne suretle olursa olsun yiyemezler diye…

Neden? Çünkü onlar Allahlarından korkarlar! Niçin? Çünkü onlar Kuran-ı Kerimi sular seller gibi ezbere yutmuş insanlar olup, neyin ne olacağını çok iyi bildiklerinden günaha girmekten de korkarlar! Örneğin: Al-i İmran Suresi 161. Ayeti de, mutlaka ezberlerindedir… Ne diyor Ayeti Kerime: (Elmalılı çevirisi, ya da meali) “Bir peygamber için emanete ihanet etmek olur şey değildir. Her kim ihanet eder, ganimet ve gelirlerden bir şey aşırırsa, kıyamet gününde boynunda aşırdığı şeyle gelir. Sonra herkese kazandığı ödenir, hiçbirine zulmedilmez.” Okudunuz değil mi? Yüce Allah; Sevgili Habib’ine bile bu konuda en ufak bir tolerans göstermezken, sıradan kullarının vay haline…

Hadi bir de Yaşar Nuri Öztürk’ün mealini okuyalım: “Bir peygamberin emanete hıyanet etmesi/ Kamu mallarından aşırması olacak şey değildir. Her kim hıyanet eder, kamu malından bir şey aşırırsa, aşırdığını kıyamet günü yüklenip getirir. Sonra her benliğe kazandığı tüm olarak ödenir. Hiçbirine zulmedilmez.” Bu ayeti kerimenin iniş nedenleri muhtelifmiş… İbni Abasın rivayetine göre: Bedir günü ganimetlerinden kırmızı bir kadife kumaşın ya da kaybolan bir kılıcın “Resul Allah tarafından alınmıştır.” dedikodusu ayyuka çıktığından dolayı inmiş…

Dahhak’tan nakledilen bir rivayete göre de: Bir gazze sonucu, öncülerce gasp edilip gönderilen ganimetlerin dağıtımında, hakkaniyetin gözetilmediği şüphesiyle yapılan suçlamalar sonucu in- miştir… Daha birçok rivayetler var: Bunların özünde; ele geçirilen ganimetlerin dağıtımında, hakkaniyet olmadığı zannıyla doğan olumsuz havayı yok etmek için indirildiği yazılmaktadır… Şimdi:

Bir başbakan ve başbakan çocukları, bakanlar ve onların evlatları, kaz gelecek yerden tavuğu esirgemeyerek havuzları tıka basa doldurma yarışı yapan hayırsever! İş adamlarımızın tümü: Allah nezdinde makbul kul olma hayaliyle, ehli namus ve de ehli iman sahibi mümin kişiler ise; yetim hakkını cebellezi yapmaları mümkün değildir!

Ya şeytana uyup, ucundan kenarından dünyalıklarına birazcık daha dünyalık katmışlarsa ne olacak? Ben aciz bir kul olarak orasını bilemem… Yüce Allah ne yapacağını ilahi emrinde bildirmiş; yukarıda okudunuz. Taktir O’nundur… Zaten işimiz Allah’a kalmadı mı?