Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde ne yazık ki yabancı ülkeler tarafından bu coğrafya üzerindeki pek çok eser yağmalandı. Buradan alınan tarihi eserler başka ülkelere kaçırıldı. Ancak Osman Hamdi Bey sayesinde birçok tarihi eseri kendi topraklarımızda kendi müzelerimizde korumayı başarmışlar. Ülkemizde geçmiş tarihte yaşamış uygarlıklar hakkında pek çok bilgiyi buradan öğrenmemiz mümkündür. Bu nedenle yıl içerisinde çok fazla yerli ve yabancı turist ağırlamaktadır. Sadece kendi halkımız için değil Dünyaca bir öneme sahiptir. Eski uygarlıkların yaptıkları eserler sizleri büyüleyecektir. İstanbul Arkeoloji Müzesi sahip olduğu tüm bu zenginlikleri paylaşmak üzere tarihe, kültüre ve sanata ilgi duyan herkesi bekliyor. Müze hakkında detaylı bilgilere yakından bakalım.

İstanbul Arkeoloji Müzesi Hakkında Bilgi

İstanbul Arkeoloji Müzesi Osman Hamdi Bey’in 29 yıl süren buyuk çabaları sonunda kurduğu bir müzedir. Osman Hamdi Bey’in Sidon’da yaptığı kazı çalışmalarında bulduğu tarihi eserler 1887’de arkeoloji dünyasında önemli bir olay olarak kabul edilmektedir. Bu olaydan sonra Türk Müzeciliğin kaderi bambaşka bir hal alır. Muhteşem İskender Lahiti ve onun gibi bir kaç eser ülkemize geldiği zaman onları sergileyecek bir müze binasına ihtiyaç duyarlar. Bu süreden sonra hem ressam hem de müzeci olan Osman Hamdi Bey bu işi üstlenerek müze binasını 1891 yılında inşa ediyorlar. İki kat olarak gerçekleştirilen bugün ki müze binasının giriş kısmı üçgen alınlıklı ve dört sütunlu antik bir tapınak cephesine benzetilmiş. Cephe mimarisi Sidon kentinde yapılan kazı çalışmaları sonucunda bulunan Ağlayan Kadınlar Lahdinden esinlenerek yapılmıştır. İstanbul içinde en güzel Neoklasik mimarisine sahip olan müze, Türkiye’de müze binası olarak planlanmış ve hizmete geçen ilk müzedir. Daha sonra aynı mimariyi aynı mimari tarzda ve simetrik olarak yapılan müze iki ek bina ile bugün ki şeklini alır. Geniş merdivenler ile ulaşılan girişler, dörder sütun üzerine bulunan alınlıklarla ihtişamlı bir görünüm oluşturmaktadır. Bu alınlıklarda II. Abdulhamid‘in tuğraları yer almaktadır.

İstanbul Arkeoloji Müzesi alt katında 20 üst katında 16 olmak üzere 36 tane teşhir salonuna sahiptir. Müzenin tüm zengin koleksiyonları Osmanlı yönetimindeki gelen bölgelerden oluşmaktadır. Bunlar sistemli kazılar sonucunda gün yüzüne çıkartılan ve satın alınarak müzeye kazandırılmıştır. İstanbul Arkeoloji Müzesi başarılı çalışmalarından dolayı 1993 yılında Avrupa Konseyi Müze Ödülüne laik görülmüştür. 

İstanbul Arkeoloji Müzesi Eserleri

İçerisinde yer alan arkeolojik eserler ile sizleri büyüleyecek olan Arkeoloji Müzesinde yukarıda da belirttiğim gibi yaklaşık 2.000 adet eser bulunmaktadır. Dünyaca önemli miraslarımızdan olan eserleri burada görmeniz mümkündür. Sizler için en önemli eserleri listeledik. Bu eserler hakkında bilgi edinelim.

Kadeş Antlaşması Tableti

Kadeş Antlaşması, Dünya tarihinde bilinen ilk anlaşma olan, Hitiler ve Mısırlılar arasında gerçekleşen büyük bir savaş sonrasında M.Ö 3.yüzyılda hazırlanan antlaşmadır. Kadeş Antlaşması tableti 1906 yılında Hattuşa antik kentinde yapılan kazı çalışmaları sonucunda bulunmuştur ve müzede sergilenmektedir. İstanbul Arkeoloji Müzesi eserlerin arasında en önemli parçalardan biridir.

Ağlayan Kadınlar Lahdi

Müzenin cephe mimarisinin esinlenildiği tarihi eser Ağlayan Kadınlar Lahdi, M.Ö. 4.yüzyılın ortalarında yapıldığı düşünülmektedir. Sütunlu lahitler olarak bilinen eserler arasında en iyi örneklerinden biridir. Sidon Kralı Straton’a ait olduğu düşünülen eserin ismi üzerinde yer alan ağlayan kadınlardan gelmektedir. Burada yer alan 18 ağlayan kadın ölünün haremindeki kadınları simgelemektedir. Dünyanın en iyi korunmuş lahidlerinden olarak müzede sergilenmektedir. 

İskender Lahdi

Sanatın en eşsiz örneklerinden ve müze içerisinde en önemli eserlerden olan İskender Lahidi, Osman Hamdi Bey’İn 1887 yılında Sidon kazı çalışmaları sonucunda bulunmuş ve müzede muhafaza edilmiştir. M.Ö 4.yüzyılda yapıldığı düşünülen lahdin üzerinde Büyük İskender’in Perslerle yaptığı savaşı anlatan kabartmalar yer almaktadır. Lahidin etrafında üç savaş sahnesi şekillendirilmiştir. Buradan o dönemin heykelcilik sanatının ne kadar geliştiğini görmekteyiz. Tarihi eserin bir diğer önemli özelliği ise Dünyanın en büyük lahdi olmasıdır. Dünyaca ünlü bu eseri müzede görebilirsiniz. 

Sappho Başı

Sappho Başı, Roma döneminde yapılmış olan en iyi portre örneklerinden biridir. Peki kim bu Sappho diye merak ediyorsanız. Bu kişi Lesbos adasında dünyaya gelen Roma’nın ünlü şairlerinden biridir. Ayrıca tarihte bilinen ilk kadın şairdir. Bu özelliği nedeniyle oldukça önemlidir. Şiirlerinde güzellikten bahseden şairin heykeli burada sergilenmektedir. Ancak sadece baş kısmı kalmıştır. Müze eserleri arasında oldukça ilgi çekenlerden biridir. 

Tabnit Lahdi

Tabnit Lahdi, Sidon kentinde yapılan kazı çalışmaları sonucunda bulunan ve en eski lahidlerden biridir. Mısır kültürüne yansıtan lahid geniş omuzlu ve iri başlı olmakla birlikte üzerinde Mısır hiyeroglifleri yer almaktadır. Bu yazılar üzerinde bu lahdi açan kişlerin ne bu dünyada ne de öteki dünyada huzur bulamayacaklarından bahsetmektedir. Ancak Osman Hamdi Bey ve ekibi bu lahdi İstanbul’a getirip içerisinde yer alan Mumyayı cam bir  muhafaza içinde sergilemiştir. Ama lahidde yazdığı gibi başlarına kötü bir şey gelmeyip hepsi eceli ile ölmüştür. Bu eseri önemli kılan en büyük özellikler üzerinde yer alan yazılar ve Kral Tabnit’in olmasıdır. Bu eşsiz eseri müzede görüp hakkında bilgiler edinebilirsiniz.

Hammurabi Kanunları Tableti

Dünya tarihinde bilinen en eski kanunlar olan Hammurabi Kanunları, İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Babil Kralı Hammurabi tarafından hazırlanan kanunlar oldukça katı ve kısasa kısastır. Bugün bile hala okullarda öğretilen bu kanunun tableti boyu yaklaşık 2.3 metredir. Kanun 3 bölümden oluşmaktadır ve çoğu bölümü Paris’te bulunan Louvre Müzesinde sergilenmektedir. 

Kral Heykeli

Asur Kralı II. Salmanasar’a ait olan Kral Heykeli M.Ö  858-824 yılları arasında yapıldığı düşünülmektedir.  Mutlaka görülmesi gereken bir tarihi eserdir. 

Güneş Saati

Zamanın güneşe göre hesaplandığı zamanlarda yapılan Güneş Saati, kızık kumdan yapılmış ve 12 eşit parçaya ayrılmış olan bir iç bükey yüze sahip yarım yuvarlak şeklindedir. Güneşin cubuk üzerine düşen gölgesi sayesinde saatin kaç olduğunu gösterir. M.Ö 1.yüzyılda insanlar bu saate göre zamanları hesaplamışlar. Müze sergilenen güneş saati Sudi Arabistan’ın Madain Salih adında bir sit alanında kazı çalışmaları sonucunda bulunmuştur. 

Haliç Zinciri

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul fethi sırasında Bizans tarafından boğazın Osmanlı İmparatorluğun gemi donanmasının geçişini engellemek üzere Haliç’e zincir çekilmiştir. Daha sonra bu zincir kırılamayınca Fatih Sultan Mehmet’in gemileri karadan yürütmesine neden olmuştur. Bu zincir daha sonrasında Fatih Sultan Mehmet tarafından Aya İrini‘ne getirilmiş. Aradan geçen uzun yıllar sonra bir parçası burada diğer parçası ise Denizcilik Müzesinde sergilenmektedir. 

Lugal Dalu Heykeli

Lugal Dalu Heykeli, Osman Hamdi Bey tarafından Irak topraklarında yaptığı kaza çalışmaları sonucunda bulmuştur. Heykelin sol omzunda yazan yazıya göre bu heykelin Lugal Dalu‘ya ait olduğunu ve Sümer Bereket Tanrıçası İnanna adına yapıldığını anlıyoruz. M.Ö 3.yüzyıla ait olduğu düşünülen bu heykel sadece ülkemiz için değil dünyaca öneme sahiptir. Gülümseyen heykeli müzede görüp hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz. 

Çinili Köşk

İstanbul Arkeoloji Müzesi içerisinde yer alan Çinli Köşk, Selçuklu mimarisinde Osmanlı sivil mimari ögeleri taşıyan İstanbul içerisindeki tek örnektir. Fatih Sultan Mehmet’in 1472 tarihinde Topkapı Sarayında yaptırdığı ilk binadır. İstanbul Arkeoloji Müzesinin bir bölümü olarak kullanılmaktadır. Sırça Köşk olarak da bilinen Çinili Köşk, sütunlarla hareketlendirilmiş cephesi, eyvanlı terası ve kesme çini dekoru ile Selçuklu mimarisinin Osmanlı izleri taşıyan eşsiz bir müzedir. 1981 yılında İstanbul Arkeoloji Müzesine bağlanan Çinili Köşkte Türklerin geliştirdiği sanat kolu olarak büyük değer taşıyan Selçuklu ve Osmanlı çini ve seramiklerin eşsiz örnekleri burada sergilenmektedir. Çinili Köşk müzesi koleksiyonunda 11-20. yüzyıl arası Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait yaklaşık 2.000 civarında eser bulunmaktadır. Bu parçalarda binlerce yıllık Anadolu uygarlıklarından izler ve yansımalar mümkündür. 

İstanbul Arkeoloji Müzesi Ziyaret Saatleri

Pazartesi günleri hariç her gün hizmet veren İstanbul Arkeoloji Müzesi Ziyaret Saatleri aşağı yer alan tablodaki gibidir.

Açılış Saati Kapanış Saati
Yaz Dönemi 09:00 19:00
Kış Dönemi 09:00 17:00

İstanbul Arkeoloji Müzesi Giriş Ücreti 2019

İstanbul Arkeoloji Müzesi giriş ücreti 36 TL‘dir. Ancak müzeye:

  • 18 Yaş altı ve 65 yaş üzeri Türk Vatandaşları
  • Rehberler ve öğretmenler
  • Er, erbaş, şehit yakınları, gaziler ve engelliler
  • Basın kimlik kart sahipleri

Ayrıca müze kart sahibiyseniz müzeye ücretsiz olarak girip, İstanbul Arkeoloji Müzesinin keyfini çıkarabilirsiniz.

İstanbul Arkeoloji Müzesi Nerede ve Nasıl Gidilir ?

Müze, İstanbul’un tarihi yarımada’da Fatih ilçesinde Gülhane Parkı’na doğru giderken Osman Hamdi Bey yokuşu üzerinde yer almaktadır. Ulaşım oldukça kolaydır ve müzeye ulaşmak için pek çok alternatif bulunmaktadır. 

Buraya gelmenin en hızlı ve en iyi yolu toplu taşıma araçlarını kullanmaktadır. Bağcılar- Kabataş Tramvay hattına binerek Gülhane Tramvay Durağında inerek kısa bir yürüşün ardından müzeye rahatlıkla ulaşabilirsiniz. 

Müzeye, Anadolu Yakasından gelecekseniz, vapur ve deniz otobüslerini kullanarak Eminönü’ne geçerek oradan aynı Tramvay hattına aktarma yaparak ulaşım sağlayabilirsiniz.

Özel aracınız ile gelmenizi tavsiye etmem ancak gelecek olanlar park sıkıntısı yaşayacaklarından dolayı, arabalarını Eminönü’ne park ederek, 15 dakikalık bir yürüme mesafesinden sonra gidebilirsiniz.

Kaynak: Haber merkezi