Referansı: Samimi, halisane inanç temeline dayanan müminlerimizin dillerine bayrak yaptığı kişi; Hz.Ömer dir… On yıllık halifelik döneminde yaptığı işlerdeki adaleti; Bin Üç Yüz Yetmiş Yıldır İslam aleminde dilden dile nakledilmiş, günümüze kadar örnek olmuştur… Düşünün: Tam 1370 yıldan bu yana, gelip geçen insanların hiç biri, doğrulukta Hz. Ömer’in eline su dökememiş; onca kavimlerde, Milyonlarca insan, Binlerce hükümran gelip geçmiş, hiç biri adalet konusunda Hz. Ömer’in seviyesine çıkamamıştır. Ya da: Hz. Ömer’i, tanıyıp öğrendikten sonra; O’nun dışında, O’nun üstünde adalet örneğini aramak gereği duyulmamıştır! Bu nedenledir ki: Toplumsal konuların tartışıldığı ortamların adalet sembolü, hep Hz. Ömer olagelmekte ve olmaktadır. Hz. Ömer’in mumu… Hz. Ömer’in kaftanı ve bunlar gibi birçok benzer-leri… Ülkemizde önde gelen siyaset erbabı kişiler; toplumun karşısında kendi adilliğini kanıtlamak için Hemen Hz. Ömer’in ipine sarılıp, O’nun yaşamından örnek konular anlatırlar… Başbakanımız da bunlardan biridir… Siyaseti meslek edinmeye yönelmelerinden bu yana, engin din bilgisinin de desteğiyle! Kendi adilli-ğini Hz Ömer’in Adaletiyle özleştirmeyi başarmış ve kitleleri kendine bağlamıştır… Hem öylesine bağlamıştır ki: Kimisi: “O’na dokunmanın ibadet olduğunu”, kimisi de: Haşa huzurdan, “Allah’ın özelliklerini taşıdığını” söyleyerek kutsamaya yönelmiştir. Bilindiği üzere Başbakanımız: Evlatlarının öğrenimini yakın arkadaşlarının desteğiyle karşılayabilmiş yoksul bir ortamdan gelen, sünnet ehli, dini bütün bir Müslümandır… Asıl mesleği imamlıktır ama ne kadar zaman bu mesleği yaptığı tarafımca bilinmemektedir. Bilebildiğim: Mütevazi yaşamında politik uğraşı öncelik kazan-mış; siyaset merdivenlerinden adım, adım yükselmiş, Rahmetli Erbakan’ın kanatları altında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı koltuğuna oturmuş, aşka gelip; “Minareleri süngü, camileri mihver, müminleri de asker” yapmaya kalkınca; döne- min özel konuğu olarak, Kırklareli İstirahat hanesin-de ağırlanmıştır. Hem de ne ağırlanış… Ziyaretçileri arasında Amerikalı yetkililerin dahi bulunduğu kulaktan kulağa yayılmıştır? İstirahat bayağı yaramış olmalı ki: Futbolculuğundan kalma bir ayak refleksi ile hocası, Rahmetli Mücahit Erbakan’a güzel bir çalım atarak, kurduğu yeni partinin başına geçivermiştir… Geçiş o geçiş… On iki yıla yaklaşan bu uzun zaman diliminde ülkeden tek sorumlu bir devlet büyüğümüz olarak bizleri yönetmektedir… Hem de ne yönetiş… Bu dönem içinde, “Tayyibizm” diyebileceğimiz bir doktrin mantığı! Ülkemizde hakim olmuş, bu sü-reç içerisinde, asla ve asla Hz.Ömer’in Adaletinden bir milim dışarı çıkılmamıştır!... Örnek mi istiyorsunuz? Çook… Devlet İhalelerini, Hz.Ömer Adaletine uydurmak için, İhale Yasaları devalarca değiştirilmiştir. Devlet kadroları. Hz.Ömer adaleti! Gereğince dindar ve kindar kültürden gelen personel ile doldurulurken, parti referanslı hep ön planda tutulmuştur. Daha örnekler çok çok da benim yerim daraldı. Ama son bir örnekle yazımı noktalayayım. Herhangi bir partinin yönetim kurul üyesi, örneğin belediye meclisine aday olmak isterse, parti görevin-den istifa etmesi gerektiği kanun emridir. Doğru mu? Doğru. Yine herhangi bir devlet memuru siyasete atılacağı zaman görevinden ayrılıyor mu? Evet ayrılıyor. Son yerel seçimlerde tanık olduk; belediye başkanlıklarına aday olan bakanlar, koltuklarından fera-gat ettiler mi? Ettiler. Cumhurbaşkanı adaylığı için, Başbakan olanlar, niçin işgal ettikleri makamdan ayrılmazlar? Diyelim ki: Seçim Yasasında başbakanlara ayrıcalık tanınmış; “Bir Başbakan, Cumhurbaşkanlığına aday olursa makamından istifa etmeyebilir” diye yaz-sa ya da kanun bu şekilde yorumlanmış olsa dahi: bunu fırsat bilip Başbakanlık kimliğiyle Cumhurbaşkanlığı seçimlerine girmek; Hz.Ömer’in adaletini dilinden düşürmeyen bir Sayın’a yakıştı mı? Soralım: Hz.Ömer olsa bunu yapar mıydı? Fakir fukara ve yetim hakkıyla oluşan devlet olanaklarını kullanacaksın; her gittiğin yerde resmi rical zorunlu olarak seni karşılayacak...(isterse karşılamasın!) Örtülü ödenekten dilediğin kadar kullanma hakkın olacak, havuzcu işbirlikçilerin arkanda; gözlerini kırpmadan milyonları akıtmaya hazırlar...(sıkıysa aktarmasınlar…) Başta TRT olmak üzere yandaş medya, öksürsen saat boyu hem de devalarca manşet yapacak. (Yapmasınlar da görelim!) Eee! Yarışacağın rakiplerinde bu olanaklar var mı? Er meydanına çıkılıyor; birisi kispetini giymiş, yağlanmış; kayış gibi tutabilirsen tut… Ya diğerleri? Uçkurlu ak donla; yağ mağ hak getire, kupkuru… Bunun adı da, eşit koşullarda seçim yarışı olacakmış; örtün gayri ben ölem! Deniyorsa ki: “Ben başbakanım; cumhurbaşkanlığını kaza-nırsam, başbakanlık yetkilerimi bırakmayacağı-ma, seçilemezsem, yine de başbakan kalacağı- ma, eh! Kanun da bana bu hakkı verdiğine göre; istifa etmeme gerek yoktur…” O zaman: Mü’minlerin huzurunda inanç sömürüsü yaparak, Hz.Ömer’i kabrinde huzursuz etmeyelim… Daha ne yazılır ki? Allah, sonlarını hayreylesin demekten başka…