Erkek infertilitesi, global olarak erkeklerin % 12’sini etkileyen nispeten yaygın bir tıbbi durumdur. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, erkekler arasında % 9,4 oranında infertilite oranı bildirmektedir. Erkek partnerler, infertilite vakalarının % 20-30’undan sorumludur ve genel olarak vakaların yaklaşık % 50’sine katkıda bulunurlar. Birçok doktor, geleneksel semen analizlerine bakarak, erkeğin çocuk sahibi olabilme kabiliyetini ölçer. Bununla birlikte, bu yaklaşım, geleneksel semen parametrelerindeki ve bireyler arasındaki varyasyonlar nedeniyle, erkek üreme potansiyelinin değerlendirilmesinin aşırı basitleştirilmesine neden oluyor gibi görünmektedir ve gebeliğin olasılığını tam olarak tahmin edememektedir. Sperm fonksiyonu ile ilgili yapılması gereken ileri testler, özellikle açıklanamayan infertilite, tekrarlayan gebelik kaybı veya intrauterin inseminasyonun başarısız olması durumunda erkek infertilitesinin tanısal doğruluğunu artırabilecek alternatif yöntemler olarak önerilmiştir
Bir dizi endojen ve ekzojen stresörden kaynaklanan oksidatif stresin, erkek infertilitesinde merkezi bir rol oynadığına inanılmaktadır. Reaktif oksijen türleri (ROS), redoks sistemi adı verilen bir sistemde antioksidanlarla dengede tutulan oksijen bazlı kimyasal olarak reaktif moleküllerdir. Redox sisteminde, hassas bir denge gereklidir. Aşırı miktarda ROS üretildiğinde veya antioksidan aktivite başarısız olduğunda, bu redoks sistemi bozulur, bu da lipit peroksidasyonu, DNA hasarı ve hücre ölümü ile sonuçlanabilir. Çalışmalar, kısır erkeklerin, daha yüksek konsantrasyonlarda ROS ve seminal plazmasında daha düşük antioksidan konsantrasyonlarına sahip olduklarını göstermiştir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ayrıca, erkek infertilitesinde önemli bir rol oynayan bir parametre olduğunu kabul etmiştir ve bu nedenle değerlendirmesi ve yönetimi hasta için kritik öneme sahiptir.
Şu anda mevcut olan oksidatif stres için yapılan ölçümler, zaman alıcıdır, sıkıcıdır ve özel teknik beceri ve fazla hacimde örnek gerektirir. Oksidatif stres, oksidanların aktivitesinin onları gidermek için antioksidanların yeteneklerini aştığı bir redoks sistemi durumunu tanımladığından, bir semen numunesindeki tüm bilinen ve bilinmeyen oksidanları ve tüm antioksidan aktiviteleri içeren bir test, erkek infertilitesini tanımlamak için en iyi göstergedir.
Oksidatif stres testi (sORP), redoks sistemi ve dolayısıyla oksidatif stresin kapsamlı bir ölçüsünü sağlayan oksidanlar ve antioksidanlar arasındaki ilişkiyi değerlendirir. Büyük travmalardan ya da sporcularda yorucu egzersizlerden sonra, kan plazmasındaki artmış ORP düzeyleri, inflamasyon ve yaralanma şiddetiyle ilişkilidir. Kan ORP düzeyleri de, organ disfonksiyonu, özellikle karaciğer toksisitesi ile ilişkilidir.
Semen örnekleri, 48 ila 72 saatlik cinsel yoksunluktan sonra mastürbasyon yoluyla toplanan ve sperm parametreleri, 20 dakika boyunca 37° C’de tam sıvılaştırma sonrasında analiz edilen çalışmada, her bir örnek; renk, pH, boşalma hacmi, semen yaşı (toplamadan analize kadar) ve viskozite (kıvam) gibi makroskobik parametreler açısından değerlendirildi. Numuneler, sperm konsantrasyonu, toplam sperm sayısı, sperm motilitesi ve yuvarlak hücre konsantrasyonu açısından incelendi. SORP testi, redoks sisteminin mevcut dengesinin “anlık görüntüsü” olan sORP değerini ölçer. Daha yüksek bir sORP seviyesi, boşalmada mevcut tüm antioksidanlara göre, mevcut tüm oksidanların aktivitesindeki dengesizliği gösterir.
Oksidatif stresin önemli bir rol oynadığı infertilite alanında, bu değerin semen kalitesinin bir göstergesi olarak ölçülmesi çok yenidir. Testte küçük bir miktar sperm kullanılır ve gerçek zamanlı sonuçlar sağlanır. SORP testi, erkek kaynaklı infertilite tanısında yer almaya başlamıştır ve yurt dışında tüp bebek laboratuvarlarında kullanılmaktadır. SORP testi, semen örneklerindeki oksidatif stresi doğrudan değerlendirebilir, bu yüzden potansiyel olarak erkek infertilitesinde oksidatif stresin tekil işaretçileri olarak kullanılan tekniklerden daha iyi bir iş çıkarabilir. Bu test aynı zamanda, eski zaman alıcı ve büyük örnek hacimlerine ihtiyaç duyan diğer testlerin yerini almaya başlamıştır.
SORP normalize edilmediyse, sperm konsantrasyonu ve sORP değerleri arasında korelasyon görülmemiştir, bu da seminal boşalma gibi biyolojik örneklerde normalleşmenin önemini daha da vurgulamaktadır. SORP’un mutlak değerlerini bir dizi nedenden dolayı sperm konsantrasyonu ile değerlendirmek önemlidir. SORP sadece sperma sayısına değil, aynı zamanda sperma kalitesine de dayanır. Sperm, ROS üretiminin başlıca kaynağıdır. Anormal morfolojiye sahip sperm, normal yapıya sahip spermlerden daha fazla ROS üretir. İnsan spermi canlı hücre kaynağıdır. Redoks potansiyelinin, yaşayabilir hücrelerin sayısıyla doğru orantılı olduğu gösterilmiştir.
Erkek kaynaklı infertilite için spermiogram (semen analizi) kullanılır. Semen analizi, sperma sayısı, hareketliliği ve şeklini inceler. Ancak, genetik hasarla ilgili bilgi için farklı ve ileri testlere ihtiyaç duyulur. SORP testi, spermin incelenip antioksidan ve oksidan aktivitenin ölçülmesini sağlar. İnfertil erkekler için bu husus çok önemlidir ve teşhisten sonra gerekli tedavilere başlamak kolay olacaktır. SORP değeri yüksek çıkan kişilere yapılacak tedaviler, çocuk sahibi olma şansını artırabilir.
Kolay uygulanabilen SORP testi aşağıdaki kişilere yapılabilir:
- Erkek kaynaklı infertilite
- Açıklanamayan infertilite
- Tekrarlayan düşük
- Tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı
SORP testi, semen analizi ile aynı adımlarla yapılır. Erkek bir semen örneği verir ve örnek, analiz için laboratuvara gönderilir. Ayrıca semen analizi ile birlikte de yapılabilir ve bu nedenle hasta, bir defa daha semen örneği vermek zorunda kalmayacaktır. Tüp bebek merkezinde yapılan SORP testi, özellikle defalarca yapılan tüp bebek denemelerinden ve açıklanamayan infertiliteden kaynaklanan sorunları çözebilmektedir.
Oksidatif stres, hayatınızın her alanında yaşadığınız neredeyse tüm sağlık sorunlarından sorumludur. Bunlara ek olarak, sperm üretimini ve sperm kalitesini de etkilemektedir. SORP testi sayesinde, genetik hasarlar tespit edilir ve böylece, açıklanamayan infertilite vakaları için yeni bir umut ışığı doğabilir.