Milletle ilgili, millete özgü, anlamına gelen “Milli” kelimesi; özellikle çok partili döneme geçişimizden günümüze kadar oy avcılarının elinde oyuncak gibi kullanıla gelmektedir… Dikkat isterim dikkat! Cumhuriyet rejimine geçtiğimizden günümüze kadar oluşan hükümetlerin yalnız ve yalnız ikisinin başında “Milli” kelimesi vardır… Savunma ve Eğitim Bakanlıklarının önünde “Milli” kelimesi, tüm haşmetiyle kendini göstermek-tedir. Niçin? Çünkü, diğer bakanlıkların hizmet alanı esnektir; zamana, mekana, gelişen çeşitli anlayışlara ve olaylara göre şekil alabilir… Bunun yanında, örneğin: Savunma bakanlığı değişmeyen tek hedefli bir zemine oturur; o da: Gerek içerden, gerekse dışarı-dan devlete ve dolayısıyla milletin geleceğine yönelik her türlü tehlikeli girişimleri bertaraf etmektir. Dışarıdan gelecek tehdit ve tehlikeler malum… Ya! İçten ne gibi tehlikeler oluşabilir? Devlet rejimini değiştirmek üzere: 1.Etnik amaca yönelik silahlı eylemlere kalkışmak. PKK’nın başlattığı ve (“Dahildeki iktidar sahip-lerinin”, gaflet değil, hıyanet de değil ama bile bile dalaletlerinden dolayı) amaçlarına ulaşmak üzere oldukları, başkaldırı hareketi örnektir… 2. Cumhuriyet Rejiminin adına dokunmadan, içeriğini temelden değiştirmek, yerine dış etkenli bir sistemi kabul ettirmektir… Bunlardan Birincisi: Marksizm’min hedef belirlediği Komin amaçlı girişimlerdir ki; açıktan açığa, kendini göstere, göste-re, gürültü patırtıyla gelmeye çalışır… Ancak bu akım, globalleşen dünyanın şu döneminde, tehlike unsuru olmaktan çıkmıştır… Zira: Şimdilerde bu tür rejimlerin örneklendiği orijinlerde bile, uygulamadan kalkmıştır… İkincisi de: Şeriat özlemli irtica hareketleridir… Cumhuriyet Rejimimizin, temel taşlarını oluşturan tüm devrimler, Şeriat ve irticacılara göre terstir ve “Darül- Harptır”... Amaçları: Devrimleri değiştirip, yerine şeriat kurallarının geçerli kılınacağı bir devlet şekli oluşturmaktır… Bu hedefe ulaşabilmek için gerektiğinde, “Papaz elbisesi bile giyilebileceği” söylenir… Çok sakin, sesiz ve derindirler; ayaklarında mest, ellerinde sadaka paketleri, dillerinde Allah… Devlet makamlarının en önemli noktalarına ha-kim olununcaya kadar sabır… Sonra da: Ya Allah Bismillah! Allah-ü Ekber! Cumhuriyet ve devrimlerinin ruhuna El Fatiha… İşte: Bunlar ve benzeri hareketlerin oluşturacağı devletin temel yapısına yönelik iç tehlikelerin karşısın-da, “Devleti korumak ve kollamak” görevi; başın- da “Milli” kelimesinin bulunduğu Savunma Bakanlı-ğının koordinesinde, Türk Ordusuna ait idi… Şimdi değil. Çünkü; ülkemizin iktidar sahipleri bu görevi ordunun elinden aldı… “Türk İstiklali ve Cumhuriyetini” istikbalde da-hi, koruyacak ve kollayacak ve aynı zamanda, dünyadaki tüm gelişmiş devletlerin seviyesine çıkara- cak, Türk temel kültürüne uygun gençler yetiştirmek için, kurulan bakanlığın adının önüne, “Milli” kelime-si konulmuştur… Milli Eğitim Bakanlığı yani… Bu Bakanlığın plan ve programı; her türlü siyasi tercihten uzak, belirli aralıklarla toplanacak Milli Eğitim Şuralarınca, yukarıdaki amaçlar doğrultusunda hazırlanır ve ilgili bakanlıkça da uygulanır. Bu şuralarda alınan kararların özü, iktidar partilerince değiştirilmesi “Millilik” ilkesiyle bağdaşmaz. Ordumuzu fazla yormayalım diye, elbette!… Öyle mi acaba, ne dersiniz? Gelelim Eğitimin Milliliğine: Hal böyleyken hep aksi uygulamalarla, özellikle 1946 dan günümüze, her iktidarca; adı “Milli” olan eğitimin yapısı tarumar edilmiştir… Örneğin: Son on yılı aşkın, ülkeyi yönetenlerin “Milli Eğitim”deki “Millik” anlayışı, görev verilen Dört Bakanla birlikte değişmiş; tüm eğitim programları ve buna dayalı müfradat, içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Real bir tanımla, eğitimdeki “Millilik” rafa kalkmış, iktidarımızın genel kabulü doğrultusunda, Sün-ni inanç temelli, üretimden uzak, ezberci, dinci nesil- ler yetiştirmek amaç edinilmiştir. Üretim becerisi gelişmemiş nesillerin varlığıyla, salt okuyup üflemekle başarı elde edilebilinseydi: Dünyaya İslam Alemi hükümran olurdu… Ta 1700. yıllardan günümüze, böyle bir olguyu yaşayamadığımıza göre: Çözüm: Milli Eğitimde hedef: İleri teknolojilere ayak uyduracak, üretme yeteneği kazandırılmış gençlik olmalıdır. Ama: Bundan her geçen yıl uzaklaşıyoruz…