‘‘Hırs ve tama ehlinin gözü doymaz. Halbuki sedef kanaat gösterip kapanmayınca içinde inci olmaz.´´ diyen Mevlana ne kadar da haklıymış öyle değil mi?
Nisan yağmurlarının yoğun olduğu bir zamanda düşen yağmur damlaları bir rivayete göre yılanın ağzından girer ve zehir olur; denizde bulunan istiridyenin kabuğundan süzülür istiridyenin kabuğunu kapatması ile içinde hapsolur.
İşte bir damlacık yağmur damlası burada sıkışarak sabır ve azimle çok nadide bir mücevher olan inci tanesine dönüşür.
Yağan yağmur damlası iki ayrı canlıda nasıl da farklılık gösteriyor.
Yağan yağmur damlasının iki farklı durumda karşımıza zehir ve bir inci olarak çıkıyor olması, Mevlana´nın Mesnevi´sinde zikredilen bu konuyu insanda var olan iki ayrı yaradılış biçimini anlatması bakımından son derece önemlidir.
Fakat insanlar incinin ve altının görkemine kapılarak tamah etmeden çok uzaklaştılar.
Yine Mevlana diyor ki; ‘‘Oğul, altına ve gümüşe meylin ve kaygın ne kadar devam edecek, denizi bir kaba doldursan ancak kabın alacağı kadar rızkındır.
Yani bir günlük yiyeceğin miktarıdır. Eğer ki sedef kanaat edip sabır ile ağzını kapatmasaydı, inciden bahsedebilir miydik?
Evet konumuz inciden altından açılmışken, biraz altına değinelim. Nasıl oldu da bir element parçası bu kadar değerli oldu?
Kimyacılar iyi bilir periyodik cetvelde 118 element bulunuyor. İnsanoğlu bu kadar elementin içinden sadece altını para birimi olarak kullanmayı tercih etmiş.
Mesela neden osminyum ya da einstainyum değil de altın?
Herhangi bir gaz olmaz mıydı acaba? Küçük bir şişe içinde para birimi olarak biraz gaz taşımak hiç de pratik değil.
Düşünsenize düğünde bir yakınınız size ufak bir şişede Argon elementi takıyor. Kulağa hiç hoş gelmiyor evet…
Sıvı elementler olabilir miydi acaba? Sıvı element cıva ve brom günlük sıcaklık ve yer çekimi düşünüldüğünde pek bir uygunsuz olurdu. Ayrıca ikisi de zehirli.
Birçok kişi okullarda sodyum ve potasyumu suyun içine damlatınca ne olduğunu hatırlar.
Önce bir kabartı ve sonrasında patlama. Patlayıcı nitelikli para birimi çok da iyi bir fikir olmamalı ki bu ihtimalde hiç düşünülmemiş.
Radyoaktif elementler ise sizi kansere sürükleyebilir. Paranızın sizi kanser etmesi hiç hoş olmazdı herhalde…
Eğer demir pas tutmasaydı, para için güzel bir kaynak olurdu.
Çünkü çevrede çok fazla var. Ama çok büyük boyutlarda bozuk parası taşımak zorunda kalabilirdiniz.
Geriye iki madde kalıyor ki, bunlar altın ve gümüş.
İkisi çok yaygın değil ama bulmak da fazla zor değil.
İkisinin de görece olarak düşük erime noktası var ve böylece bozuk para, külçe, takı haline getirilmesi kolay.
Gümüş havada çok ufak miktarda kükürtle temas eder etmez kararıyor.
Onun için altına böyle özel bir değer veriyoruz.
Altının bu kadar değerli olmasının nedeni, kimyasal olarak ilginç olmamasından kaynaklanıyor.
Öncelikle altının varoluşsal bir değeri yok.
Bir para birimi, ancak biz toplum olarak anlam yüklediğimizde değerli olabilir.
Peki, nasıl oluyor da halen altın, para birimi olarak artık kullanılmıyor?
Belki de Churchill´in dediği gibi, altın, para birimi olarak en kötü element.
Geride kalanların dışında…