Okumak mı önce, yazmak mı?
İnsan yazıyı icat etmeden önce de okumayı biliyordu.
Okumak,
Görmektir, bilmektir, anlamaktır.
Sonra,
Gördüğümüzü, bildiğimizi, anladığımızı aktarmak için yazıyı keşfettik…
Şimdi,
Yazılanları okumak; okumanın içinde ilk basamak aslında.
Yazılanın / yazıların ötesine geçip yazı içinde yazılmayanı / yazılamayanı okumak, bilmek ve anlamak hüner.
Yazı var,
Çizgi var,
Yazgı var,
Bunları ilk başta göremeyiz, bilemeyiz anlayamayız.
Hani bir ben var benden içeri diyor ya Yunus işte öyle…
Benden içeri, yazıdan öteye gitmek mesele…
Yoksa kitapları hepimiz okuruz tüm bunlar geometrik şekilleri ve birtakım çizgileri çözmekten ibarettir.
Oku kardeşim,
Bu yüzden nice yazarlar/şairler/felsefeciler bir gördüğüne ciltler dolusu kitaplar yazmışlar da yine de anlayamadıklarını/anlatamadıklarını ifade etmişler yüzyıllar boyunca.
Arifler/Aşıklar /Erdemliler üç beş cümlede toplamış ciltler dolusu ifadelerini.
Sonra, sonra o üç beş cümleye ciltler dolusu ifadeler yazmış yazanlar.
Bu pencereden bakınca yeryüzünde okuma yazma bilen kaç insan var?
Belki de parmaklar adedincedir.
Gerisi hikaye zaten…