Eğitim: Bulunduğun mekan ve yaşadığın zamanın koşullarına göre sorunları çözmek, insanlığın ihtiyacını karşılayabilmek için kazanılan bilgi ve yeni alışkanlık-lardır. Örneğin: Çok gerilerde değil; daha Altmış, Yetmiş Yıl önce: Anadolu’nun genellikle Güney kesimlerinde yük ve insan taşımacılığı develerle yapılırdı. Şimdiki kuşaklar bunları bilmez, belki belgesellerde izlerler… Ben hatırlarım: Deveyi idare etmek, öyle herkesin kolay yapabileceği bir iş değildi. Bilgi, deneyim ve beceri isterdi. Bunun içinde eğitim almak gerekir-di. Ata binmekte, onun üzerinde durabilmekte bir eğitim işiydi… Bu konuda becerisi olmayanları at anlar; o daha üzengiye ayağını koymadan, kendini yerde bulur-du… Örnekleri çoktur… İnsanoğlunun doğasında olsa gerek: Başkalarından üstün olma, onlara hükmetme iş güdüsü: Onu, beynini zorlamaya, düşünmeye ve yeni, yeni olanak-lar yaratmaya yöneltmiştir. Bu yönelmenin giriş kapı-sı “Eğitimdir”. Hatırlayalım: Bir bebeğin, emeklerken ayağa kalkıp yürümesin-den başlayarak, Mağara Devrindeki ilkel yaşamdan günümüzde ulaşılan çılgın teknolojiye kadar her türlü yenilik, eğitilmiş insan beyninin ürünüdür… Eğitime başka bir tanımla: Bir konu hakkında bilgi sahibi olmaktan öte, o bilgiyi insanlığın hizmetine kullanabilme yetkinliğini kazanma sürecidir de diyebiliriz. Bu bağlamda: Ülkemi düşünüyorum ve ülkemdeki eğitimin düze-yine bakıyorum; Orta Çağa giden bir geminin içinde, Bilişim Çağına koşuyor gibiyiz adeta… Kendimizi kandırarak… Halkımızı kandırarak… Taa! 1980’li yıllardan bu yana, Türkiye’de okullarımızda “Eğitim” unutulmuş, sadece öğrenim yapılmaktadır… Oysa ki: Öğretim, “Eğitimin” içinde bir öğedir. Suyun; İki molekül Hidrojenle Bir molekül Oksijenin kimyasal bileşimi olduğunu bilmek öğrenmektir. Ama: Suyun senteziyle analizini yapabilmek bir eğitimi bir melekeyi gerektirir… Köhneleşmiş Bir üretim “Eğitimcisi” olarak, şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki: Ülkemde “Eğitim” planla-rı, ağırlıklı olarak teoriye dayalıdır, pratikten uzaktır… Yani: “Eğitim”, üretime yönelik değil, ansiklopedikdir… Bunun içindir ki: 1930’larda ülkemizde uçak imal ederken, şimdi başkalarının eline bakıp duruyoruz… Bunun içindir ki: Yüz Binlerce üniversiteli genç, işsiz başıboş dolaşmaktadır… Bunu içindir ki: Onca fabrika kalifiye elaman aramakta ama bulamamaktadır… Onun içindir ki: Tırlar dolusu ürün satmanın övüncünü ayyuka çıkarırken, karşılığında el arabasını dolduracak kadar mal alabildiğimiz unutulmaktadır… Ve onun içindir ki: Ziraat ülkesiyiz derken, her türlü tohumu dışarıdan tedarik edebildiğimizi doğal karşılamaktayız… Bilinen bazı insanlarımız bana kızacaklar. Ama benim gidebilecek Onuncu köyüm yok; burada ölece-ğim... Bunun için düşüncemi açıkça söylemeliyim: Ülkemizi yöneten sorumluların On Yıldır, eğitim adına geliştirdikleri hiçbir plan yok. Birinin yaptığını öteki bozmakta; bu nedenle Türk Mili Eğitimi, Okyanusta dümeni kırık gemi gibi, bir oyana bir bu yana savrulup durmakta… Eğitimdeki milliliğin, nasıl olacağı bilinmiyor olmalı ki; Milli Eğitim, atanan her bakana göre, şekil alıyor… Fakat, Sayın Başbakanımız müstesna… O biliyor. Milli “Eğitimden” nasıl bir gençlik yetiş-mesi gerektiğinin plan ve programı kendilerince ha-zır: “Dindar ve Kindar” bir nesil… Bizzat kendilerinin söylemidir: “Dindar ve Kindar genç nesil”… Bunun içinde: Ülkemizde önce Orta Okul düzeyindekiler, sonra da tekmil Liseler, İmam Hatip programı kapsamına alınacakları günü beklemektedir… Tabii, usulet ve suhuletle, sırası geldikçe; hazmet-tire, hazmettire… Başbakanımız birçok konuşmalarında: “28 Şubat kararları, meslek liselerinin orta bölümlerini kaldırtmış, bu okulların öğrenci kaynağını kurutarak, kapanma noktasına getirmiştir” demekte ve İmam -Hatip Okullarını örneklemektedir. Bu görüş kökten yanlıştır. Danışmanları kendilerine yanlış bilgi vermiş olabilirler diye düşünüyorum. Burada: Tüm meslek liseleri üzerinden İmam-Ha-tip okullarına ayrıcalık kazandırmak için, bu okulların hakkı yeniyor izlenimi yaratılarak, kamuoyu oluş- turulmaya çalışılmaktadır. Oysa: Klasik Liseler dahil, tüm meslek liselerinin orta kısımları 1970 yılından beri kapatılmış, yalnızca İmam-Hatip Okullarının açık tutulmuştu. Yani İmam-Hatip- lerin dışında, hiçbir Meslek lisesinin bünyesinde orta kısım yoktu ki kapatılsın… Sonuç olarak günümüzde: Milli Eğitim bünyesin-de hiçbir lisenin, hiçbir meslek lisesinin hükmü kalmayacak, olanlarda bitirilecektir. Yeni eğitim sistemimizde: Her yer İmam, her yer Hatip olacaktır… Okuyup, üflemek varken, üreten insan yetiştirme-ye ne ihtiyacımız olur ki? Hayırlara vesile olur İnşallah! Önemli Not: Ülkemizde, insanlarımıza gerçek Müslümanlığı öğretecek, kariyer sahibi, din adamlarına, dini rehberlere her zaman ihtiyacımız vardır. Bunları eğitip yetiştirecek olan okullara da… Ancak: Bunları siyasi yaşamımıza malzeme yapıl-masına karşıyım…