1 - Münafıklar sana geldikleri vakit: "Şahitlik ederiz ki sen muhakkak Allah´ın elçisisin." derler. Senin mutlaka kendisinin elçisi olduğunu Allah bilir ve Allah münafıkların yalancı olduklarına şahitlik eder.

2 - Yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah´ın yolundan çevirdiler. Onların yaptıkları ne kötüdür! (MÜNAFİKUN SURESİ)

            Hani derler ya “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” diye… Yatsıya kadar yanar mı yanmaz mı bilinmez ama o mum er ya da geç söner. Sönmeye mahkûmdur da zaten, adı üstünde yalan. Nereye kadar, ne zamana kadar saklayacaksın o günahları, yanlışları… Üstünü örtsen kokusunu nasıl örteceksin?

Yalan, sözlerin, davranışların ve planların aslından ve gerçeğinden farklı olmasıdır. Yalan bir maskedir bir kılıftır bir rol yapmadır. Bu rol yapış, bazen karşımıza bir tebessümle bazen bir ağlayışla bazen de bir pişmanlıkla çıkabilir. Oysa yapılan bu eylemlerin altında yatanlar ve niyetler çok farklıdır. Belki o tebessümün altında bir kin, o ağlayışın altında bir çıkar ve o pişmanlığın altında da bir ihanet yatabilir. Yalanın ömrü kısadır. Çünkü yalan, olmayan bir şeyi var göstermektir. Doğru bir güneş ise yalan da bir buzdur. Yalanlar, doğrunun karşısında erimeye mahkûmdur. Yalanı şiar edinenlerin sonu, koskocaman bir yalan ve aldanmışlık olmuştur.

Yalanı meslek haline getirmiş insanlara yalancı denir. Yalancılık bir münafıklık alametidir. Münafıklık, kişinin hal ve hareketlerinin niyetleriyle ve iç âlemiyle örtüşmemesidir. Yani içiyle dışının farklı olmasıdır. Böyle insanların, bir saat belki bir gün belki bir hafta belki bir ay belki bir sene öncesi söyledikleriyle, şimdiki söyledikleri, çok farklıdır.

Yalan söylemek çok zor bir iş olsa gerek. Düşünsenize yalanlar âleminde yaşıyorsunuz ve her şeyiniz yalan olmuş. Doğrular artık sizi rahatsız etmeye başlıyor ve artık o yalanlar süreci, aleyhinize işliyor. Niye mi? Çünkü o sığınılan yalanlar kalesi, eriyerek tükeniyor artık. O güneş, “Sen ne yaparsan yap, ben buradayım, erimeye mahkûmsun!” diyor. Çaba, sadece yalanın yani mumun birazcık sönme süresini uzatıyor o kadar. Sonra, zaman geçtikçe fark ediyorsunuz o çabaların o çırpınışların boş olduğunu ve o devasa buzun eriye eriye bittiğini korka korka görüyorsunuz.

4 - Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki dayanmış keresteler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl olup da döndürülüyorlar? (MÜNAFİKUN SURESİ)

Bu korkudan dolayı yalanı sermaye edinmişler, ikna için her türlü kılığa girerler. Bu tipler büyük bir korku, öfke ve panik içerisindedirler. İfşa olmama adına gücü ve imkânları her türlü gayri ahlaki şekilde kullanmaktan çekinmezler. Bu gayri ahlakilik, karşımıza bazen bir tehditle bazen bir iftira ile bazen bir gaspla bazen de bir dayakla çıkabilir. Bu gayri ahlakilikler içerisinde yalanın kabul olması adına yapılan en büyük hile ise Allah adının kullanılmasıdır yani Allah´ı şahit tutmaktır.

204 - İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah´ı şahit tutar. Hâlbuki O, İslâm düşmanlarının en yamanıdır. (BAKARA SURESİ)

Bu şahit tutuş, kimi zaman “Vallahi billahi” kimi zaman “Tekbir Allah-u Ekber” kimi zaman da “Ya Allah Bismillah” şeklinde karşımıza çıkabilir. Bu şahit tutuşlar ise bizlere “aldatmanın günahından ve aldanmanın geç kalmış pişmanlığından  ” başka bir şey kazandırmadı. Evet, ne yazık ki o “Vallahi Billahi”ler kazançlarımızı artırmadı, artırmıyor, o “Tekbir Allah-u Ekber”ler ezilmişliğimize ve perişanlığımıza son vermedi, vermiyor ve “Ya Allah Bismillah”lar da bizlere fetihlerin kapısını açmadı, açmıyor. Kısacası, mesele Allah demek değil, mesele Allah ile aramızın nasıl olduğudur. Herkesi kandırabiliriz ama Allah-u Teâlâ´yı asla! Ne bekliyorduk ne zannediyorduk, haramla, riyayla ve yalanla bereket, üstünlük ve fetihlerin olacağını mı? İnsanın eline geçecek olan, sadece niyetidir. Ah gafil nefsim şu ayete bir bak istersen.

4 - Göklerde ve yerde olanları, gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilir. Allah, kalplerin özünü bilir. (TEĞABUN SURESİ)

            Allah-u Teâlâ bizleri, insanları Allah ile KANDIRANLARDAN değil, Allah´ı insanlara ULAŞTIRANLARDAN eylesin! Âmin

Sevgiler, saygılar…