Ülke genelini bir düşünün… Bir de yeniden aday olmak isteyen Belediye Başkanlarını… Tekrar seçilebilmek için; Beş yıl göz ardı ettikleri hizmetleri, halkın gözüne sokarcasına harıl-arıl yapmaya çalışıyorlar… İnegöl’de de böyle… Hemen hemen her sokak, her cadde inşaat alan; sanki “Dokuz Çarşambanın işi” bu günlere denk gelmişçesine… Rengarenk kaldırımlar; sarıdan beyaza, beyazdan siyaha kadar… Yap kaldırımı! İndir kaldırımı! Cık! Beğenmedim; yık kaldırımı… Olmadı! Kaldırın kaldırımı… Kalıcı değil, mevsimlik; yaz, boz tahtası yani… Değirmenin suyu nereden geliyor, nasıl akıyorsa… Hasılı kelam; ilçemizde hizmette sınır kalmamış gibicesine: Belediyemizin kültürel, sosyal ve sportif faaliyetleri diz boyu… “Beni ya da partimin adayını yeniden seçin dercesine…” Ah! Keşke bu mahalli seçimler önümüzdeki Sonbahar da olsaydı… Güneşli yaz aylarında… Köşe bucak, tekmil sokaklar ve caddelerde yamalı yol kalmaz; her taraf dümdüz, simsiyah, yeknesak asfalt yapılır, üzerine bal dökülüp yalanırdı! Seçim takvimi ters geldi olmadı işte! Ama ne gam: Halkımızın gözüne girecek o kadar geniş hizmet alanı var ki; çevre yolları kaldırım çalışmaları, köy meydanları bakımı ve spor tesisleri, bunlara benzer göreceli, azcık da gönüllere hitap edecek pek çok iş-ler var. Yeter ki istenilsin… Daha geçenlerde bitirilenlerden, örneğin: Rahmetli Ahmet Akyollu Caddesinin sağında solunda bulunan tekmil binaların yola bakan bölümlerinde balkon ve benzeri ayrıntılar dahil olmak üzere, tek tip, yeniden sıvanıp boyanması az iş değil hani… Eh bu hizmetin bir bedeli var tabii; bunları da halkımız ödeyecek… Oy ve para… Birincisi, halkta gani, eyer gönlü yatarsa… İkincisi çıkacak hesaba bağlı… Belediye bunun hesabını saçı bitmeyen yetimin hakkından ödeyecek değil herhalde… Hele şu yerel seçimler bir bitsin; mülk sahiplerinin önüne fatura konulsun, o zaman anlaşılacak saçların ak ya da kara olduğu… Eeee! Her şeyin bir bedeli var değil mi? Bunu bele-diye, dolayısıyla halkın geneli karşılayacak değil herhalde… Gönül ister ki: İnegöl’ün bütün sokak ve caddelerini süsleyen binalar da aynı özen ve disiplin içinde ele alınıp, sıvanması ile yalıtkanlık sağlansa da, enerjiden tasarruf edilebilse… Ama öte yandan: Belediyecilik denilince: Çöpçülük, kaldırımcılık, sıvacılık, kültürel ve sportif etkinlikler mi akla gelir? Örneğin trafiği ne yapacağız? Asıl önemli mesele burası… Her gün Elli Bini aşan bir motorlu taşıtın gezindiği İnegöl’ün sokak ve caddeleri bu yoğunluğu taşıyabiliyor mu? Böylesi nüfusu ve taşıt sayısı artan bir şehirde: Çift yönlü caddeler daha ne zamana kadar halkın sinirlerini Hallaç pamuğuna çevirmeye devam edecek? Örneğin: Nuri Doğrul Caddesine alternatif bir çö-züm bulunup da, tek yönlü hale ne zaman getirilecek? On Yıldır, hep kolay ve göreceli hizmetlere ağırlık verilip halkımız uyutuldu... Hiç değilse: Artan bu trafik yoğunluğunun yükünü hafifletecek alternatif caddeler açılabilmeliydi. Boyacılık, badanacılık kadar kolay olmadığı için yapılamadı herhalde… Bir başka zor hizmet: Hava kirliliği… Bunun insanlar için nasıl bir tehlike oluşturduğunu bilmek için, Devlet Hastanesi hariciye kliniğine başvurmak yeterli… Hava kirliliği konusunda İnegöl de her ağzını açan hemen sanayideki fabrikaları suçlar. Doğrudur. Bu etrafı dağlarla çevrili, çanak gibi İnegöl ovasına taşıyabileceğinden çok fazla fabrika kurulmasına ses çıkarılmazsa: Bacalarından sadece su buharı salsa, bu kenti rutubetten çürütür… Oysa: Bu fabrikalar yaz aylarında daha yüksek kapasiteyle çalışmasına karşın hiç birimizin hava kirliliğinden şikayeti olmuyor… Neden? Çünkü: Fabrikaların baca gazları sürekli de olmasa denetim altındadır. Kurallara uymayanlara istenirse: Yani idare edilmezse, yani görmezlikten gelin- mezse; gerekli cezalar kesilerek bu olumsuzluğun önü alınabilinir… İyi güzelde: Şehirlerde ve köylerde doğal gazın kullanılmadığı evleri kontrol altına tutabiliyor muyuz? Çoğu kez yardım olarak evlere dağıttığımız (Sonra da gelsin oylar tabii..) kalitesiz kömürlerle, birçok zehirli kimyasal bileşiklerin oluşturduğu sanayi yonga artıklarının nasıl yakıldığını belediyemiz denetleyebiliyor mu? Zor. Hem de çok zor… Halka yapılabilecek en iyi, en hayırlı ve en kutsal hizmet; onların sağlığına, yani sağlıklı yaşamına yönelik hizmettir. Eğer bunu doğru kabul ediyorsak: Belediye hizmetlerinin, bu konuya yönelik başarılarını; sağlık kurumlarındaki hasta yoğunluğuyla ölçe-bilirsiniz… Vesselam…