Allah’a hamt Resulü e Salât ve Selam olsun. İyiliği sonsuz ikramı bol olan Allah’ın adıyla!
Kıymetli Dostlar! Acı ama gerçeklerle yüzleşme, hem erdemli bir davranış hem de geleceğimize ışık tutacağına inandığımdan bazı hakikatleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
İnsanlar gücü parada, evlatta, şöhrette ararlar. Gönül incitmeyi önemsemezler. Çok basit nedenlerden dolayı bir birleri ile ilişki keserler.
Bu gün akrabalar arasında, aileler arasında, baba ile oğul arasında bağlar kopmuş durumda.
Kim ne derse desin, bir birimize yaptığımız, bu gereksiz ve anlamsız ilişki biçimi hüzün vericidir. Ve hiçbir sorunumuzda hallolmuyor. Geçen zaman aleyhimize işliyor ve kimse bir yere gelemiyor. Maddi manevi eline bir şey geçmiyor. Küskünlükle birlikte bütün ilişkiler kopup gidiyor. Hem dünyada hem ahirette elde ettiğimiz bir şey yok. Üstelik akrabalarımız, yakınlarımız, dedemiz, babamız, kardeşimiz, amcamız, halamız, teyzemiz, dayımız, ablamız, eniştemiz tarih oluyor; bizden uzaklaşıyor. Bu boşluğu ya görsel ya da dijital medyayla yerini doydurmaya çalışıyoruz.
Evet, bir birimizin yüzüne bakamayacağımız davranışlarımız oldu. Akrabalarımızın ve bütün bu saydıklarımızın yeniden kalplerini kazanmamız zor olacak; içten gelen, fıtrattan gelen sevgi bağı yaralandığında tedavisinin zaman içinde çok zor olduğunu hep birlikte, görüyoruz ve şahit oluyoruz.
Bütün bu olumsuzluklar nefsanî duygulardan gururdan, kibirden ileri geliyor. Arada kan davası yok, namus meselesi hiç yok, olan biten sebepler para, çıkar, menfaat, öfke çılgınlığından geliyor. Genelde ihtiyar/ kadın/ çocuk arada eziliyor. Kimseyi bu durum mutlu etmiyor, ama herkes üzülüyor. Bu sorunun tedavisi var mı? Elbette var. Niyetimiz halis olsaydı insanların arasını düzeltmek için sorumluluk teşebbüsünde bulunurduk; herkes halinden memnun, olması gerekeni kimse yapmıyor ve sürüncemeye bırakıyor.
Hukuk, adalet, ahlâk, din barışı emrediyor. Ülkeler arasında ile ebet savaş devam etmiyor; ne kadar uzarsa uzasın savaşların sonu barışla bitiyor. İnsanoğlu barışarak birbirini hesaba katarak hakkına, hukukuna, kişiliğine saygı duyarak, karşılıklı fedakârlık yaparak hayatı güzelleştirebilir.
Problemin devam etmesi hiç birimize olumlu bir katkı sağlamayacak. Aksine herkes için bir üzüntü olacak. Allah sulh’u (barışı) sever. İstenilirse yeniden insanlar arasında, bir sıcaklık, bir şefkat, bir merhamet, bir sevgi evi kurulabilir. Olumlu veya olumsuz karar vermek kişinin tercihidir. Herkes nasıl mutlu oluyorsa kendi kararını vermekte zaten özgürdür; bu özgürlük iyi olanı değil, duygusal olanı var etti. Hoş olmayan manzaralar var toplumun genelinde ve her katmanda. Allah çirkin olanı sevmez. İyi olanı emreder; cehaletle ayıplarımızın üstünü örtmekten kaçınmak hepimiz için kazanımdır ve erdemli bir harekettir. Çevremiz başta olmak üzere aile bireylerimiz, çocuklarımız, yakınlarımız, dostlarımızın aldıkları tepki ibadet, imar, bilgi, var olma, mücadelesi değil, daha çok dünyevi isteklerden, kaynaklanan hedonist (hazcılık) talepler olduğu görülecektir. Sorunların temeli ahlaki varlığın yokluğuna dayanıyor, genel bir ahlaki sorun var. Dijital medya kültürün çok ciddi anlamda baskısı var. Özellikle genç kuşakların üzerinde! Hepimizi etkilemiş durumda. İki arada bir derede gidip gelen kirlenmiş ilişki biçimi aman vermiyor. Toplumda bu baskının getirdiği, depremin farkında olması gerekiyor…
Rabbimiz Hadid Suresi Ayet:20’de:
“Bilin ki ey (insanlar,) bu dünya hayatı, sadece bir oyundan, geçici bir eğlence ve güzel bir gösteriden, birbirinizle büyüklük yarışına girişmenizden, daha çok servet ve çocuk sahibi olma hırsınızdan ibarettir. Bu dünyanın durumu, hayat getiren yağmurun hikâyesine benzer: Yağmurun yeşerttiği bitki, toprağı ekenlere sevinç verir; ama sonra kurur ve sen onun sarardığını görürsün; sonunda toprak haline gelir. Ama öteki dünyada (İnsanın durumu ile ilgili ebedi hakikat açıkça ortaya çıkaracaktır.) ya şiddetli azap yahut Allah’ın bağışlayacağı ve hoşnutluğu; çünkü bu dünya hayatı, kendini kandırmanın zevkini tatmaktan başka bir şey değildir”
Bu ayeti düşünerek kendinize ahlak ve adaleti yöntem belirleme arzusuyla sizleri Allah’a emanet ediyorum…