İnsanın dünya ve ahiret mutluluğunu esas alan yüce dinimiz İslâm, yaratılış ilkelerine uygun bir karakterle gönderilmiştir. İslam dininin kurallar bütünü, insanların tümüne mutluluk vaat eder. Benimsendiği ve rağbet gördüğü ölçüde mutluluk yayar ve huzurlu bir yaşamın teminatı olur. Hiç şüphe yok ki, Allah Kelamı olması cihetiyle Kur´an, bütünüyle mutluluğun anahtarıdır. Derdin devası, imanlı gönlün şifası ve ruhun rahmetidir. Kur´an kendisini, takva sahiplerine hidayet kaynağı ve sakınanlara yol gösterici, biyolojik hastalıklara değil, şirk hastalıklarına şifa ve rahmet, anlaşılarak okunduğunda hakkı batıldan ayıran bir ölçü, ilim ve hüküm kitabı, nur ve burhan , öğüdüyle yaşamı düzenleyen, kapalılığı olmayan; beyan edilmiş bir kitap, hatırlama ve hatırlatma, bir lütuf ve nimet , diri olanlara uyarı ve kâfirlere hak söz , insanların sıkıca tutunmak zorunda oldukları kopmayan bir ip olarak tanımlamaktadır. Bu tarife uygun olarak geleneksel anlayış gözden geçirilmeli, Allah´ın bildirdiğine tezat teşkil eden uygulamalardan vazgeçilmelidir. İmtihan için yaratılan hayatın ve ölümün gerekleri mutlaka yerine getirilmeli, “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır...” ayeti gereğince iyi işlerle geçirilen bir hayatın sonunda ölümün de korkulan bir gerçek olmaktan çıkarılmalıdır. (Bkz. 56/Vakıa 83–87) “Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, halîmdir” (Bkz. 2/Bakara, 263) ayeti gereğince yapılan iyiliklerin gizli kaldıkları ölçüde değer kazandıkları bu nedenle unutulmaları; “Rahman´ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, “selâm!” der (geçer)ler” (Bkz. 25/Furkan, 63) ayeti gereğince de maruz kalınan kötülüğe bir şekilde karşılık vermek yerine, vakur duruşun sembolü olan öfke kontrolüne fırsat verilmesi gerektiği bilinmelidir. Çıkarcılığın adaleti engellediği, ihtirasın sınırsız isteklere neden olduğu ve hayatı çekilmez hale getirdiği, imanın, ümitsizliğe asla yer vermediği idrak edilmeli; tutkunluk gösterilen şeyleri paylaşmanın keyif olduğu, saygınlıkta asıl unsurun güvenilirlik olduğu, İslam kardeşliğinde bencilliğin ve aldatmanın yeri bulunmadığı, vermenin almaktan önce ihtiyaç olduğu, iyilik yapmayı şartlara bağlamamak gerektiği, ön yargıların hayatı çekilmez hale getirdiği, korkulardan Allah´a sığınılması, karar merciinde vicdanın sesine kulak verilmesi gerektiği bilinmelidir. Fert ve aile hayatını olumsuz etkileyecek işlerden uzak durulmalı, Yaratana karşı görevlerde ciddiyet esas olmalı, hiç kimsenin bulunmadığı yerde onun bulunduğu hesap edilmelidir. Hayatta sahip olunan ve fedakârlıkta öncü olan anne babaya her türlü olumsuz ve gönül kırıcı söz ve davranıştan, övünmekten, insan onuruna gölge düşüren ahde vefasızlıktan, zevk ve şehvetin tutkunu olmaktan, uzaklaşılmalıdır. Âlemlerin Rabbine daima şükür ve hamd duygularıyla dolu olmak, yaygın olan geleneksel anlayışı terk ederek Kur´an´ı anlama mülahazasıyla okumak, tercihi Allah´tan yana kullanmak, duayı gönülden ve lisandan hiç eksik etmemek bereketli ve mutlu bir ömrün esaslarındandır. Ömrümüzü mutlu geçirebilmek için nefsimizi her zaman kontrol altında tutarak şu şekilde sorgulamayız; Ey Nefsim! Mutlu olmak için aşağıdaki dokuz altın kurala uy: 1. Pozitif düşün; Bardağın dolu tarafını gör. En olumsuz şartlarda bile yenilgiyi kabul etme, bir çıkış yolu olacağına inan ve o çıkış yolunu bul. Ölümle sonuçlanmayan hiçbir durum hayat için son değildir. Her zorluktan sonra bir kolaylık, her şerden sonra bir hayır bulacağından ümidini kesme. Hayat mücadelesini son nefesine kadar devam ettir. 2.Yardımsever ol; gücün dâhilindeki sorunları çöz. Sorun çözücü kişiliğin ortaya çıktıkça, çevrenden takdir ve teşekkür alırsın. 3. Gücünü aşan sorunları çözmeye kalkışma; Çünkü bir sorunu çözmeye çalışmak, aynı zamanda o soruna az da olsa bulaşmak anlamına gelir. Çok gayret ettiğin halde çözemediğin sorun, başına kalabilir. Böyle bir durumla karşılaştıktan sonra ise sorun çözme konusundaki isteğini kaybeder, çözebileceğin problemlerle bile ilgilenmemeye başlarsın. 4. Mantıklı ol, maceracı olma; Küçük arkadaşlıklara zamanı gelmemiş anlamlar yükleme. Duygularını mantığınla denetim altında tut. Mantık dışına taşan duygular, iyi niyetli de olsa başına iş açar. 5. Hoşgörülü ol. Ancak hoş görülmesi mümkün olmayan söz ve davranışların varlığı da bir gerçek. Ahlak sınırını aşarak suç niteliğine ulaşan söz ve davranışları hoş görme; ilk önlem olarak bu tür söz ve davranışların bulunduğu ortamlardan uzak dur. 6. Ölçülü ve dengeli beslen, midene ve vücuduna gereksiz yük yükleme; Sana faydalı olması gereken yiyecekler, rahatsızlık vermeye başlamasın. 7. Olayları değerlendirirken objektif (nesnel) ol, sübjektif (öznel) olma; Nesnel davranabilirsen daha sağlıklı kararlar verirsin. Adalet duygun gelişir. Kimseyi kıskanmaz, gerektiğinde sadece imrenirsin. 8. Söz ve davranışlarında vicdanınla ters düşme; Vicdan, iç denetim mekanizmasını yürüten doğal bir müfettiş gibidir; yaptığın iyi şeylerden mutlu, kötü şeylerden rahatsız olur. Duyduğun mutluluk vicdanının onayı, rahatsızlık ise itirazıdır. Vicdanının sesini dinle. Seni vicdanınla ters düşme konusunda cesaretlendiren kişi ve gruplardan uzak dur. 9. Allah´a karşı kulluk görevini yerine getir. Beş vakit namazını kıl; Davranışlarında Allah´ın emir ve yasaklarından gafil olma. Helal ve haramı gözet. Kul hakkını ihlal etme. Allah´ı çok zikret. Allah´a karşı kulluk görevini yerine getirirsen, dünyevi çalışmaların da ibadet sayılır. Ey Nefsim! Mutlu olmak için tavsiye edilen hususlar hiç de zor şeyler değil. Hatta bu kurallar, yer yer seni çeşitli zorluklara girmekten alıkoyar. Mutlu olursan başarılı olma yolunda çok önemli bir engeli de aşmış olursun. Ey Nefsim! Allah sana ve bütün mü´min kullarına mutlu ve başarılı bir hayat yaşamayı nasip etsin. Dünya ve ahret mutluluğuna erişebilmek ümit ve duasıyla… |