Nimet, hayatın güzel, hoş, müreffeh, esnek, aynı zamanda yumuşak, yeşil ve taze dal gibi olması demektir. Ayrıca kelime anlamı olarak nimet; mal, refah, rahmet, iyi hal, insana lütfedilen maddi ve manevi zenginlikler, iyi ve güzel durum, sağlık ve iyilik demektir.

 

Nimet, hayatın güzel, hoş, müreffeh, esnek, aynı zamanda yumuşak, yeşil ve taze dal gibi olması demektir. Ayrıca kelime anlamı olarak nimet; mal, refah, rahmet, iyi hal, insana lütfedilen maddi ve manevi zenginlikler, iyi ve güzel durum, sağlık ve iyilik demektir.
Nimeti elde etmek kolay değildir. Fakat nimeti elden çıkartmak, var olan nimeti kaybetmek pek kolaydır.
Şükür, çalışıp çabalayan ve kazanmak için yapılması gereken şeyleri yapan insanların “ Allah'ın kendilerine verdiği nimetler nedeniyle nimetin karşılığını Allah'a vermeleri" demektir.  Şükür kelimesinin Kur’an’da kullanımı da, kelime olarak gerçek anlamı da “verilen nimetlere karşılık olarak verilenin, yani "şükür" ün de o nimet cinsinden bir karşılık olmasını gerektirmektedir. Başka  bir deyişle "şükür" laf ile olmaz. Buna göre bir insanın sahip olduğu  vücut ve akıl sağlığı, evlat ve mal varlığı, huzurlu ve mutlu yaşam gibi çeşitli nimetlerin şükrünü yerine getirmesi gerekmektedir. Bu ise söz ve kalp ile yapılacak bir iş değildir. Bunlar da yapılabilir, ama yetmez.  Kaldı ki, kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur. Elindeki nimetlere şükretmeyen insan Allah’a bir zarar veremez, ancak kendisine zarar verir.  Şükür nasıl yapılır? Şükür oturduğun yerden ‘çok şükür Ya Rabbi’ demek olmadığına göre, şükürün nasıl yapılacağı konusu önem arzediyor. Allah anne ve babaya şükredilmesini emrediyor. Ve onlara karşı nasıl şükredileceğini detaylı şekilde anlatıyor. Bilindiği gibi anne-babalar, çocuklarını canları pahasına korurlar ve kollarlar. İaşe ve ibate ihtiyaçlarını karşılarlar; yani yedirirler, içirirler, giydirirler ve barındırırlar. Eğitirler ve terbiye ederler. Anne ve babası elden ayaktan düştüğü ve bakıma, ilgiye muhtaç hale geldiği zaman, çocuklar da tıpkı kendisi küçükken onların yaptıkları şeyleri yapacak; onların maddi ve manevi her türlü ihtiyaçlarını karşılayacaktır. Yoksa kendi işi işe uğraşarak anne-babasına ‘Bana çok güzel baktınız, büyüttünüz, terbiye ettiniz. Ben de şimdi  sizlere çok teşekkür ediyorum. Böylece size olan borcumu ödemiş oldum.’ demesi, bir evladın anne-babasına şükrü değildir.
Bu konuda daha da önemli olan Allah'a şükretmenin ne demek olduğunu doğru şekilde tespit etmektir. Allah’a şükür, tıpkı anne-babaya yapılan şükür gibi dil ile geçiştirilemez.
Allah'a yapılacak şükür; Allah'ın verdiği nimetleri O'nun gösterdiği  şekilde kullanmak ve O'nun rızası için uygun yerlere sarf ederek en güzel şekilde değerlendirmek demektir.
Allah’a neden şükredelim? sorusu akla gelebilir.
Şükür; insanı, insanın içinde yaşadığı dünyayı,insanın yaşamını sürdürebilmesi için gerekli olan hava, su ve her cinsten yiyecekleri sürekli olarak yaratarak en yararlı ve taze olarak insanın istifadesine hazır halde tutan, insana gözbebeği evlatlar lütfeden her şeye gücü yeten yüce bir yaratıcıya kul için en onurlu eylemlerin başında gelir.
KARLI BİR ALIŞ VERİŞ
Şükür verilen nimetlere karşılık bir teşekkürdür.Şükreden insanının nimetleri hem artar, çoğalır  hem de bereketlenir.  Elçi Hz. Süleyman şu şekilde şükür ve dua etmiştir:: "Ey Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın hayırlı ve yayarlı işler işlememi gönlüme getir ve Rahmetinle, beni  erdemli kullarının içine kat!" İnsana bahşedilen akıl, onu sorumluluk altına sokmaktadır. Sahip olduğu imkanları, nimetleri ve elindeki serveti ihtiyaç sahipleriyle paylaşmaktır insanın sorumluluğu. İşbu paylaşmanın adı şükür etmektir.
Peki insan şükretmez ve verilen nimetlere, sağlığa, huzur ve refaha şükretmezse ne olur? Bu davranışından kim zararlı çıkar?
Günümüzdeki anlamı ile kazandığı malın vergisini vermeyen, içinde yaşadığı toplumdaki ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmayan, yani şükretmeyen insan kendisinden başka kimseye zarar veremez. Cimriliğin zararı, cimri kişiden başkasına dokunmaz. Hele hele Tanrı’ya hiç zarar veremez. Çünkü Tanrı, ne insanların ellerindeki mala, ne de başka hiçbir şeye muhtaç değildir.
ÖNSÖZ: “Ve hiç kuşkusuz Biz sizi yeryüzünde yerleştirdik ve orada size yaşamınızı en güzel şekilde sürdürebilmenizi sağlayacak çok çeşitli ve birbirinden güzel  yiyecekler, içecekler, nimetler ve imkanlar  hazırladık. Buna rağmen ne kadar da az şükrediyorsunuz!” (A'râf; /10)