Özgürlük ve sorumluluk çok geniş anlamlı kavramlardır.
Dolayısıyla birkaç cümleyle işin içinden çıkmak mümkün olmasa da, burada biz de naçizane fikirlerimizi ifade etmeyi bir görev addediyoruz.
Özgürlük, insanın herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya, şarta bağlı olmadan kendi iradesine göre davranması, fikirlerini beyan etmesi, karar vermesi, istediği tercihi yapması demektir.
Sorumluluk ise kişinin üzerine düşen görevi yeri-ne getirmeye çalışması, vazifeyi uygun biçimde yapamadığı zaman bunun hesabını vermesidir.
Özgürlük toplumda en çok tartışılan konular arasında gelmektedir. Çünkü her yaştaki her seviyedeki insanı, toplumu hatta devleti ilgilendiren bir kavramdır. Basın özgürlüğü, din özgürlüğü, fikir özgürlüğü, kılık-kıyafet özgürlüğü, kadın özgürlüğü… gibi özelleştirilebilir.
İnsanın her alanda özgür olması konusunu tartışmaya bile gerek yoktur; çünkü bunun cevabı bellidir. Hiçbir güç insanın özgürlüğünü kısıtlayamaz. Çünkü insanı Allah (C.C.) özgür yaratmıştır. Bu temel hakkı da insanın kısıtlamaya hakkı yoktur.
Özgürlük kavramı sorumluluk kavramıyla birlikte kullanılmalıdır. Özgürlük sorumlulukla beraber anlam kazanır. Özgürlük demek başıboşluk, mutlak sınır tanımazlık, her istediğini, her istediği zamanda yapmak, kimseye hesap vermemek değildir. Bunun adı özgürlük değil, sorumsuzluk, başıboşluk hatta serseriliktir.
Özgürlük kavramı bu nedenle suiistimale açık bir konudur. Özellikle gençler özgürlüğü çoğu zaman başıboşluk, vurdumduymazlık olarak algılamaktadır. Bunun örneklerini okulda öğrencilerimiz arasında her zaman görmekteyiz.
Öğrencilerimiz, gençlerimiz ödevlerini yapmamayı, istediği zaman okula, eve gelmeyi, öğretmenleriyle, büyükleriyle, arkadaşlarıyla istediği tarzda konuşmayı özgürlük zannetmektedirler. Bu konudaki uyarıları ve sorumlulukları hatırlattığımız zaman da bunlara kulak tıkamakta, duymazlıktan gelmektedirler.
Birçok konuda işin içinden sıyrılmak için “Biz öz-gür değil miyiz, bu bizim hakkımız değil mi? Ben sana hesap verecek değilim, bana karışamazsın…” gibi ifadeler kullanmaktadırlar; sorumluluklarını görmezden gelmektedirler. Bu durumdan aileler, öğretmenler ve toplum genellikle şikâyetçidir.
Hâlbuki hiç kimsenin bu anlamda bir özgürlüğü yoktur. Herkesin toplumda, ailede, iş yerinde, sokak-ta, camide yapması gereken vazifeler vardır. Herkesin hesap vermesi gereken kişiler, kurumlar, makamlar vardır. Bunlara göre davranmak özgürlüğün kısıtlanması değil, sorumluluğun bilinmesidir.
Gençlerimize bu anlamda hatırlatmalar, uyarılar yapılsa da televizyonda, filmlerde gördüğü ve örnek aldığı insan tipler genellikle sorumsuz kişilerdir. Bu nedenle bu uyarıların çok etkili olmadığını görüyoruz. Aslında sorumluluğun ve hakkın, özgürlüğün bir parçası olduğu bilinmelidir.
Özgürlük ulvi bir değerdir. İnsanlar ve toplumun, milletin özgürlüğü için sonuna kadar mücadele etmeli hatta bu uğurda canını bile vermelidir. Ülkesinin, halkın, dinin özgürlüğü için canını feda edenlere şehitlik makamı verilecek kadar yüce bir değerdir. Fakat bu yüce değerin anlamını daraltıp, kelimenin içini boşaltıp kişisel arzu ve hevesleri için kullanmak cahillik ve sorumsuzluktur.
Unutulmamalıdır ki Allah insanı özgür ama sorumlu yaratmıştır. Çünkü insana akıl ve irade vermiştir, bunları kullanabileceği de bir alan yaratmıştır. Bu akıl ve irade de insana verilen sorumluluğun bir göstergesidir. Kavramlara, sözcüklere kendi kafamıza göre anlam vermek dile yapılan bir ihanettir.