Saman, buğday, arpa gibi tahıl saplarının dövülerek inceltilmiş halidir; hayvan yiyeceği olarak kullanılır. Sapla samanı karıştırarak hayvanın önüne koyarsan: samanı yemek kolay olacağı için, karnı doyunca yemlikte sadece sap kalır… Bu işle uğraşanlar, hiçbir zaman sapla samanı karıştırmazlar; sapla samanı ayrı, ayrı koyarlar hayvanların önüne… Deyimler ve tanımlarda böyledir; bunları birbirle-rine karıştırırsak karmaşa doğar, bazıları, anlatılanı doğru kabul ederek yanlış bilgilendirilmiş olabilirler… Başbakanımız da, sapla samanı karıştırıyor mu ne? Geçenlerde Fransa’da yine tekrarladı: “Bize darbe yapıyorlar.” diye… Emniyet ve Yargının birlikte görevlerinin gereği olarak 17 ve 25 Aralık’ta yapmış oldukları operasyonlardan dertleniyor… Yani: Devletin iki kurum elamanları, yürütme erki ile yargı birimleri; birleşerek hükümete karşı darbe yapmışlar! Ne olmuş darbe yapmışlarda? Hükümet mi devrilmiş? Kışlalar mı boşaltılmış? Tüm tutsaklar mı salınmış? Herhangi bir özgürlükler mi kısıtlanmış? TBMM mi kapatılmış? Yürütmenin eli kolu mu bağlanmış? Hayır! Hiçbiri değil. Ya ne olmuş? Bazı iş adamlarının ve Dört bakanımızın evine şafak vakti baskın yapılarak yolsuzluk içeren birçok delil ele geçirilip, ilgililer tutuklanmış… Darbe bu mudur? Ülkemizde: Ne zamandan beri devletin güvenlik birimlerince yolsuzlukların üzerine gitmenin adı, darbe oluyor? Eğer böyle darbe oluyorsa: Üç-beş yıl önceleri; yüce ordumuzun şerefli komutanlarından yüzlercesi, onlarca gazeteci ve ay- dın sıcak yuvalarından alınıp, zindanların soğuk dehlizlerine tıkılıp, yıllarca tutsak edilmesine ne diyeceğiz… Hatırlayın… Sayın Başbakanımız: “Bu olayların savcısı be- nim.” diye de yapılanların meşruluğunu savunmuş ve yargının bağımsızlığını vurgulamıştı… Ya şimdi ne diyor? “Paralel yapı bize darbe yaptı...” Bu paralel yapı denilen güç ile daha Bir Yıl önce-sine kadar “can ciğer kuzu sarması” olanlar kimlerdi? AKP iktidarını bu günlere taşıyan, besleyip büyüten ve her istediklerini harfiyen yerine getirdiğiniz, devletin etkin görev yerlerine kadrolarını yerleş- tirdiğiniz ehli- sünnet vel cemaat yandaşlarınız size neden darbe yapsın ki?... Desinler ki: “Yolsuzluk falan yoktu, söylenenler ve ele geçenler hep düzmeydi, tapelerin tümü montaj-dı; devletin içinde barındırdığımız ortaklarımız bizi halkın gözünde itibarsızlaştırmayı hedefliyorlardı…” Falan, filan… Peki: O panik niye idi? Hükümetin ve aynı zamanda memleketin medarı iftarı; Dört Bakanımızın istifa ettirilmesini nasıl izah edeceğiz? Onların günahı nedir? Mademki, yolsuzluk falan yapılmadıysa… Kaldı ki: Vatandaş, bu dile getirilen yolsuzlukların hiç biri-ne inanmadı. Hem öyle inanmadı ki: 30 Mart Seçim lerinde %45’e varan oy ile bu yargısını kanıtladı… Hem öylesine inanmadı ki: Bundan sonra iktidarların yapacakları her türlü yolsuzluğun bir hak olduğunu tescil etti… Başbakanımız da tutturmuş, iki de bir şikayet ediyor; “Bize darbe yapıyorlar.” diye… Darbe bu mudur? Darbe nasıl olur, muhtıra nedir, devrimler ihtilaller nasıl yapılır; bunları Sayın Başbakanımız bilemez mi? Bilgisinden tereddüdü varsa eğer: Olayların canlı tanığı, Sayın Demirel’e sorup bilgilerini test etmesinde fayda var… Oysa: Kolluk kuvvetlerinin ve yargı elamanlarının yolsuzlukları ortaya çıkarması görevlerinin başında gelir. Başbakanımız bunlarla gurur duyması gerekir… Bundan başkası: Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi, MAĞDURLARI oynamaktan öte, anlam taşımaz… Ne darbesi yaaa! Sapla samanı karıştırmak bazı makamlara yakışmıyor…