Üstad´a sormuşlar: ‘´Kimsin?´´ ‘´Hiç´´ demiş Üstad ‘´hiç kimseyim.´´ Dudak büküp önemsemediklerini görünce sormuş: ‘´Sen kimsin?´´ ‘´Mutasarrıf´´ demiş adam kabara kabara. ‘´Sonra ne olacaksın?´´ diye sormuş Üstad. ‘´Herhalde vali olurum´´ diye cevaplamış adam… ‘´Daha sonra?´´ diye üstelemiş Üstad. ‘´Vezir´´ demiş adam. ‘´Daha daha sonra ne olacaksın?´´ ‘´Bir ihtimal sadrazam olabilirim.´´ ‘´Peki, ondan sonra?´´ Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: ‘´Hiç.´´ ‘´Daha niye kabarıyorsun be adam ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: Hiçlik Makamı´nda!´´ Hiçlik makamı aslında varlık makamıdır. Ama onun takdiri sadece Hakka aittir. ‘´Hiç´´ olmak çoğu zaman ‘´biri´´ olmaktan iyidir. Çünkü hiç kimse olmak herkes olmak demeye de gelir. ‘´İnsanların onca peşinden koştukları, dört elle sarıldıkları zenginliğin, iktidarın; hatta hayatın bile bir değeri varsa, o da bütün bu şeylerin fırlatılıp atılmasındaki zevktedir. Hiçlik Makamı asillerin makamıdır´´ diyor Tolstoy. ‘´Kendini hiçe saymazsan hiçlikten kurtulamazsın´´ diyen Mevlana, kişinin nefsine uyarak benlik sevdasına kapılmamasının önemini ve bunun faydalarını şöyle dile getiriyor. ‘´Kim benliğinden kurtulursa bütün benlikler onun olur.´´ ‘´Kendisine dost olmadığı için herkese dost kesilir.´´ ‘´Nakışsız bir ayna haline gelir, değer kazanır. Çünkü bütün nakışları aksettirir.´´ Dünya makamı herkese verilebilir. Bu yolda merdivenleri çıkarken hiç kimse etrafında insanlara selam vermeyi unutmamalıdır. Unutmamalı, çünkü merdivenleri inerken yine aynı insanlara rastlanılacaktır. Yine Mevlana diyor ki: ‘´Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği ayakta tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, HİÇ´lik bilincidir.´´ “Hiç Olmak” kendini değersiz hissetmek değildir. Tam tersine içindeki zenginlikleri keşfedip, bedenli kimliğinin özüne göre bilgisinin hiçliğini fark etmektir. Bunu anlayan varlık küçüklüğünü anlar. Varlığın tekâmül seviyesine göre gösterdiği dirayet, özveri, sadakat gibi düşünceler artık onunla bir olmaya başlar. Yalnızlık duygusu şuur sahasını kaplar. Çokluğun içindeki yalnızlıktır bu. Öyle bir durumdur ki; beklenti yoktur, acelecilik yoktur, kuşku yoktur. Sadece sakinlik vardır. Yalnızlık vardır… Makamların en güzeli olan Hiçlik makamına erişebilmek ümidiyle…