Tarihte 16 devlet kurmuşuz; bunlarla hep övünürüz… 17. devlet eli kulağında… Anadolu İslam Cemahiresi! Mesela… Neden olmasın? Yakışmaz mı? Hele, Ağamız Çankaya’ya bir çıksın: Ne kadar, yakı-şıp, yakışmadığını hep birlikte göreceğiz… Yüzü Batıya dönük Çağdaş bir devlet olma yolunda Doksan yıldır büyük bir evrim geçiren ulusumuzun geldiği şu nokta, Ağamızı kesmemiş olabilir… Ağamızın söylemleri, eylemleri, dış ve iç ilişkileri, Perşembe’nin gelişini Çarşambadan belli etmekte… Bakar mısınız? 2002 Yılından önce Türkiye’nin durumu nasıldı? İç işlerimizde olmaması gereken, sen ben çekişme-leri, haksız kazanç harisliği, (ki: AKP’nin iktidarına yara-mıştır. Ama bu konuda gelen gideni aratmış; ülkemizi dünya kamuoyunda rezil etmiştir…) Ekonomide Yetmiş Sente muhtaç etmiş ve bunun sonucu olarak İki Önemli kriz yaşanmıştır… Ama tüm bunlara rağmen: Devletin İMF dahil, tüm dış borç stoku 130 Milyar Dolar bile değildi… Hazine Müsteşarlığı verilerine göre şimdilerde ise: Dış kamu borcu 232 Milyar Doları aşmış, özel kurum borçlarıyla birlikte 520 Milyar doları bulmuştur. Hadi dış borçları geçelim… Yıllar, yılı bu fakir milletin dişinden tırnağından kese-rek elde ettiği, ülkemizin ana kaynakları olan Kamu İktisadi Devlet Teşekkülleri, yani kısaca KİT’ler; özelleştir- me adına bir, bir, adeta peşkeş çekilircesine satılıp el-den çıkartılmıştır… Yetmemiş: Yurdun dört bucağında ve geleceğimizin can damarları yer üstü ve yer altı zenginliklerimiz yerli ve yabancı işbirlikçilere ikram edilmiştir… İşte! Daha yeni; dumanı dumanına; başında Milli olan Piyango idaresi de elden çıkarılmıştır. Tesellimiz: Yerli bir ortaklığa satılmış olması, tabii şimdilik… Hiç belli de olmaz yani; tıpkı tekelin satışında olduğu gibi, karlı bir paraya yabancılara devredilebilir de… Soralım mı bu paralar nerelere harcandı diye? Boş verin! Sorup ta yoğurt yiyeni karıştırmayalım… Her ne ise; bu konuları da bir kenara iterek, asıl olan dış dünya üzerinde12 Yıldır bıraktığımız imaca bakalım: Bilinen o ki; ekonomik hayatımızda görünüm pek iç açıcı olmasa da; Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, dünya ulusları arasında bir saygınlığımız vardı… Taa 1920 de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıp, Türk Devleti’nin kuruluş temekli atıldığından 12 Yıl Evveline kadar, Dünya genelinde tarihin her safhasında, uluslar arası ilişkilerde saygınlığı ikinci plana atılan devlet değil-dik… Bunu birçok örneklerle kanıtlamak olasıdır… Örneğin: Hatay konusunda kararlı ve tutarlı tutumumuz… İkinci Dünya Harbi’nin en önemli kesitlerinde, süper güçlerin karşısında dengeli duruşumuz… Kore’de Tugayımızın dünya komu oyuna parmak ısıtırcasına gösterdiği kahramanlığın kazandırdığı itibar… Hem laik, hem de Müslüman bir ülke olarak batının güven duyduğu bir millet oluşumuz… Bağımlılık içinde yaşayan tüm mazlum ülkelere, nasıl esaret zincirinin kırılacağını örneklememiz… Ve Kıbrıs da: Hunharca katledilen soydaşlarımızı bu mezalimden kurtarmak, oraya huzur ve barış getirmek için, dış güçlerin her türlü taraflı engellerine karşın, Türk Ulusu’nun iradesini her şeyin üstünde tutarak, yapılan kararlı müdahale: Hem soydaşlarımızın ırzını, canını ve malını güven altına almış… Hem de: Türklerin haklı oldukları davalarında karar-lığını, gözünü budaktan esirgemediğini dünya aleme ilan etmiştir… Bunları bir kenara bırakalım: Bazı icraatlarını eleştirdiğimiz sayın Tansu Çiller: Hatırlayın! Kardak adası için gösterdiği kararlı davranışıyla, Türklerin hakkı olan toprak konusunda çok tavizsiz, çok titiz olduğunu dünya kamuoyuna göstermişti… Üstelik: Ekonomik durumumuz, hiç de iç açıcı değilken… Şimdi de: Ekonomimizin, dünya sıralamasında 17 ve ya 16. olduğu söylenip havalandığımız şu dönemlerdeki halimizi görelim: Kendisinin ve yüce ulusunun onuru için canını hiçe sayacağına dair yemin etmiş Türk Subayının başına çuval geçirildiğinde: Nerede ise Amerikalılardan özür dilemediğimiz kal-dı… Türk Askeri dünyada rezil oldu… Ağam; O zaman da başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanımız da Dış İşleri Bakanımızdı… Ülke dahilinde sağnak yağıp sel olanlar, dışarıda suyu çekilmiş dereye dönüyorlar… Gazze’ye yardım konusu ve meşhur Mavi Marmara Gemisi olayı… İsrail neredeyse yalvardı; “Gelmeyin müdahale ederim.” diye… Biz ise: Aslanlar gibi kükreyerek hamasi nutuklarla: “Biz de harp gemilerimizle kendimizi koruruz. Ey İsrail haddini bil!” dedik. Ne oldu? Adamlar uluslar arası kara sularında helikopterlerle geldiler, dokuz yurttaşımızı katlettiler, gemimizi de gasp edip götürdüler… Biz ne yaptık? Öldürülen yurttaşlarımızı şehit ilan ettik… Ya sonra? Hiç! Dünyaya bir kez daha rezil olduğumuzla kaldık… Daha çok var ama yerim daraldı, bir de okuyanı faz-la sıkmak olmaz. Güncel son bir olayı da hatırlatarak, bu kez ki yazımıza nokta koyalım. Meşhur IŞİD (Irak, Şam, İslam Devleti) olayını göre-lim. Hani canım insani yardım kamuflajıyla, tırlar dolusu askeri malzeme ile beslediğimiz ve uğruna Jandarma, polis ve savcı gibi adli yargı ve kolluk güçlerimizi engelliyorlar diye hapse tıktığımız; ağamızın muteber Sünni İslami terör örgütü… Musul Konsolosluğumuzu basarak Otuzu özel güvenlikçi olmak üzere 46 görevlimizi esir alıp bilinmeyen bir yere götürdüler… Biz ne yaptık? Yalvardık; “Yaptığınız Müslümanlığa sığmaz, re-hin alınanları serbest bırakmazsanız çok ayıp olur ama” diye… Bir ayı aşkın çıt yok. Belli ki pazarlıklar çok çetin geçiyor, belli k bir bedel ödenip, Ağam’a seçim puanı olarak oy rantı kazandıracak… İyi güzel de: Açın şanlı tarihimizi okuyun: Türk devleti hiç böyle duruma düşürülmüş mü? Hiç böyle ulusal onuru ayaklar altına alınmış mı? Ben! Bu ülkenin bir ferdi olarak, milletimin bu durum-lara düşürülmesi karşısında utanıyorum… Ülkeyi 12 yıldır yönetenler ve onlara oy verenler ve verecek olanlar ne düşünür bilemem…