Kaç kalemiz kaldı Allah aşkına? Bizi kalbimizden tutup sarsacak kaç adamımız kaldı geride? Kim yetiştirecek şimdi gidenlerin yerine yenilerini? O koca koca boşlukları kim dolduracak?
Hangi ana başını kaldıracak televizyon dizilerinden de; bir Sezai, bir Cahit, bir Nuri doğacak yeniden? Kocaman boşluklar diyorum; Sezai'yi, Cahit'i, Nuri'yi tekrar diriltecek kaç ana kaldı yeryüzünde? Bu dağları doğuracak kaç ana var?
Kime güveniyorsunuz? Adam mı yetişiyor sanıyorsunuz bu toplumda? Kitap yazdı diye herkesi fikir işçisi, dava adamı mı sanıyorsunuz? Fiyakalı bir ceket, özenti bir fular, Sezai'den, Cahit'ten, Nuri'den tırtıkladığı dava kırıntısı ile ekmeğinin peşinde, o dava adamı sandıklarınız... Ekmekten, yardan, serden ve dahi kendinden geçme cesareti yok onların. Güvenmeyin hiç birine. Vallahi beklenen adamlar değil onlar.
Bir çift ahu göze, dolgun maaşa tavdırlar. Kendilerinin bile farkında olmadığı bir pespayelik akıyor her taraflarından. Adlarının derdindedirler sadece. 3-5 kitap, 1-2 seminer, 5-6 organizasyondur hedefledikleri. Ulaştıkları zaman tatmin olurlar. Vizyonsuz tiplerdir onlar. Hele bir de sanal dünyada paylaştılar mı, değmeyin keyiflerine. Yazdıklarında derinlik bulamazsınız. Aşk romanından öteye geçmez dava dedikleri. Önce kendilerini tatmin yolundadırlar. Ne uykusuz kalırlar geceleri, ne esaslı bir dert edinirler. Onlar, davanın maaşlı elemanlarıdır.
Çok mutsuz ve ümitsizim artık.
Son kalemiz de düşecek bir gün. Ne kadınımız ana, ne adamımız yiğit. Sinik ve bedavacı insanlarız. Ölenlerin ekmeğini yiyoruz hâlâ. Onların ışığıyla aydınlanıyoruz, bir hüzme de biz ekleyemedik.
Daha ne kadar ölenlerin çığlığıyla haykıracağız? Giderken bize emanet ettikleri davanın etinden, sütünden daha ne kadar nemalanıp, menfaat devşireceğiz? Sermayeden çalıyor ve yiyoruz. Yeni şeyler söylemezsek, bir gün hepsi tükenecek ve o gün bize düşmanlarımız bile acıyacak.
Çok mutsuzum çok...
Mahzende ışıksız, soğuk gecede yorgansız, çölde kılavuzsuz kalmış gibiyim dünden beri. Ne büyük kaybediyoruz bir anda. Ne büyük kaybettik... Hele bir sermayemiz tükensin, hele bir iflas edelim de görün neleri yitirdiğimizi. En son kalemiz düştükten sonra da, vay başımıza gelene.
Ahh Karakoç... Ümmetin kınalısı. Yolun, yolumuzdur.