Dünya bir yanda tarifsiz güzellikler, bir yanda ise derin acılarla dolu. Peki, sonsuz merhamet ve kudret sahibi olan Allah, bu acılara neden izin veriyor? Bu soru, insanlığın tarih boyunca düşünce dünyasını meşgul etmiş, “kötülük problemi” olarak bilinen felsefi bir sorundur. Gelin, bu meseleye yakından bakalım:
İslam inancına göre:
1- Allah mutlak iyidir, merhametli ve adildir.
2- Allah âlimdir, her şeyi bilir.
3- Allah sonsuz güç sahibidir ve her şeye kadirdir, dolayısıyla karşısında kimse duramaz.
Yüce Allah bu 3 sıfata sahip olmasına rağmen dünyada kötülükler ve acı vardır. Allah merhametliyse, kötülüğü ortadan kaldırmayı istemektedir. Her şeyi biliyorsa, dünyada kötülük olduğunu bilmektedir. Allah her şeye kadirse o zaman karşısında durabilecek kimse yoktur. O zaman zalimler neden mazlumları ezmektedir? Neden Gazze’de masum çocuklar acıyla can vermektedir? Bu durumda neden kötülük var? Bu soru, sadece dünyanın güncel acılarına dair bir merak değil, aynı zamanda insanın manevi yolculuğunun da bir parçasıdır.
Kötülüklerin Türleri
1- Ahlaki kötülükler: Acımasızlık, adaletsizlik, aldatma, kıskançlık, savaş, soykırım, yalan, zulüm gibi insan kaynaklı kötülüklerdir.
2- Doğal kötülükler: İnsan etkisinden bağımsız felaketlerdir. Depremler, salgın hastalıklar, hayvanların doğada çektiği acılar buna örnektir.
Öncelikle İslâm inancı dışındaki bazı inançları incelersek: Mitolojideki Zeus gibi tanrılar ahlaklı ve merhametli değildir, yukarıda yazdığım üç sıfatın hiçbirine sahip değildir. Zerdüştlükte Ahura Mazda iyilik tanrısıdır ama karşısında kötülükleri yaratan Ahriman vardır ve bu iki güç birbiriyle kapışma halindedir, buna Düalizm denir. Bazı Hıristiyan mezheplere göre de Mesih’in karşısında Deccal vardır ve kötülüklere sebep olan odur. Mesih ve Deccal ileride Armagedon Şavaşı yapacak ve Mesih Deccal’ı öldürecektir. Deccal’ın ölümüyle kötülük bitecektir. Yani Mesih’in karşısında kötülüklere sebep olan çetin bir düşman vardır. Bir deist ise Tanrının dünyadaki kötülüklerden haberi olmadığını savunabilir.
Bizim inancımıza göre yaratıcımız yazının başında yazdığım üç sıfata sahiptir, yeryüzünde kötülük olması ile bu sıfatlar arasında ilk bakışta bir çelişki var gibi gözükmektedir. İslâm karşıtları bu durumu sıkça kullanmaktadır. Aradaki bu çelişkiyi kaldırmaya yönelik yapılan savunmalara ise “teodise” denmektedir. Gelin bazı teodiselere birlikte bakalım:
1- Özgür İrade ve İmtihan Savunusu: Allah’ın bize verdiği özgür irade hem iyiliği hem de kötülüğü seçebilmemizi sağlar. İmtihan ancak bu özgür irade ile mümkün olur. Ahlaki kötülükler, insanın özgür iradesini kötü kullanmasından kaynaklanır. İnsanlar her kötülük yaptığında Allah bariz bir şekilde müdahale ederse Allah apaçık hale gelecek ve imtihan ortadan kalkacaktır. O yüzden Allah bariz müdahale yapmayı ahirete ertelemiştir.
“Kim Allah’ın huzuruna bir iyilikle gelirse, ona bu yaptıklarından daha hayırlı bir mükâfat vardır. Kim de bir kötülükle gelirse, bilinmeli ki, o kötülükleri işleyenler yalnızca yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.” (Kasas Suresi, 84. Ayet)
Ancak bu görüş, doğal kötülüklere tatmin edici bir açıklama sunmaz.
Ünlü filozof Alvin Plantinga, cinler gibi bizim göremediğimiz, özgür iradesi olan, fizikötesi varlıkların doğal kötülüklere sebep olduğunu varsayarsak doğal kötülüklere de cevap verilebileceğini öne sürmüştür. Ben Alvin Plantinga’nın bu görüşünün Allah’ın kudret sıfatını zedeleyeceğini düşünüyorum. O yüzden bu savunmanın doğal kötülük kısmını pek makul bulmuyorum.
2- İlahi Adalet Teodisesi: Başımıza gelen kötülükler, kendi yaptıklarımızın sonucudur. Kurân-ı Kerîm, bunun bir cezalandırma mekanizması olduğuna işaret eder. Örnek olarak halk arasında “Haram yersen bir yerden çıkar” denir. Lut kavmi gibi kavimlerin helâkı da bu görüşü destekler.
“Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle yaptıklarınızın sonucudur; üstelik O birçoğunu da affetmektedir.” (Şura Suresi, 30. Ayet)
Bu görüş bazı durumları açıklasa da masum çocukların çektiği acılar gibi olaylar için yetersizdir.
3- Kötülük Yoktur Görüşü: Bu, Eş’arî Kelamı’nın temel görüşüdür. Bir ceylan, aslan onu yerken acı çeker ama aslında çektiği bu acı onun hayata tutunmasını sağlamak içindir.
İyi ve kötülüğü belirleyen Allah’ın kendisidir. Bu yüzden bize zahiren kötülük gibi gözükse de her şey aslında iyidir. Işık azaldıkça karanlığın ortaya çıkması gibi iyilik azaldıkça da kötülük ortaya çıkar. Yani aslında kötülük diye bir şey yoktur, kötülük dediğimiz şey iyiliğin azalmasıdır. Bu çok popüler bir görüş olsa da benim katılmadığım bir görüştür. Bir insan migren ağrısı çekiyorsa buna zahiren kötü ama aslında iyisin demek bana doğru gelmiyor. Kötülük iyiliğin eksikliğiyse “Allah neden iyiliği daha fazla arttırmıyor?” sorusu da bu görüşü savunanları ilzam edecektir.
4- Ruh Yapıcı Teodisesi: Bu, tasavvufçu ve spiritüalistlerin çok sevdiği bir görüştür. Bizim varoluş amacımızın Allah’a daha çok yaklaşmak olduğunu, ruhumuzun ancak acı çekerek mertebe kazanacağını savunurlar. Kısmen katılsam da romantik buluyorum.
5- Her Şey Zıttı ile Değer Bulur Görüşü: Kötülük, iyiliğin değerini anlamamızı sağlar. Fakirlik olmasa cömertlik, acı olmasa merhamet olmazdı. Buraya kadar katılıyorum. İdeal evrenin belli oranda kötülük içermesi gerektiğini savunan matematikçi Leibniz ve İslam bilgini İbn Teymiyye ise bu evrenin yaratılabilecek en iyi evren olduğunu savunmuştur. Buna katılmıyorum.
6- Enis Doko’nun Çoklu Evrenler Teodisesi: Türkiye’nin en önemli filozoflarından Enis Hoca, Allah’ın birden fazla evren yaratmış olabileceğini ve evrenler arası farklılık için kötülük miktarının değişmesi gerektiğini söylemiştir. Allah’ın sadece iyiliğin kötülükten fazla olduğu evrenleri yarattığını düşünürsek, yaratılan her evrenin toplam iyiliği arttırdığını savunur. Kendisi “Kötülük Problemi” konusunda Türkiye’deki en yetkin kişidir ve ben de ondan çok istifade ettim. Ancak ben bu görüşüne katılmıyorum. Çünkü başka evrendeki iyiliğin bize bir faydasının olmadığını düşünüyorum.
7- Sonsuz Ahiret Teodisesi: Türkiye’de ortalama yaşam süresi 75 yıldır. 75 yıl acı çeken birisi imtihanı geçip cennete hak kazanırsa orada sonsuza dek kalacaktır. Sonsuz karşısında 75 yıl ihmal edilebilir. Üstelik Allah zamanın da yaratıcısıdır. O kişiyi geçmişe götürüp yaşadığı acıları tamamen silebilir ve o acıları hiç yaşanmamış hale getirebilir. Bu benim de benimsediğim bir görüştür.
8- Allah’ın Amacının Tam Olarak Kavranamayacağı Görüşü: Bu Kurân-ı Kerîmde de geçen çok önemli bir görüştür. Buna göre:
“Hani, Rabbin meleklere, ‘Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım’ demişti. Onlar, ‘Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamd ederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.’ demişler. Allah da: ‘Ben sizin bilmediğinizi bilirim’ demişti.” (Bakara Suresi, 30. Ayet)
Biz zaman ve mekân içerisindeki kısıtlı varlıklar olarak zaman ve mekândan münezzeh olan Allah’ın zatını anlayamayız. “Allah neden kötülükleri yarattı?” diyoruz ancak nedenselliği bile Allah yaratmıştır.
Çocuğumuzu aşı olmaya götürdüğümüz zaman çocuk acı çeker ama ileride ona faydası olacağını kavrayamaz. Allah ile bizim aramızdaki bilgi farkı çocukla bizim aramızdakinden çok daha fazladır. Bu durumda Allah’ın kötülük yaratmasındaki hikmetini bizim tam olarak anlayabilmemiz mümkün değildir.
Sonuç: Kötülük problemini anlamaya yönelik bu teodiselere baktığımızda, her birinin kötülüğün farklı boyutlarına ışık tuttuğunu görüyoruz.
Bu entelektüel bir problem olmasının ötesinde aynı zamanda duygusal bir meseledir. Duygusal yönü kötülük problemini güçlü göstermektedir. Allah vermesin, evlat acısı çeken birisine biz ne kadar Allah’ın olası gerekçelerini anlatsak bile, bu duygusal olarak ona yeterli gelmeyecek, o kişiye psikolojik destek gerekecektir.
Bir İslâm karşıtının Allah’ın kötülüğe izin vermesinde hiçbir nedeni olmadığını bize göstermesi gerekmektedir. Bu dünyada hiç kötülük olmasaydı zaten burası cennet olurdu. Allah imtihanı kazanan kullarına cenneti vaat etmiştir.
Ben de İslâm karşıtlarına bir soru sormak isterim: Eğer ahiret yoksa bu dünyada zulüm gören Gazzeli, Arakanlı çocuğun hakkını kim tam olarak verebilir? Zulme sebep olanların cezasını da kim verebilir? Ancak ahiret varsa mutlak adalet sağlanacaktır.
“Kim zerre kadar bir iyilik yaparsa karşılığını görür. Kim zerre kadar bir kötülük yaparsa o da onun karşılığını görür.” (Zilzal Suresi, 7-8. Ayet)