Allahu Teâlâ´yı seven kimse, elbette O´nun sevdiklerini de sever. Önce Allah´ın Habibi Hz. Resulullah´ı (s.a.v) sever. Sonra ona ait olan, ondan sayılan, onunla anılan her şeyi sever. Sevmesi de gerekir. Bunların başında Ehl-i Beyt gelir.

Ehl-i beyt, Peygamber efendimiz Hz. Muhammed´ın (s.a.v.) bütün aile fertlerine denir.
Resulullah efendimizin soyu, Hazret-i Fatıma´dan devam etti. Hazret-i Hasan´ın çocuklarına ve torunlarına Şerif, Hazret-i Hüseyin´in nesline de Seyyid denir. Onları sevmek her Mümin´in vazifesidir.

Müminlere, Allah Resulü´nün sevilmesi farz kılındığı gibi onun parçası olan yakınlarının da sevilmesi bekleniyor. Bir ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:
“Resulüm onlara de ki: Ben bu davetime karşılık olarak sizden bir karşılık ve ücret beklemiyorum; sadece yakınlarıma sevgi göstermenizi istiyorum.” (Şûrâ/23)

Resulullah (s.a.v) Efendimiz, Ehl-i Beytini sevmek kendisini sevmekten ileri geldiğini ayrıca şöyle belirtmiştir: “Sizi nimetleriyle rızıklandırıp gıdalandırdığı için Allah´ı seviniz. Beni Allah´ı sevdiğiniz için seviniz. Ehl-i Beytimi de beni sevdiğiniz için seviniz.” (Tirmizî, Menâkıb, 32)

Kıldığımız her namazda, “Âli Muhammed” diye dua ettiğimiz Ehl-i Beyt olduğu unutulmamalıdır. Namazlarımızda dahi Ehli Beyti önemseyip yer verildiğine göre, onlara karşı sevgi ve hürmet eksik olmaması gerekir. Nitekim Resulullah efendimiz hadisi şerifte söyle buyurmaktadır: “Şu üç hürmeti gözetenin, dini ve dünyası muhafaza edilir. İslam´a, Peygambere ve Onun nesline hürmet.” (Taberani)

Ehli Beyte sevgi ve hürmet göstermenin yani sıra, onlara tabii olmak ve sımsıkı sarılmak bizlere şiddetle tavsiye edilmekte. Peygamber efendimizin ahlakıyla ahlaklanmış
Evlad-ı Rasul olan zatlar, elbette dedeleri Resulullah (s.a.v.) gibi, ümmet için bir kurtuluştur. Taberani de geçen Hadisi Şerifte, “Ehl-i Beytim, Nuh´un gemisi gibidir. Tutunan kurtulur, tutunmayan, boğulur.”

Az da olsa anlatmaya çalıştığımız Ehli Beytin önemini dile getirdikten sonra asıl dile getirmek istediğim hususa değinmek istiyorum.


30 Eylül 2017 Aşure günü hasebi ile…

Hayatımızda ufak tefek olaylara yer vermemiz bizler için bazen çok büyük önem taşıyabilmektedir. Bazı vuku bulmuş olayları unutmayıp hatırlamak ile görevlerimizi yerine getirmeye vesile olabiliyor.

İşte bu noktada hatırlamamız gereken, Ehli Beytin gülü olan Hz. Hüseyin´in Kerbela´da şehid edilmesidir.
Aşure gününe denk gelen Kerbela olayını acaba hatırlıyor muyuz? Adet haline gelmiş, Aşure gününde sevdiklerimize Aşure dağıtmanın yanı sıra, Hz. Hüseyin´in günlerdir bir damla su içemeden şehid edildiği aklımıza geliyor mu?
Resulullah efendimizin her fırsatta öpüp kokladığı Hasan ve Hüseyin´in şehadetlerinden dolayı bir gün üzüldük mü?

Kerbela günü, Hz. Hüseyin´in yanındaki bir avuç mücahid ve Ehli Beyt´ten kadın ve çocuklar binlerce askerden oluşan orduya karşı büyük bir direnç gösterip bir bir şehadet şerbetini içmişlerdi. En son Hz. Hüseyin kahramanca savaştı ve almış olduğu otuz üç mızrak ve otuz dört kılıç yarası ile bedeni toprağa yığılmıştı ve mübarek başını gövdesinden ayırdıklarını bir gün düşündük mü, aşure gününde?

Kerbela´da Hz. Hüseyin´in akrabalarından yetmiş iki kişi şehid düşüp, Ehli Beyt, tümden imha edilmek istendiğini biliyor muydunuz?

Aşure gününe denk gelen Kerbelâ olayını unutmayın. Kerbelâ´da onu bir pusu beklediğini bildiği halde “neden gidiyorsun ya Hüseyin” diye soranlara verdiği cevap ile konumuza son verelim: “Eğer ben oraya gitmezsem, bir daha bu ümmetten hiç kimse haksızlıklara karşı çıkmayacaktır.” Allah (c.c.) şefaatlerine nail eylesin inşallah. (Amin)
Aşure gününü ihya ederken, Kerbelâ olayına da bir iki dakika ayırıp, Hz. Hüseyin efendimizi yâd edip, dualar okumak her Müslüman üzerine bir borç olduğunu dile getirsem, yanılmış olmam diye düşünüyorum.
Ehli Beyti sevmenin ve hürmet göstermenin önemini yukarıda belirttik. Onları sevmenin faziletine kavuşmak, onları sevmekten meydana gelir. Hz. Hüseyin´in ve Hz. Hasan´ın şehadetlerinden ötürü bir an olsun üzülmek, onları sevmenin göstergesidir.

Rabbim şefaatlerine nail eylesin inşallah.