Bir Nisan sabahı, kar yağışıyla uyandık. Hikaye kitaplarımızdan sonra bilinçli bir şekilde ilk kez kara şahit oluyordun. Ne büyük bir heyecandı senin için… Gözlerin parlıyordu, sesindeki o neşe ise kalbimi titretti. O anın fotoğrafını, kalbimin en derin köşesine çektim; büyüdüğünde sana anlatabilmek, birlikte hatırlayabilmek için.

Çocuk olmak ne kadar büyülü… Her şeyin ilki çocuklukta saklı: ilk dokunuş, ilk sesleniş, ilk adım, ilk kahkaha… Biz yetişkinler, o ilklerin heyecanına kapılır gideriz. Sen karın yağışına sevindin, ben senin umut dolu bakışlarına…

Sen çığlıklarla karşıladın beyaz düşleri, ben gözlerim dolu dolu onayladım seni, sessizce. Çünkü biz büyüdükçe anların içinden kayıp gidiyoruz. İlkleri görmezden geliyor, heyecanları yitiriyoruz.

Meğer büyümek, anı kaçırmakmış.

Meğer büyümek, rutini hor görmekmiş.

Meğer büyümek, biraz da nankörlükmüş…

Ama küçükler öyle mi? Onlar her şeyin farkında… Şükran dolular. Ve hiçbir şeyi kafaya takmayacak kadar özgürler. Duyguları rayında, kalpleri saf.

Hayat, küçüklerin gözlerinde bir lunapark gibi rengarenk , çarpışan arabalar kadar cesur , dönme dolap gibi heyecanlı , pamuk şeker yemek kadar tatlı ve hayatın tadını çıkaracak kadar keyifli…

Ve işte o anlarda fark ettim ki, seninle yeniden öğreniyorum yaşamayı…

Küçük sevinçlerin kıymetini, yavaşlamanın güzelliğini, durup bir anı hissetmenin ne demek olduğunu…

Sen büyürken ben de yeniden büyüyorum aslında. Bu kez sevgiyle, farkındalıkla, göz göze, kalp kalbe.

Senin merakın, heyecanın, saf neşen bana unuttuklarımı hatırlatıyor.

Hazel’im,

Sen bu dünyanın en güzel hediyesisin.

Senin gözlerinden bakmayı öğrendikçe, içimde açan baharları daha çok hissediyorum.

Seninle yeniden çocuk oldum.

Seninle yeniden “anlam” buldum.

Seninle ev oldum, yuva oldum, anne oldum…

Bir annenin dua gibi büyüttüğü sevgisin sen.

Sen büyürken, her gün içimde bir parça daha büyüyor:

Hem gurur, hem korku, hem umut…

Ama en çok da hayranlık.

Bu hayat sana bazen kar gibi yağacak, bazen fırtına gibi savuracak belki.

Ama sen o Nisan sabahı kar tanelerine bakan küçük kız olmayı unutma.

Çünkü o kız, mucizelere inanır.

O kızın gözlerinde umut, ellerinde sevgi, kalbinde sonsuz bir anne duası var…

Ben senin annenim.

Senin yuvanda, senin hikayenin ilk harflerinde hep ben varım.

Ve bu hayatta, senden daha güzel hiçbir şiir yazılmadı kalbime.

Ve bil ki;

Hayat ne kadar sert olursa olsun,

Senin için her sabah çiçek gibi açacağım.