Gerçekten kutluyorum sizi…

Gerçekten kutluyorum sizi…

Ben:

Geçmişte birkaç kez dile getirmiştim; “Mimar Sinan Bulvarı, sürülmüş patates tarlasına döndü” diye de, kimseden ses çıkmamıştı…

Ciddiye almamışlar, üzerinde durmamışlardı…

“Üslup-u lisanla istemesini beceremedik herhalde” diye düşünmeye başlamış, caddeyi ve o cad-de üzerinde oluşan trafiği kendi kaderine terk edilmiş görmenin ıstırabını yaşarken, günler, haftalar, mevsimler ve hatta yıllar geçmişti…

Cadde zeminindeki çatlaklar, tümsekler, yarıklar, çukurcuklar ve bunların üzerinden hoplayarak, zıplayarak gelip geçen araçların gürültülerini dinlerken; bir de ne göreyim?

Harıl, harıl çalışan işçiler ve yol makineleri…

“Hangi dağda kurt öldü de; yetkililer bu hizmeti bahşettiler” derken aklıma, köşenizde konuyu aralıklarla gündeme getirmeniz ve resimlemeniz geldi…

O uyarı yazılarınızı okurken kıs, kıs da gülüyordum içimden o zamanlar hani; “boşa zahmet, beyhude emek, kendini tatmin ediyor bizim üstat” diye…       

Gördüm ki:

“Kazın ayağı öyle değilmiş.” İstemesini bilmek lazımmış ve de yazmasını…

Kıskandım doğrusu, aksini söylesem yalan olur…

Eee! Ben de yazarım ya!

Yandan yazar; yazarımsı yani…

Sakın, kıskandığım için bana kızma!

Kıskanmak ne kadar kötü ise de, kıskanılmak da o kadar iyidir…

Ağaç meyvelidir de ondan taşlanır, ondan kıskanılır

Hele meyveler, olgun, lezzetli ve de bereketli olunca; ohh! Gel de taşlama, gel de kıskanma…

Kalemine sağlık Sayın Güngör, beynine, yüreği-ne…

Hakk’a ulaşmanın yolu: O’nun yarattığı her türlü canlıya yapılan hizmetten geçermiş…

Bizatihi yapılamasa da, sorumlusu olan ehli hizmet erbabını, ara, sıra; daldıkları gaflet uykusundan uyandırıp harekete geçirmek de anonim bir görevmiş…

Bu görevi de en iyi şekilde yaptığınızdan dolayı sizi devalarca kutluyor ve teşekkür ediyorum.

Azıcıkta kıskanıyorum tabii…

Kendim başaramadım diye…

İnsanoğlunun mayasında var bu bencillik…

 “Çiğ süt emdiği için herhalde… Öyle derler…

Her ne ise, bunu geçelim.    

Sayın Güngör!

Hazır konsantre olmuş, kaleminizin ucunu, beyninizin gücünü; Şehr-i eminimizin! Hizmet alanına yoğunlaştırmışken, yurttaşlarımızın adına bir istek de benden:

Akhisar Mahallesi, Muacır evlerinden, Karalar Sırtına doğru uzanarak, oralardaki kum ocaklarından malzeme taşıyan iş makineleri, geçtikleri toprak yoldan havaya kaldırdığı toz bulutlarıyla evleri, bahçeleri ve dahi cümle canlıyı tanınmaz hale getiriyormuş; birkaç kez baş vurmuşlar ama, işte!...

Çare sizsiniz dediler bana;

Doğru, çaresizim dedim onlara…

Boyunlarını büktüler çaresizdiler…

Ve gittiler…

Konuyu ben dillendirsem, olacağı varsa da olmaz; “solcudur, sosyal demokrattır ” diye es geçerler…

Oy gelmez diye de düşünebilirler…

Çareyi sizde gördüm Sayın Güngör; O yurttaşların adına aracıyım anlayacağınız…

Engin deneyiminiz, objektif görüşünüzle bu olayı irdeleyip, ilgili makamların odağını oraya yönlendirin ki: O yurttaşlarımızın yaşamlarını sağlıksız ortamdan bahara döndürmüş olalım…

Tabii ki: siz isterseniz…           

Tabii dir ki: Siz de çaresiz değilseniz, bencileyin…