Sürekli tatsız olayları medyadan takip ederken, zaman, zaman geleceğimizin teminatı çocuklarımızı şiddetten ve her türlü kötü huylardan uzak tutabiliyor muyuz? Sorusu aklıma takılıyor.
Sizi bilmem ama ben çoğu zaman kendi kendimi hesaba çekip:
“Bu gün akşama kadar ben ne yaptım? Nelerle uğraştım? Bilmeden kimseyi kırıp, incittim mi?” gibi sorular sorar, yanlış bir şey yapmış isem bir daha öyle bir iş yapmamak için tevbe ederim Yâda birinin bilmeden kalbini kırmış isem ondan özür diler, helallik alırım.
Hep söyleriz ya,:
“Hata yapmak biz insanlara mahsus!” diye. Ses sanatçısı Orhan Gencebay’ın söylediği şarkısında vurguladığı gibi:
“Hatasız kul olmaz!” misali.
Ancak böyle erdem davranışlarımızı çocuklarımıza da aşılamamız gerekmektedir.
Peki, hatayı yapıp hiçbir şey olmadan yaşantımıza devam etmek doğru bir davranışmıdır? Tabi ki değil. Yaptığı hatayı anlayıp, bu hatadan dolayı özür dilemek te büyük bir erdemliktir. Bazılarımız her nedense özür dilemeyi kendilerine zül sayarlar. Oysa şöyle bir düşünüp empati kurmuş olsalar ve o kişiler, birinin kendisine yaptığı çirkin bir davranış veya sözden dolayı kendisinden özür dilemeyen kişiye karşı duyguları nasıl olur diye?
Gururun aşırısı insanları bencilliğe ve kendini beğenmişliğe götürür. Hiçbir insan doğuştan kötü huylu, aşırı ters davranışlar sergileyen biri olarak dünyaya gelmez! Bütün iyi veya kötü huyları sonradan kendine huy edinen biridir.
Çocuk yaşlarda başlayan huy edinme eylemi, ya kendi ailesinde ki birini örnek alarak onun gibi davranışlar sergiler, yâda çevresinde kendine ekol olarak seçtiği kişilerin etkisinde kalarak onun gibi davranmayı seçer.
Peki, çocuk büyüdükçe o etkisinde kaldığı kişinin huylarını terk edermi? Bu soru her ne kadar psikolog ları ilgilendirse de, istisnalar hariç kendi kişiliğini ön plana çıkaracak ve davranışlarını kendi karakterine göre ayarlayacak cesareti ailesindekiler vasıtası ile düzeltebilecektir.
Bazı aileler çocuklarına karşı ilgili davranışlar sergilemezse, sonunda pişmanlık duyup, çocuğu için şöyle söyleyecektir:
“Biz nerede yanlışlık yaptık?” tabi bu klişeleşmiş sözü biz ebeveynler olarak çocuklarımıza karşı davranışlarımızda hata yapmadan iyi bir aile tablosunu çizmesek, o çocuğun büyüdüğünde ne gibi kötü alışkanlıklar ve kötü işler peşinde olacağı da malumdur.
Çocuk yetiştirmenin en büyük sanat olduğunu bilmemiz gerekir:
“Yetişkin birinin çevreyi gözlemesi ile bir çocuğun çevreyi gözlemesi arasında çok büyük fark vardır! Bu tutum, “Bakmak ve Görmek gibi farklı anlama durumudur! “
Nasıl mı? Diye sorduğunuzda sorunun cevabını kafanızı yorarak bulabilirsiniz! İsterseniz ben bir örnek vereyim:
Aynı cadde ve sokaktan her gün işinize gittiğinizi ele alalım. Siz bu gidiş dönüşünüzde dikkatinizi çeken nelerle karşılaşıyorsunuz? Diye sorsam, birçoğunuz “hiçbir değişiklik yok!” diye cevap verirsiniz. Oysa sizin fark etmediğiniz birçok değişikliğin olduğunu çocuklar rahatlıkla fark edebiliyorlar.
Ben bunun en canlı örneğine şahit oldum. Torunumu parka götürürken bir dükkânın önünden geçtiğimizde, torunum bana:
“Dede geçen parka geldiğimizde bu dükkân manavdı, şimdi bakkal olmuş!” diyince ben daha önce buranın manav olduğunu bile hatırlamazken bizim torun bu manavın bakkal dükkânına dönmüş olmasını fark etmesi çocukların daha dikkatli olduğunun örneğini ortaya koymuş oluyordu.
Tabi bakmak insanların zihninde kalıcı bir algı değildir. Görmek ise bir yeri ve nesneyi inceleyip görmektir.
Bizlerin aile içindeki her türlü iyi yâda kötü davranışlarımızı izleyen taze hafızalı çocuklarımızın bu bizim davranışlarımızdan örnek alacak veya olumsuz yönde etkilenip, gerek eğitimde olsun gerekse davranışlarında olsun çeşitli huysuzlukların başlangıcı olacaktır.
Kimisi tırnaklarını kemirecektir, kimi sürekli göz kırpıştıracak, kimisi hiçbir burun akıntısı olmaksızın burnunu çekecek ve kimisi de hırçın davranışlar sergileyecektir.
Peki, böyle davranışlar sergileyen çocuklar ileride beklide kötü işler ve kanunsuz işlere karşı ilgisi olacak veya istemeden o batağa düşecek.
Bundan dolayı çocuklarımız ile yakından ilgilenmeli ve onları kırıp incitmeden kötü huy ve alışkanlıklarından tatlı dille vaz geçirmeliyiz.
Aile içi davranışlarımızda çocuklarımıza yaptığımız her harekete ve her konuşma tarzımıza çok iyi dikkat etmemiz gerekir. Hiçbir olumsuzluğu çocuklu ortamda onlara yansıtmamamız ve onların birer alıcı teyp gibi her an kayıtta olan beyine sahip olduklarını asla unutmamalıyız.
Sonra: “Biz Nerede Yanlış Yapıyoruz?” diye yakınmanın hiç bir şeye faydası olmaz. Bizler kendi kendimizin psikolog’u olmayız. Hiçbir mazeret bizim davranışlarımıza bahane olarak gösterilemez. Sebep ne olursa olsun çocuklarımıza karşı iyi ve mutlu bir aile tablosu çizmek zorundayız. Sözümü çok güzel bir özlü söz ile bitirmek istiyorum:
“Bir işi yapıp düşüneceğine, yapmadan düşün!”
Sağlıcakla kalının…