Geçen gün, eski bir dost gibi tanıdığım yaşlı bir amcamızla oturup keyifli bir sohbet etmek istedim.

   Onunla konuşmak her zaman içimde bir huzur ve mutluluk duygusu uyandırmıştır. Zira o, zamanı ve tecrübeleriyle dolup taşan, zengin bir hayat hikayesine sahip biriydi. Sohbetin başında amca, yaşamın anlamından, zor zamanlardan ve geçmişin güzelliklerinden bahsetti. Bir yudum çay almayı istemekle birlikte, zamanın nasıl geçtiğini unuttum. İçten gelen nasihatleri ve güzel öğütleri, tıpkı bir mürekkep gibi ruhuma işleniyordu; sanki o an, hayatımda bir dinleme ve anlama vaktiydi.

Sonrasında merakla ona bayramlar hakkında sordum: "Sizin bayramlarınız nasıl geçerdi?" O, derin bir nefes alarak gözlerini uzaklara dikip düşündü. "Bak evlat," dedi, "bizde bayramlar, düğün edasıyla kutlanırdı. Bayramlar, sevgi ve saygı dolu, kucaklaşmaların, dostlukların pekiştiği bir zamandı. Büyüğün büyüklüğünü, küçüğün küçüklüğünü bildiği bayramlar olurdu. Herkes yerini ve haddini bilirdi. İlk kime ziyarete gidileceği, kimin elinin öpülmesi gerektiği; hepsinin bir sıralaması vardı. Anlayacağın, eski bayramlar bir başkaydı evlat..." Amcanın sesi, geçmişin derinliklerinden yankılanıyordu. Anlattıklarından etkilenerek çocukluğuma, İnegöl’deki 90’lı yıllara döndüm. O yıllarda bayramın getirdiği neşe, sıcaklık ve birliktelik hissi, insanların gönlünde ve evlerinde bir başkaydı. Kendi bayramlarımın da çok güzel olduğunu, belki amcamıza göre kıymetsiz göründüğünü, bu tekrar eden gelenekler, hazırlıklar ve komşularla yapılan keyifli ziyaretlerin aslında ne kadar değerli olduğunu zamanla daha iyi anladım. Yıllar ilerledikçe o günlerin ne kadar kıymetli olduğunu fark ettik. Çocukken belki o anların tadını tam olarak çıkaramadık; fakat şimdi geriye dönünce o yılların hayatın birçok şeyinin değerini anlayabilmemize yardımcı olduğunu görüyorum. Amcanın elini öpüp ayrılırken, geçmişe olan özlemim bir nebze daha derinleşti. Teknoloji olmayan, huzurlu ve basit ama anlam dolu günlerdi. Şimdi, eski günlerimizi değil, güzel anılarımızı özler hale geldik. Ekonomik zorluklara rağmen o yıllarda daha mutlu olduğumuzu düşünüyorum; çünkü masum duygularımızı en derinlerde yaşadığımız için, bayramlarımızın tadı bir başka oluyordu. Eski bayramlar, eskimeyen klasik mutluluklardı. Her ziyaret, hatıralarımıza bir yıl dönümünü hatırlatırken; dayanışmalar, ikramlar ve hediyeler, aramızdaki samimiyeti pekiştiriyordu. Devir ne kadar geçerse geçsin, her kuşağın geçmiş bayramı, o dönemin en mükemmel bayramı olarak kalplerinde yer etmiştir. Bayramı bayram yapan şeyin insanlarla kurulan bağlar olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. İnsanların bir araya gelip sevinçlerini paylaştıkları, dertlerini unuttukları ve birbirlerine daha yakınlaştıkları anlar; işte bayramın gerçek anlamı budur. Bayram, paylaşılan sevgilerle, dostluklarla ve muhabbetlerle güzelleşir. Allah kalbinizdeki bayram sevincini eksik etmesin. Yıllar önce tuşlu telefonla sevdiklerimize attığımız bir mesajla bitirelim yazımızı. “Rahmet ve bereketle geçen günlerin ardından, bayram sevincini paylaşmanın coşkusunu yaşıyoruz. Bu bayramda küslükler geride kalsın, kalpler mutlulukla dolsun. Dualarınız kabul, hayatınız bereketli olsun. Her gününüz bayram neşesiyle geçsin. Nice güzel bayramlara!”  

Herkesin kalbinde bir bayram sevinci olması dileğiyle, İyi bayramlar İnegöl!